İktidarın “İstihdam yaratıyoruz” söylemleriyle desteklenen ve memleketin dört bir yanına açılan çağrı merkezlerinde çalışanlar, düşük ücretlere, güvencesizliğe ve geleceksizliğe karşı örgütleniyor, insanca bir yaşam için mücadele ediyor
Teknolojinin gelişmesi ve sermayenin elindeki kaynakları “verimli” kullanma stratejileri kapsamında gelişen işkolları günümüz istihdamının büyük bir kısmını kapsıyor. Artık pazar verisinin kaynağından alınarak işlenmesi ve bu veriler doğrultusunda iş planı yapılması veya doğrudan bu verilerin meta haline getirilmesi aşamaları başlıca bir sektör haline geldi. Şirketlerin bu verileri kaynağından alma ve işleme basamaklarının en önemli adımlarından birini ise çağrı merkezleri oluşturuyor.
Türkiye’nin 67 şehrinde bulunan çağrı merkezleri, iktidar tarafından özellikle işsiz gençler için bir iş olanağı olarak sunulup, destekleniyor. “Memleketin her yerinde istihdam yaratıyoruz” söylemleri ise düşük ücretleri, güvencesizliği ve ağır çalışma koşullarını perdelemeye yetmiyor.
Çağrı Merkezi Derneği’nin raporuna göre 2018 yılında, geçen yıla göre yüzde 21,5 büyüme ile pazar payı 6,2 milyar TL’ye ulaştı, 96 bini müşteri temsilcisi olmak üzere destek ve yönetici kadrolar ile birlikte 108 bin kişi çağrı merkezlerinde çalışıyor. Bu çalışanların yaş ortalaması 27 iken yüzde 66’ını kadınlar oluşturuyor. 2019 yılında bu sayının toplam 112 bine ulaşması bekleniyor.
Çağrı merkezlerinin hizmet alanı artık Türkiye sınırlarını aşıyor ve çok sayıda ülkeye, çok sayıda dilde hizmet vermeye başlanıyor. Yine Çağrı Merkezi Derneği’nin raporuna göre başta Almanca ve İngilizce olmak üzere yabancı dilde hizmet veren çağrı merkezi çalışanı 2018 yılında yüzde 49 artış ile 8 bin 500’e ulaştı.
Çağrı merkezi çalışanları çok geniş bir profilde yer alsa da geçici iş olarak çalışan ve kariyer, yükselme hedefli çalışan olarak ikiye ayırmak mümkün. Çalışanların yüzde 54’ü 3 yıldan az süredir bu işi yapıyor. Uzun süreli çalışan sayısındaki bu düşüklük, yani sürekli tekrarlayan yeni işçi ihtiyacı, genç işsizler için benzer ücretlerde daha fazla fiziksel aktivite gerektiren işler yerine çağrı merkezlerini bir tercih sebebi haline getiriyor. Çağrı merkezlerine yönelik bu talep, işe girişlerde torpil mekanizmasına da davetiye çıkarıyor.
Mesailerinin büyük kısmını çağrı alarak geçiren işçiler, çalışma arkadaşları ile tanışma şansını ise ortak molalara çıkarsa bulabiliyor. Yaşadıkları problemler ortak olsa da işyeri içindeki sosyal hayatları kısıtlı olan işçiler patronlara karşı ortak hareket etmekte zorlanıyorlar. Ancak su çatlağını buluyor, sınıf mücadelesi engelleri aşıyor.
Çağrı merkezi örgütlenmelerinde başı çeken Tez-Koop İş bünyesinde, çeşitli kentlerde ufuk açıcı faaliyetler yürütülüyor. İnsana yaraşır çalışma koşulları ve insanca yaşamaya yetecek ücret talepleri etrafında örgütlenme çalışmaları sürerken ve kimi işyerlerinde yeter sayısına ulaşılıp toplu sözleşme süreci de başlatılıyor. Ancak patronlar da çalışanların anayasal hakkı olan örgütlenme hakkının önüne türlü engeller koymaktan çekinmiyor.
Ordu’da, Türk Telekom’a bağlı Positive Çağrı Merkezi’nde örgütlenen işçilere yönelik baskılar da bunlardan biri. Firma yönetimi, çalışanlara dağıttığı kurumsal Türk Telekom hatları ile e-devlet üzerinden yapılan sendika üyeliklerinde Çalışma Bakanlığı’nın gönderdiği sms’lerin izini sürüyor. Türk Telekom destekli bu hukuksuz işlem sonucunda sendikalı oldukları saptanan işçiler işten atma tehdidi ve mobbing ile sendikadan istifaya zorlanıyor.
İşçiler 12 Eylül’de Türk Telekom’un Samsun’da bulunan bölge müdürlüğü önünde toplanarak baskıları protesto etti. Protesto sırasında yapılan açıklamada firmanın hukuksuz dinleme işlemleri için suç duyurusunda bulunulduğu aktarıldı.
İş Bankası iştiraklerinden Erişim Çağrı Merkezi çalışanları da sendikal örgütlenme faaliyetlerinde şirket yönetiminin engellemeleri ile karşılaşıyor. 12 Eylül günü İş Bankası Genel Merkezi’nin bulunduğu İş Kuleleri önünde toplanan işçiler firma yönetiminin sendika karşıtı tutumunu protesto etti. Eylemde konuşan Tez-Koop İş Genel Örgütlenme Sekreteri Çağdaş Duyar, firma yöneticilerinin ikna odaları mantığı ile işçileri tehdit edip sendikadan istifaya zorladığını, öncü işçilerin asılsız suçlamalarla işten çıkarılmak istendiğini belirtti.
Erişim Çağrı Merkezi’nde çalışırken işten atılan işçilerden Mahir Mertcan Kızılırmak’la konuştuk. Mertcan, “performans düşüklüğü” gerekçesi öne sürülse de asıl meselenin patronun sendikal örgütlenmeden duyduğu rahatsızlık olduğunu belirtiyor: “Firmanın yaptığı puanlama sistemine göre, puanlarım ve çağrı kalitem yüksek olmasına rağmen hem bu bahane ile hem de deneme süreci bahanesi ile işten çıkarıldım. Nedenin bu olmadığını, sendikaya üye olduğum için işten atıldığımı düşünüyorum.”
Son 50 yılda hizmet sektörünün toplam istihdamdaki payı yüzde 35’ten yüzde 61’e yükselirken, çağrı merkezleri son 10 yılda bu işkolları arasında en hızlı büyüyen stratejik bir alan olarak karşımıza çıkıyor. Beden emeğinden zihin emeğine evrilen istihdam alanları içerisinde sendikalaşmanın en önemli mevzilerinden birini oluşturuyor.
Özel sektör ile birlikte kamunun da yatırımları ile gelişen ve çalışan sayısının giderek arttığı bu işkolunda işçiler güvencesiz ve geleceksiz bir çalışma hayatından ancak örgütlenerek korunabileceğinin farkına varıyor. Erişim Çağrı Merkezi çalışanları, İş Kuleleri önüne ellerinde “Erişimde yaşam sendikayla mümkün” yazılı dövizlerle gitmişti; genişletelim; çağrı merkezlerinde güvenceli ve insani koşularda çalışmak ancak sendikayla mümkün.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.