TMMOB İl Koordinasyon Kurulu (İKK) dün yaşanan İstanbul depremi ve olası depremlere ilişkin Taksim’de bulunan MMO Konferans salonunda ortak basın toplantısı düzenledi. Toplantıda İKK adına açıklamayı okuyan TMMOB İstanbul İKK Sekreteri Cevahir Efe Akçelik, İstanbul’da deprem olacak mı olmayacak mı tartışmalarının bitirilmesi gerektiğini belirterek, “Acilen gerekli tedbirlerin alınması, depreme hazırlıklı olunması ve sismik aktivitelerin dikkatlice takip edilmesi gerekmektedir” dedi
TMMOB İKK ve İstanbul Şube başkanları dün yaşanan İstanbul depremine ilişkin Taksim’de bulunan MMO Konferans salonunda ortak basın toplantısı düzenledi.
Basın toplantısında konuşan TMMOB İstanbul İKK Sekreteri Cevahir Efe Akçelik, dün (26 Eylül) 13.59’da gerçekleşen 5.8 büyüklüğündeki depremin ardından en büyüğü 4.4 olmak üzere 188 adet artçı deprem meydana geldiğini aktardı.
Bu aşamadan sonra İstanbul’da deprem olacak mı olmayacak mı tartışmalarının bitirilmesi gerektiğini aktaran Akçelik, “Acilen gerekli tedbirlerin alınması, depreme hazırlıklı olunması ve sismik aktivitelerin dikkatlice takip edilmesi gerekmektedir” dedi.
İstanbul nüfusunun büyük bir kısmı 1. derece, önemli bir kısmı da 2. derece deprem bölgesinde yaşadığını aktaran Akçelik konuşmasında şu sözlere yer verdi:
Ulaşım yapıları ve köprülerin, dolgu alanlarının, tarihi eserlerin depremde vereceği tepkinin bilinmemesi, kentsel dönüşüm projelerindeki yanlışlıklar, su taşkınlarında bile yetersizliği açığa çıkan altyapı sorunları, dere yataklarını bile yerleşime açan imar uygulamaları, imar afları, afet sonrası çalışmaların taşıdığı soru işaretleri ve deprem bilincinin yeterince yaratılamaması, İstanbul`un tahmin edilenden öte yıkıcı bir etki altına gireceğini göstermektedir.
Deprem toplanma alanlarının insanların sadece duracağı değil aynı zamanda üzerinde geçici kentlerin kurulabileceği, elektrik, su, ısınma, duş, tuvalet gibi temel ihtiyaçların karşılanabileceği altyapıya sahip büyük ve geniş alanlar olarak tarif edildiğini belirten Akçelik, “Okul bahçelerinin, parkların, boş arazilerin toplanma alanı olarak belirlenmesinin bir anlamı yoktur. Ayrıca 1999 depreminden sonra belirlenen bazı deprem toplanma alanları üzerine bugün AVM, rezidans inşa edildiği de tüm kamuoyu tarafından bilinmektedir” dedi.
Maltepe ve Yenikapı başta olmak üzere, kuvvetli yer hareketi ve tsunami etkisine karşı davranışının büyük belirsizlikler içerdiği dolgu alanlarının da, bu toplanma alanlarına alternatif olarak sunulduğunu hatırlatan Akçelik ”Bu doldu alanlarının deprem sonrası acil durum eylem planlarında önemli rol oynadıkları düşünülmesi felakete davetiye çıkarmaktır” dedi.
Olası bir deprem durumunda acil tıbbi hizmetlerin, kurtarma faaliyetlerinin ve yardım malzemelerinin ulaştırılmasının önemine dikkat çeken Akçelik, İstanbul gibi trafiği sorunlu bir şehirde acil ulaşım yollarının belirlenerek, bu yollar üzerine araç parkına izin verilmemesi gerektiğini belirtti.
Çöken binalara bağlı olarak yol kapanmaları, binalara gelecek olası zarar hesaplarına dayandırılarak önlem alınmalı, toplanma alanları ile acil durum ulaşım ağı birbirine entegre edilerek, bütünlüklü bir yaklaşımla planlama yapılmalıdır. Aynı şekilde, tüm alt ve üst geçitlerin, köprülerin ve köprülü kavşaklar gibi ulaşım yapılarının deprem tepkiselliği araştırılmalıdır.
İktidarın seçim dönemlerinde yurttaşa rüşvet gibi sunduğu imar affı çalışmalarının güvensiz yapılara neden olduğunu belirten Akçelik, “İmar affı ile İstanbul’da, depreme karşı dayanıksız, hiçbir mühendislik hizmet almadan inşa edilen riskli yapılar devlet eliyle meşrulaştırılmıştır. Kartal’da çöken, 21 kişinin hayatını kaybettiği binanın, imar affı kapsamında yapı kayıt belgesi almak için başvurduğunu göz önüne alırsak, denetimsizliğin ve bekleyen tehlikenin büyüklüğünü görebiliriz” açıklamasında bulundu.
Dün gerçekleşen depremde GSM operatörlerinin uzun süre hizmet veremediğini hatırlayan Akçelik, “Deprem gibi felaketlerde de haberleşme olanaklarının önceden planlanması lazımdır. Bu planlama bir tarafında halkın haberleşmesinin sürdürülebilirliği diğer taraftan da kurtarma faaliyetlerinin kesintisiz bir şekilde sürdürülebilirliği açısında önemlidir. Bu nedenle bütün operatörler acil durum planlarını yapmalı, nereye, kaç mobil baz istasyonu koyacağını belirlemelidir” dedi.
Afet sonrası kurtarma birimlerinin aynı anda herkese ulaşmasının mümkün olamayacağını belirten Akçelik, yurttaşların afet sonrası ilk 72 saatleri için bir “aile afet planı” hazırlamaları gerektiğini söyledi. Ayrıca İstanbul halkının afet anında ve sonrasında yapılacaklarla ilgili kamu spotları veya yerel yönetimler aracılığıyla bilgilendirilmesi gerektiğini belirterek, “Sarsıntı sonucu düşme tehlikesi olan eşyalar sabitlenmeli, deprem çantası mutlaka hazır bulundurulmalıdır. Deprem sırasında paniğe kapılmadan, çök-kapan-tutun hareketi yaparak sarsıntının geçmesini beklemelidir” uyarısında bulundu.
“Tüm İstanbullular mahallesini ve komşularını mutlaka tanımalı” diyen Akçelik, özellikle ilk 72 saat içerisinde yurttaşların birbiriyle dayanışma içerisinde olmaları, Muhtarlıklar aracılığıyla engelli bireylerin ve yaşlıların adresleri belirlenerek deprem sonrası hızla tahliye işlemlerine yardımcı olmaları yönünde uyarılarda bulundu.
Sendika.Org