Reyhanlı, Suriye savaşının başlamasının ardından, hala aydınlatılmamış katliamlardan cihatçı örgütler arası hesaplaşmalara pek çok kanlı eyleme sahne oldu. Şimdi AKP iktidarı kendi siyasi geleceği için egemen güçlere Suriye’de taviz üstüne taviz verirken, cihatçıların buna tepki eylemleri düzenlemesi de olasılıklar arasına eklendi
Hatay ve özel olarak da Reyhanlı ilçesi, Saray-AKP iktidarının Suriye’de kendi eliyle büyüttüğü ve sonunda Türkiye’ye yönelen tehditler nedeniyle bir kez daha diken üstünde.
Kentte, dört gün içinde iki ayrı patlama yaşandı.
5 Temmuz’da seyir halindeki bir araç, Fatih Sultan Mehmet Camii’ne çok yakın bir mesafede infilak etti. Cuma namazı çıkışından bir süre önce meydana gelen patlama sonucu araçta bulunan üç Suriyeli öldü. Tayyip Erdoğan patlamanın ardından “terör bağlantısı”na işaret etti, iki gün sonra patlamada ölen üç Suriyelinin, IŞİD için para karşılığı bomba taşıdığı ve bir örgütsel aidiyetleri bulunmadığına ilişkin haberler basına yansıdı. Patlamanın ardından Reyhanlı ve İskenderun’da düzenlenen operasyonlarda 23 kişinin gözaltına alındığı; bunlardan 6’sının tutuklandığı, 12’sinin sınır dışı edildiği ve 5’inin serbest bırakıldığı açıklandı.
İlk patlamanın dumanı henüz dağılmamışken 8 Temmuz’da bir apartmanda patlama ve yangın meydana geldi. Belediye binası ve polis merkezinin de bulunduğu bölgede yaşanan olayda 3 kişi yaralandı, 10 kişi de dumandan zehirlendi. Patlama sonrası çıkan yangın henüz yeni kontrol altına alınabilmişken Hatay Valisi Rahmi Doğan, olayın bir “insani yardım derneği”nin deposunda yaşandığını ve burada bulunan yağlı boyaların patlamaya yol açtığını duyurdu.
Buraya kadar, iki olaya ilişkin basına yansıyan ve resmi açıklamalara dayanan gelişmeleri aktarmış olduk. Şimdi gelelim meselenin pek de dillendirilmeyen boyutuna.
Reyhanlı, Suriye savaşının başlamasının ardından, hala aydınlatılmamış katliamlardan cihatçı örgütler arası hesaplaşmalara pek çok kanlı eyleme sahne oldu. 11 Şubat (Cilvegözü) ve 11 Mayıs (kent merkezi) 2013’teki bombalı saldırılarda onlarca kişi hayatını kaybederken, 6 Temmuz 2016’da iki cihatçının kaldıkları evde bomba düzeneği hazırlarken patlama yaşanmasıyla yeni bir katliam kıl payı atlatılmıştı.
5 Temmuz’daki patlama sonrası polis operasyonlarının Reyhanlı ve İskenderun’da yapılması elbette tesadüf değil. Geçtiğimiz yıllarda basına sızdırılan bir MİT belgesinde, bu iki kentte IŞİD örgütlülüğünün olduğu belirtilmişti. Ayrıca IŞİD’in “sınır emiri” olan ve örgütün Türkiye’deki saldırılarını organize ettiği belirtilen İlhami Balı’nın da Reyhanlı nüfusuna kayıtlı olduğu biliniyor. Son olarak IŞİD’in geçtiğimiz nisan ayında yayımladığı bir propaganda videosunda, örgütün lideri Ebubekir el-Bağdadi’nin “Türkiye Vilayeti” yazan bir dosyayı incelediğini de hatırlatmakta fayda var. Ayrıca 5 Temmuz’daki patlamadan beş gün sonra, IŞİD’in kendisini “Türkiye Vilayeti” olarak tanımlayan hücresi bir tehdit videosu yayımladı.
Ancak olağan şüphelileri IŞİD’le sınırlamak da hata olur. Reyhanlı, Suriye savaşının başlamasının ardından diğer cihatçı örgütler için de “cephe gerisindeki bir sığınak”. “İnsani yardım” adı altında faaliyet gösteren derneklerin önemli bir kısmı da tüm bu cihatçı örgütler için militan ve lojistik akışının bir aracı. Gelinen noktada Reyhanlı’da, IŞİD eskisi Ceyş’ul İzze komutanı Abdülbasit el-Sarut örneğindeki gibi, cihatçı cenaze törenlerinin bile gövde gösterisine dönüşebildiği bir durum söz konusu.
Saray-AKP iktidarının kendi siyasi geleceği için egemen güçlere Suriye’de vereceği tavizleri, tamamen kontrol edilmeleri imkânsız olan cihatçıların tepkiyle karşılaması da bir olasılık… Nitekim İdlip ve çevresinde Rusya’nın Heyet-i Tahrir’uş Şam’a, ABD’nin ise “Suriye El-Kaidesi” olarak nitelendirdiği Hurras el-Din’e yönelik saldırılarındaki “Türkiye katkısı” ile Erdoğan’ın Pekin ziyaretinde, Çin’in Uygur politikasına destek verdiği haberleri de tam olarak bu dönemde gerçekleşti.
Yıllarca Türkiye sınırlarını cihatçılar için bir serbest geçiş koridoruna dönüştürüp dünyanın dört yanından Suriye’ye yığdığı ve silahlanmalarına katkıda bulunduğu cihatçıları şimdi yanı başında sıkışmış halde iken ABD, Rusya ve Çin’e ezdirmesinin bir bedeli olacak. AKP iktidarının cihatçılara destek ve emperyalizm işbirlikçisi politikaları engellenmedikçe, yanı başımızda harladığımız ateş bizim canımızı da yakmaya devam edecek.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.