Türkiye’de kulüplerin teknik adam tercihlerinde hangi ölçütlerin kullandıkları veya kullanmadıkları ciddi bir meseledir. Kulüplerin kendi gelecekleri açısından da birçok açıdan katkı sunacak donanımlı ve entelektüel spor ve futbol insanlarına ihtiyaç çok büyük
Elbette üstyapılarda görev alan teknik adamlardan beklenen ve istenen şey genellikle takımlarını şampiyon yapmaları veya en azından ligin üst sıralarında yer almalarını sağlamasıdır. Bu, klasik ve en temel istek ve amaçlardan birisidir.
Öyle ki, bizim gibi sporda başarılı olmanın sadece şampiyon olmak demek olduğu algısının ve kültürünün egemen olduğu toplumlarda bir teknik adamın başarı ölçütleri açısından neredeyse tek ölçüt takımını şampiyon yapmış olmaktır.
Elbette son aşamada, kazanma üzerine kurgulanmış yarışmacı bir spor hayatı ve düzeninde şampiyon olmak ölçütü biricik amaç ve ulaşılabilecek “mutlu son”dur. Ama işte bunun gerekleri artık değişti. Şampiyon olmak için anlar ve sezonlar değil süreçler ve sürdürülebilir yapılanmalar daha önem ve değer kazandı. Bu bağlamda teknik adam özellikleri ve özellikler açısından tercih edilme durumları da farklılaştı.
İlginç olan şu ki, popülerlik ve karizmatik olmanın ölçütleri ile tercih ölçütleri de giderek çakışmaya ve benzeşmeye başladı. Çünkü tercih edilme nedenlerini oluşturan ölçütler aynı zamanda başarılı olmanın da ölçütleri olduğu anlaşılalı epey zaman oldu.
Teknik adamları başarılı kılacak veya tercih edilme nedeni olan ölçütlere genel çerçevesi ile bakmak gerekirse,
Dünyadaki bütün teknik adamları bu ölçütler açısından analiz ediniz. Sonra kulüplerin teknik adam tercihlerini de bu ölçütler açısından analiz ederek, kulüplerin durumunu karşılaştırınız. Bir de ekonomik açıdan dünyanın en iyi futbolcularını bünyesinde toplama imkanına sahip olan endüstriyel futbol kulüplerinin bu anlamda hangi teknik adam modelini tercih ettiklerini çözümlemeye çalışınız. Görülecektir ki, en güçlü ve en sorunsuz kulüpler dahi, teknik adam tercihlerini yukarıdaki ölçütleri esas alarak gerçekleştirmeye doğru evrilmiş durumdadırlar.
Bir sezonluk ve bir sezon şampiyonluğu getirecek teknik adamlar geleceğin teknik adamları olmaktan çıkmaya başlamaktadırlar. Artık kulüpler teknik adam tercihlerinde de tıpkı transfer ettikleri futbolcular gibi ileriye yönelik bir yatırım gözüyle bakmaktadırlar. Dolayısıyla ölçüleri bildiğimiz o klasik “Başkan bizi şampiyon yap” örneğinden yola çıkarak “Hoca bizi şampiyon yap” ölçütünden çok daha farklı boyutlara taşınmış durumdadır. Artık ölçütlerin toplamı olan ölçüm aracının ölçtüğü şey, “teknik adam özellikleri ve yeterlilikleri” olmaktadır.
Bu bağlamda güncel olması nedeniyle Beşiktaş’ın yeni teknik adam transferi olan Abdullah Avcı’nın yukarıdaki ölçütleri ne düzeyde karşılayacağı merak konusudur. Avcı’nın Beşiktaş için ileriye yönelik bir yatırım olup olmayacağını hep birlikte yaşayarak göreceğiz. Olumsuz bir şey söylemek önyargı, olumlu bir şey söylemek içinse herhangi bir veri sahibi değiliz. Örneğin en azından İstanbul Büyükşehir Belediyespor ve Başakşehir Futbol Kulübü özgeçmişine bakarak, bir hayli uzun bir zaman dilimi sayılabilecek süreçte, altyapılardan gelişmelerini sağlayarak ilk 11’e taşıdığı kaç tane isim olup olmadığına bakmak yeterli bir veri niteliği taşısa da, “Beşiktaş’ın bir bildiği vardır” demekten başka çare yok gibi görünüyor. Tabi bu arada pahalı transferler ile kurulan kadrolar ile şekilde kollanarak lig mücadelesindeki sıralaması bir ölçüt alınmış olsa da Milli Takım’daki ve Avrupa Kupası’ndaki kariyeri de muhtemelen gözden geçirilmiştir.
Türkiye’de Süper Lig’de takımı bulunan spor ve futbol kulüpleri başta olmak üzere, kulüplerin teknik adam tercihlerinde hangi ölçütlerin kullandıkları veya kullanmadıkları ciddi bir meseledir. Kulüplerin kendi gelecekleri açısından da birçok açıdan katkı sunacak donanımlı ve entelektüel spor ve futbol insanlarına ihtiyaç çok büyük. Bunun yollarından birisi, yeni futbol insanlarına fırsat ve imkan sağlamak kadar, kulüp ve teknik adam arasındaki uzun süreçli planlı/programlı işbirliği yapmaktır.
Not: Yazı içinde sıkça kullanılan “teknik adam” tamlamasındaki “adam” sözcüğünün eril bir anlam taşımadığının, konu ve kullanım açısından teknik bir ifade olduğunu ve bu nedenle tercih edildiğinin altını çizdiğimizi belirtmek isteriz.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.