Adem ile Havva’dan Aristotle’a uzanan bir düşünce var: Normal olan erkek, kadın ise bu erkeklikten sapmış bir mahluk. Böyle olunca erkekler bütün insanlığın temsili olarak görülüyor, kadın ise alt bir bölüm
Son zamanlarda okuduğum en önemli kitap Caroline Criado Perez tarafından yazılan Invisible Women: Data Bias In a World Designed for Men (Görünmez Kadınlar: Erkekler İçin Dizayn Edilmiş Bir Dünyadaki Data Önyargısı). Criado Perez’in odak noktası yaşamımızın birçok ayrıntısında kadınların görmezden gelinmesi ve insanlığı temsil eden yaratığın sadece erkek olarak algılandığı gözlemi. Adem ile Havva’dan Aristotle’a uzanan bir düşünce var: Normal olan erkek, kadın ise bu erkeklikten sapmış bir mahluk. Böyle olunca erkekler bütün insanlığın temsili olarak görülüyor, kadın ise alt bir bölüm. Tarihe bakarken de kadınlar çok kolay görmezden gelenebiliyor bu yüzden. Mesela Eski Yunan’a demokrasinin beşiği derken kadınların seçme ve seçilme haklarının olmamasına aldırış etmiyor kimse. 18. yüzyıla sadece erkekler üzerinden bakıp Aydınlanma Devri deniyor. Criado Perez’in de belirttiği gibi insanlığın, sanatın, edebiyatın tarihi, nüfusun yarısını çoğunlukla görmezden geldikleri halde bizlere sanki nesnel bir şeylermiş gibi sunuluyor.
Criado Perez bu kitapta, kadınların görmezden gelinmesinin yaşamımıza olan negatif etkilerini topluyor. Gerçekten kadın olarak şu dünyada yaşıyor olmamızın ne kadar zor olduğunu gösteriyor. Bu zorlukların çoğu, erkeklerin ‘hadi cinsiyetçilik yapıp kadınların hayatını zorlaştıralım’ diye yaptıkları şeyler değil. Fakat kullandığımız neredeyse her alet edevatın, toplumsal alanların, hizmetlerin, ilaçların, her şeyin dizaynının erkek-odaklı yapılmasından kaynaklı. Kitabın henüz Türkçesi yok. Fakat o kadar önemli olduğunu düşünüyorum ki uzun uzun bu kitapta anlatılan cinsiyetçi dizaynların listesini yapmak istedim. Belki bizim ekleyeceklerimiz de çıkar.
Kadın ve erkeklerin günlük yolculuklarını niye ve nasıl yaptıkları farklılık gösteriyor. Birçok ülkede erkekler gün içinde iş-ev arasında rutin bir yol izliyor. Fakat biliyoruz ki kadınlar erkeklere oranla çok daha fazla ev işi, çocuk ve yaşlı bakımı gibi maaşsız işlerde çalışıyor. Bundan dolayı kadınlar ‘zincirleme seyahat’ denen bir davranış gösteriyorlar. Mesela işe gitmeden önce çocuğu okula bırakmak, dönüşte market alışverişi yapmak, eczaneden ebeveynlerin ilaçlarını almak gibi. Ayrıca erkeklerin araba kullanma oranı kadınlardan daha fazla. Yani kadın ve erkeklerin günlük seyahat ihtiyaçları çok değişik. Fakat birçok şehirde öncelik erkeklerin ihtiyaçlarına veriliyor. Ev-iş arası yolculuk ‘zorunlu yolculuk’ sayılırken, kadınların maaşsız işleri için yaptıkları yolculuklara ‘tipik olmayan seyahatler’ deniyor. Çünkü tipik olan erkeğin davranışı (!). Bu konuda gözaçıcı bir veri Madrid’den gelmiş: maaşsız işler için yapılan günlük seyahatler maaşlı işler için yapılanlar ile aynı çoklukta.
Şehir planlamada yapılan erkek-odaklı seyahat dizaynlarına bir göz atalım:
Kadınların günlük hayatını etkileyen en önemli konulardan biri güvenlik. Kanada dahil birçok ülkede kadınların %50’sinden fazlası toplu taşıma araçlarında, duraklarda ve duraktan eve giderken güvenli hissetmediklerini söylüyor. (Bu oran erkeklerde %20-30 arasında.) Fakat durakların ışıklandırılması gibi akla kolayca gelebilecek bir çözüm bile “Kadınların ihtiyacı nedir?” diye sorulmadığı için (erkek) şehir planlama uzmanlarının aklına gelmiyor. ABD’de bu tarz kadın-erkek olarak ayrılan istatistiklerin toplanması son on yılda oluyor sadece ve çok da yaygın değil. Bir de şehir hayatında güvenlik korkusu küçük yaşlardan başlıyor aslında kadınlar için.
Bu arada günlük hayat demişken kadınların tuvalet ihtiyaçlarının nasıl görmezden gelindiğini de unutmayalım.
Criado Perez kadınların iş hayatından bahsederken şunu unutmamamızı istiyor: Çalışmayan kadın yoktur, sadece yaptığı iş için maaş verilmeyen kadın vardır. Ev işi, çocuk ve yaşlı bakımı gibi işler de araya katılınca kadınlar erkeklerden daha çok çalışıyor. Mesela, ABD ve İngiltere gibi ülkelerde erkekler kadınlara oranla haftalık 5-7 saat daha fazla boş zamana sahip. Karşı cinsli evliliklerde erkekler kadınlara haftalık yedi saat iş çıkarıyor. Gazetelerde ara ara çıkan “Haftada 39 saatten fazla çalışmak sağlığa zararlı” haberleri kadınlar için gülünç, çünkü onlar bundan çok daha fazla çalışıyorlar zaten. Kadınların maaşsız yaptıkları işler düşünülmediği için, uluslararası kuruluşların güvenli saydığı haftalık iş saatlerinin bir anlamı kalmıyor.
Kadınlar genellikle iş yüklerini azaltmak için part-time maaşlı işlere yöneliyorlar. İngiltere’de part-time çalışanların %75’i kadın. Bu zorunlu-seçim kadınların daha az para kazanmalarına ve kariyerlerinin körelmesine sebep oluyor. Bunun ve daha birçok kadınlara özgü durumların görmezden gelinmesi ile ortaya çıkan bir sürü daha negatif etki var.
Bunlar kadınların işe girmeleri ile yaşadıkları sorunlar. Tabii ki işe girmek de kadınlar için erkeklere oranla daha zor. Yetenek sistemi (insanların yeteneklerine göre iş teklifi ve terfi alması) kulağa çok adil gelse de bunun kadınlar için hiç de adil olmadığı birçok kez ispatlandı. Mesela benzer CV’li bir erkek ve kadının farklı maaş teklifleri almaları gibi. Bunun en güzel örneği New York Filarmoni Orkestrası’ndan geliyor. 1980’lere kadar bünyesinde en fazla %10 kadın bulunan orkestra, o sene radikal bir yönteme geçiyor: perde arkası denemeleri. Müzisyenler bir perdenin arkasında giriyorlar denemelere. Sonuç: Şu anda orkestranın %45’i kadın.
Bazı kariyerlerin mizojenik kişilikler ile anılması kadınların o alanlardan uzaklaştırılması ile alakalı. Mesela ‘hacker kültürü’ ya da akademik bilimlerdeki cinsel tacizler. İronik bir olay da bilgisayar programlamasının ilk başlarda kadın işi olarak görülmesi.
Erkek odaklı karakter özelliklerinin başarı imgesi olarak gösterilmesi. Mesela bazı iş yerlerinde terfi için kişinin kendisinin başvurması gerekiyor ve bunu kadınların daha az yaptığı biliniyor. (Ki kadınlar kendi tanıtımlarını yaptıklarında erkeklere göre negatif algılanıyorlar.)
Kadınlar düşünülmeden yapılmış ofisler ve diğer çalışma yerleri kadınlar için zor ve bazen hayati tehlikeli durumlara da yol açabiliyor. Bu sorunların bazıları açması zor kapılar, etek altımızı gösteren cam merdivenler, buzdolabı gibi ofisler… Bazıları ise daha korkutucu. İş kazaları dünya genelinde azalıyor, fakat bu azalma daha çok erkekler için, çünkü düzenlemeler genelde erkek egemen iş alanlarına odaklanıyor. Kadınların çoğunlukta oldukları işler ise görmezden geliniyor. İnşaat işlerinde kaldırabilecek yük miktarı kurallarla denetlenirken, ev yardımcılığı gibi işlerde böyle bir denetleme yok. Temizlikçi veya yaşlılara bakan kadınlar gün içinde bir madenciden daha çok yük kaldırabiliyorlar. Ayrıca kadınların göğüslerinin güvenli yük kaldırma tekniklerini nasıl değiştirdiği üzerine bir çalışma yok. Önerilen teknikler erkek odaklı.
Madencilik gibi erkek çoğunluklu işlerin kanser riski gibi sağlığa etkileri birçok kez çalışılmışken, kadınların çoğunlukta olduğu temizlikçilik, kuaförlük gibi işlerde kullanılan kimyasalların sağlığa uzun süreli etkileri çok bilinmiyor. Bu arada yaraya tuz basar gibi madencilik, inşaat sektörü gibi işlerde hastalanan kadınların verileri çalışmalardan çıkarılıyor, çünkü onlar tipik değil. Ayrıca kimyasal, radyasyon, vs deneyleri yapıldığında kullanılan ‘insan modeli’ aslında bir Referans Adam. Bu adam 25-30 yaşlarında, beyaz, 70kg bir erkek. Kadınların vücut yapıları, metabolizmaları, hormonları, vs hiç düşünülmüyor. Avrupa Birliği bile manikür-pedikür salonlarında kullanılan kimyasalların çalışanların sağlığına etkisine yeni yeni kafa yormaya başlamış.
Çiftçilik, inşaatçılık gibi mesleklerde kullanılan aletler ve makineler ortalama erkek için üretiliyor. Bunlar kadınlar için çok uzun, çok ağır veya çok geniş olabiliyor. Bu alanda kadın-erkek ayrımı yapılmış veri bulmak yine zor, ama gözlemler kadınların bu işlerde daha çok yaralandığını gösteriyor. Çimento torbalarının ağırlığı, tuğlaların büyüklüğü gibi alelade kabul ettiğimiz şeyler bile hep erkek odaklı dizayn edilmiş ve kadınların bu malzemeler ile güvenli bir şekilde çalışmasına bariyer oluyor.
Kadınların vücut yapılarını görmezden gelen iş kıyafetleri: Polis, ordu, hastane, inşaat şirketleri… Herkes kadınlar sadece küçültülmüş erkeklermiş gibi davranıyor. İşlerine gelince hemen unutuyorlar, birçok kadının göğüsleri ve kalçaları var. Kurşun geçirmez yelek gibi koruyucu kıyafetler, kadınların göğüsleri olduğunu kabul etmeden dizayn edilmiş, çünkü aslında sadece erkekler düşünülerek yapılmış ürünler. İngiltere’de bir kadın polis hareketini aşırı derecede engelleyen kurşun geçirmez yeleğini çıkardığı bir anda bıçaklanarak öldürüldü. Bunun ardından birçok kadın polis şikayette bulundu fakat pek bir şey değişmiş gibi değil. Bir diğer örnek de kadınların tuvalet ihtiyaçlarını pantolonlarını çıkarmadan yapmalarını imkansızlaştıran işçi tulumları. Alaska’da çalışmalar yapan bir bilim kadını bunun zorluğunu gösteriyor: Ya donmayı göze alacaksın ya da her tarafın çiş olacak.
Kadınların iş yerinde uğradıkları şiddet ve taciz hakkında düzenli bilgi alınmıyor. Hastane gibi çalışma yerlerinin mimari dizaynlarının güvenliği arttırıcı şekilde yapılması düşünülmüyor. Mesela Kanada’da yapılan bir araştırma sağlık sektöründe çalışan kadınların bir şikayetinin uzun koridorlar olduğunu gösteriyor. Bunun nedeni kötü ve tehlikeli bir davranışa uğradıklarında kaçmaları ve seslerini duyurmalarının zor oluşu.
2. Bölümde: Elimize sığmayan cep telefonları, cebimize sığmayan cüzdanlar, göğüslerimizin sığmadığı emniyet kemerleri, ensemizi korumayan araba koltukları, kadınları iyileştirmeyen ilaçlar ve daha birçokları!
Kaynak: 5Harfliler
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.