Gelin bu anlatının merkezini kaydıralım
Unsplash, Pixabay ve diğer ücretsiz görsel kaynağı web sitelerinin kullanıma açık olmasını çok seviyorum. Ama oldukça rahatsız edici bir şey fark ettim – istediğim görselleri beyaz insanlar olmadan bulmak zor.
Bir insan fotoğrafı kullanmak istiyorsam ve beyaz olmayan birinin fotoğrafını bulamıyorsam, hayvan fotoğrafları ya da ırkın belirgin olmadığı fotoğrafları kullanıyorum. Bunu böyle devam ettirmekte de kararlıyım.
Temsil önemlidir.
Beyaz olmayan kişilerin basındaki görünürlüğünün artmasına rağmen televizyon dizilerinde veya filmlerde sürekli olarak beyaz ana karakterlerle karşılaşıyoruz.
UCLA’nın 2019 Hollywood Çeşitlilik Raporu’na göre başlıca film rollerinde yüzde 77 beyazlar, yüzde 9 siyahlar ve yüzde 5,2 Latin kökenliler yer alıyor. Televizyon yayını rollerinin yüzde 63,3’ünde, kablolu televizyon yayını rollerinin ise yüzde 71,8’inde beyazlar yer alıyor. Aslında bu, geçtiğimiz yıllara göre genel anlamda bir gelişme.
Siyah olmamama rağmen en azından bana biraz benzeyen birinin televizyonda yer bulmasından çok mutlu olup Cosby Show’u* izleyerek büyüdüğümü hatırlıyorum. Ayrıca, en sevdiğim Meg Ryan romantik komedilerini izlerken beyaz olmadığım için hiçbir zaman tatlı romantik bir hikâyem olamayacağını düşündüğümü hatırlıyorum.
Bu beni, başka kaç beyaz olmayan çocuğun televizyon ve sinema izleyip hayatlarının belli bir şekilde görüneceğini ya da bir şansları olup olmayacağını düşündüğü konusunda endişelendiriyor.
Temsil önemlidir ama her şey değildir.
Beyazlığın merkeziliği.
Neden “normal”, beyazın eş anlamlısı? Unsplash’te “aile” [İngilizce “family”] kelimesini aradığımda, ayırt edilebilir bir ırkı olan birey fotoğrafların neredeyse tamamındaki insanlar beyaz (ve heteroseksüel) idi. Aile sadece böyle mi görünür?
Beyazlık (ve heteroseksüel ve engelsiz bedenli olmak) hayatlarımızın anlatısına hükmediyor. Kenardakiler tanınırlık için çaba harcarken beyaz heteronormativite merkezde yer alıyor. Daha da kötüsü, bu durum etrafımızdaki yapılara da gömülü.
Sömürgecilik günümüz dünyasının temelidir. 15. yüzyıldan beri tarihin içine işliyor ve etkileri tahrip edicidir. “Biz”i “onlar”dan ayırmak için ırksal bölünmeler, sosyoekonomik eşitsizlikler ve sınırlar yaratmıştır.
Sömürgeci bağlamda yerleşimci, bir ülkeye girme çalışmalarını yalnızca yerli taraf, beyaz adamın değerlerinin aklını ve üstünlüğünü açıkça kabul ettiği zaman durdurur.
– Frantz Fanon, Yeryüzünün Lanetlileri
Eğer bu, uluslarımızın ve ekonomik sistemlerimizin yapısıysa beyazlığın normalleştirilmesi hiç şaşırtıcı değil. Irksal tabakalaşmaların olması ya da bu ayrımları azaltmak için beyaz olmayanların karşı durması ve mücadele etmesi şaşırtıcı değil. Bunu yapmış olmasalardı herhangi bir gelişme olur muydu?
Belki tüm bunlar, stok fotoğrafları hakkında bir makale için biraz coşkulu. Ama ben bu tarihi, yalnızca ırk ve iktidar arasındaki yaygın ilişkiyi göstermek için sunuyorum.
Stok fotoğraflar sadece fotoğraf değildir. Normalliğin ve sıradan olduğu sanılanın simgeleridir. Onlar, bir hikâye okurken lensimiz olarak kullandığımız subliminal görsellerdir. Fark etseniz de etmeseniz de sizi etkilerler.
Bilmediklerimizin sorunu.
Bazen bilinçaltı, farkına bile varmadığımız şekillerde kendini gösterir. Doğal olarak bu mikro-saldırılarla sonuçlanır. Irkçılık, açık ve rahatsız edici olabilir ama üstü kapalı da olabilir. Her zaman hangisinin daha kötü olduğunu düşünürüm. Irkınız sebebiyle açıkça profilinizin çizilmesi mi yoksa arkadaş olarak gördüğünüz biri tarafından istemsizce ayrımcılığa maruz bırakılmak mı? Eğer birini bununla yüzleştirirseniz onlara öğretmeli ve/veya kendinizi savunmalısınız.
Bilinçaltı ve bilinçdışı inanışlar, dürtüsel tepkilerimizi tetikler. Onları çevremiz şekillendirir, ancak rahatsız hissetmeye yönelik çaba ve isteklilik ile değiştirilebilirler.
Çevrenizi değerlendirin; izlediğiniz televizyon dizilerini, hoşunuza giden filmleri ve okuduğunuz kitapları değerlendirin. Her yıl beyaz olmayan kadınlar tarafından yazılmış bir kitap okuyun ve bunun, bakış açınızı nasıl değiştireceğini görün.
Şimdi, beyaz birinin, beyaz olmayan kişilerin fotoğraflarını kullanmasının tuhaf olabileceğini anlıyorum. Bu, hikâyenizin bariz bir yanlış tanıtımı olabilir. Benim için durum bu değil. Fakat bir fotoğraftaki bireyin ırkının, konunun merkezinde olmadığı türden hikâyeler olduğunu da düşünüyorum. Bunlar sizin seçimlerinizi yeniden ele alabileceğiniz anlardır.
Görseller gördüğünüzde daha bilinçli olun. Stok fotoğraf kullanmanız gerektiğinde kimi merkeze koyduğunuzu düşünün. Neden onları merkeze koyduğunuzu ve en önemlisi, anlatıyı nasıl değiştirebileceğinizi düşünün.
***
Nisha Mody, kütüphaneci olarak çalışan bir yazardır, danışman, personel alma sorumlusu ve konuşma terapisti olarak da çalışmıştır. Onu Twitter’da ve Instagram’da bulabilirsiniz. Ama en önemlisi, onun kardeş kedilerini sevin.
Fotoğraf: Clarke Sanders, Unsplash
[1] Kısa süre önce, Cosby Show’un başrol oyuncusu Bill Cosby’nin kadınlara cinsel istismarda bulunduğu ortaya çıktı ve bir kadına tecavüz etmesi sebebiyle Cosby hapis cezası aldı (ç.n.)
[Medium’daki orijinalinden Gamze Yılmazel tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.