Üç kadın foto muhabir, savaş alanlarında mahsur kalmış insanlığı görüntüledikleri için onurlandırıldılar
4 Nisan 2014’te tecrübeli Associated Press fotoğrafçısı Anja Niedringhaus, Afganistan’ın Host şehrine yakın bir kontrol noktasında korunan bir aracın arkasında oturuyordu. 20 yılı aşkın süredir bölgeyi ve insanları fotoğraflayan 48 yaşındaki fotoğrafçı, Afganistan’daki başkanlık seçimleri üzerine çalışıyordu. Araç boşta dururken kalabalığın içinden bir Afgan polis Niedringhaus’un anında ölümüne sebep olan ateşi açtı.
Bu, onun son fotoğraflarından biriydi:
Uluslararası Kadın Medya Vakfı (IWMF) tarafından oluşturulan “Anja Niedringhaus Foto Muhabirlikte Cesaret Ödülü”, yirmi yıldan fazladır Bosna’dan Afganistan’a kadar çatışmaları ele alan, Pulitzer Ödülü sahibi fotoğrafçının hayatını ve çalışmalarını onurlandırıyor. Fakat bu yılın [2014] açılış ödülünü kazananlar için ödülü kabul etmek hem acı hem tatlı.
“Bu noktada hayatta kalmanın suçluluğu var” diyor kazanan Heidi Levine. “Bu büyük bir sorumluluk.”
Aşağıda, Levine ve ödülü hak eden diğer iki kişi olan Rebecca Blackwell (mansiyon ödülü) ve Anastasia Vlasova’nın (ikinci) çalışmalarına bir göz atın. Üçü de Niedringhaus’u tanıyordu veya onun çalışmalarından ilham almıştı.
Levine, Kudüs’te yaşayan Amerikalı bir serbest fotoğrafçı. 30 yıldan fazladır Ortadoğu’da seyahat edip İsrail-Lübnan savaşı; Mısır, Libya ve Suriye’deki devrimler; Gazze Şeridi’ndeki çatışmalar gibi kritik anları fotoğrafladı.
“Çok fazla çatışma ve savaş ele alıyorum,” diyor. “Ama savaşı veya çatışmayı sevmiyorum. Bunu yapmaya sürükleniyorum çünkü amacım ve hedefim olanlara bir son vermek.”
Levine, erkek egemen savaş haberciliği ve foto muhabirlik alanlarında kendini bir azınlık içinde bulurken, kadın olmanın avantajlarının da olduğunu söylüyor. “Örneğin kapılardan gizlice geçmeye çalıştığımda, özellikle cinsiyetlerin oldukça ayrılmış olduğu Ortadoğu’da. Bu kültürlerde herhangi bir erkek bir eve izin almadan öylece giremez” diyor.
Ayrıca bunun tam tersi de doğru -Levine suratına çarpılan kapılardan payına düşenin etrafında da manevra yapmak zorunda kalmış- çalışmaları onu farklı yapan şeyler hakkında değil. “Kariyerimin büyük bölümünü [erkek meslektaşlarımın yaptığının] aynısını yapabileceğimi kanıtlamakla geçirdim. Bununla savaşmak istediğim zamanlar da, daha çok kabul ettiğim zamanlar da oldu. Ama ben neler yapabileceğimi biliyorum.”
“Kamera beni duygusal açıdan korumuyor” diyor Levine. “Ama lensin arkasında ve öteki tarafta olmakla ne kadar şanslı olduğunuzu fark etmenizi sağlayabiliyor.”
Amerikalı Rebecca Blackwell seyahat etmeye erkenden heves etmiş. Batı Afrika, Ortadoğu ve Asya’nın çoğu yerinde süren iki yıllık seyahati, onu fotoğrafçılıkla tanıştırmış ve aynı zamanda onun kendi dünyası dışındaki dünyaları araştırma arzusunu sağlamlaştırmış.
Sonuç olarak on yıl kaldığı Batı Afrika’ya taşınmış, önce serbest olarak, daha sonra da Associated Press (AP) için çalışmış, Somali kıtlığını, Sahel kuraklığını ve 2010 ile 2011’de çatışma içine çekilen Fildişi Sahilleri’ni çalışmış.
Blackwell, çok az uluslararası fotoğrafçının çalıştığı bu topluluklarda fotoğraf çekerken kendi çalışmalarının daha yüksek bir sesi olduğunu hissettiğini söylüyor. “Her tanıklık ve belgeleme eylemi önemli hâle geliyor” diyor.
“Bazen önemli olan kültürel bölünmeler boyunca birbirimizin insanlığıyla ilişki kurmamıza yardımcı olacak hikâyeleri anlatmanın bir yolunu bulmak istedim. Her zaman başarılı değilim ama çalışmalarımda buna ulaşmaya çalışıyorum.”
Doğu Ukrayna’da 2014’te Rus ayrılıkçıları destekçileri ve karşıtları arasında şiddet patlak verdiğinde foto muhabir Anastasia Vlasova, savaş alanına girmekte tereddüt etmedi. “Bunun benim yerim, benim ülkem, benim görevim olduğunu hissettim” diyor. “Neler olduğunu gerçekten önemsiyorum ve dünyanın da önemsemesini istiyorum. Bu insanlar, hikâyelerinin tarafsız, saygılı ve sempatik bir biçimde anlatılmasını hak ediyorlar.”
Anlatıldığına göre Vlasova; Donetsk, Ukrayna’da bir isyancının bodrum katında alıkoyulmuş ve sorgulanmış. Ancak hiçbir zaman çatışmanın iki tarafını da yansıtmak için hayatını tehlikeye atmaktan pişmanlık duymamış. “Bu savaşı göstermek benim için işten daha fazlası çünkü cephe, Güney Ukrayna’daki memleketimden çok da uzak değil.”
Onun devam etmesini sağlayan şey insanlara odaklanmak, silahlara değil. “Savaşa yakalanan sivillerin hayatını göstermek, çatışmalar sırasında en önemli ve Ukrayna basını tarafından en az gösterilen şeylerden biri.”
Doğu Ukrayna’nın kendisinin evi olması, kamerayı bıraktığında bitmeyen belirli bir yükü de beraberinde getiriyor. Fakat Vlasova, Rus kısa öykü yazarı Anton Çehov’dan bir alıntıyla yüreklendirildiğini söylüyor:“Her mutlu insanın kapısında elinde çekiçli biri olmalı, ona mutsuzların da olduğunu, ne kadar mutlu olursa olsun, yaşamın er geç pençelerini göstereceğini ve başına hastalık, yoksulluk, kayıp gibi bir talihsizlik geleceğini, şimdi nasıl o başkalarını görmeyip duymuyorsa, başkalarının da onu görmeyeceğini ve duymayacağını hatırlatmalıdır.” [Anton Çehov, Beş Küçük Öykü]
Vlasova, her görselle toplumun omuzlarına vuran küçük bir çekiç olmayı amaçladığını söylüyor. Veya, “Belki ben fazla genç ve idealistim” diye ekliyor.
Not: Anja Niedringhaus Foto Muhabirlikte Cesaret Ödülü 2014’te Uluslararası Kadın Medya Vakfı (IWMF) tarafından oluşturuldu. Kadın foto muhabirlerin, insanlığın anlarını fotoğraflarken çatışma ve savaş belgeleyerek hayatlarını riske atma cesaretlerini kutluyor. İlk ödül töreni 25 Haziran 2015’te Berlin’de gerçekleşmiştir.
[The Week’te yayımlanan İngilizce orijinalinden Gamze Yılmazel tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.