Bu şahıs, zamanında öğrencileri fişlediği kamerası ve o kamerasıyla kaydettiği röportajlarıyla, sosyal medya üzerinden muhalif bir kişiliğe bürünerek karşımıza çıkmaktadır
Günümüz koşullarında, geleneksel medya üzerindeki iktidar kontrolüne karşı alternatif yeni medyanın büyüyen bir güç olduğunun farkındayız. Alternatif medya, muhalefete bir direniş alanı sağlayabiliyor. Bu nedenle de Türkiye gibi, medyanın özgür bırakılmadığı, fikir özgürlüğünün ise geleneksel zeminde karşılık bulamadığı ülkelerde, alternatif medya, mevcut iktidara karşıt fikirler üreten muhalif öbekler açısından bir sığınak. Halkın büyük ilgisini gördüğü gibi, iktidar tarafından da hedef alınıyor.
Muhalif bir ses olma iddiasıyla sosyal medya üzerinden sokak röportajlarını yayımlayan İlave Tv’nin muhabiri Arif Kocabıyık da kısa süre önce, medyayı merkezileştirip kontrol altında tutmaya çalışan iktidar odaklarının gazabına uğradı. Kendisine Cumhurbaşkanına hakaretten dava açıldı. Bu basın özgürlüğüne karşı bir dava. Kendisine haksızlık yapılmakta ve bu durumda, bizim gibi özgür düşünen gençlerin, onun yanında olması gerek.
Fakat benim anlatacaklarım başka.
Anlatacaklarım, Arif Kocabıyık adlı bu bireyin, şimdilerde dert yandığı iktidara karşı haklarını ve düşünce özgürlüğünü savunan üniversitelilere neler yaptığıdır. Basın ve düşünce özgürlüğünü savunduğunu iddia eden Arif’in, geçmişte yaptıkları yüzüne vurulduğunda, hâlâ içinde yatan faşist duygularını ve reflekslerini nasıl dışa vurduğudur.
Şöyle anlatayım. Arif isimli bu muhabir, yıllarca, özel güvenlik olarak biz solcu-sosyalist gençlerin mücadelelerinde öğrencileri coplamış, bazen de sivil giyinip elinde kamerasıyla öğrencileri fişlemiş bir insandır. Evet konuya biraz sert girdim ama durum böyle… Şimdi ise bu şahıs, zamanında öğrencileri fişlediği kamerası ve o kamerasıyla elde ettiği röportajlarıyla, sosyal medya üzerinden muhalif bir kişiliğe bürünerek karşımıza çıkmaktadır. Bu işte bir terslik var gibi, değil mi?
Belki değişmiş olabilir diye de düşünebiliriz. Fakat ben buna inanmıyorum. Çünkü bu şahıs, örneğin, 6 Kasım 2013 YÖK eyleminde; “Parasız, nitelikli” eğitim isteyen biz öğrencilere kinle saldıran özel güvenlik ekibinin içindeydi ve ben o gün, onun kinini yüzünde çok iyi görmüştüm. Zira gözaltına alındığımda iki kişi elimi arkadan tutarken, Arif de yüzüme yumruk atıyor, kafamı otobüse doğru vurmaya çalışıyordu. Ben direnç gösterdiğimde ise diğer güvenliklerle beraber eril küfürler edip daha da saldırganlaşıyordu. Aynı şekilde diğer arkadaşıma da benzer şekilde şiddet uyguluyordu. Sorarım size hangi hukuk, hangi etik etkisiz hale getirilen kişiye vurmayı onaylar? Ki bunun adına İŞKENCE derler ve iki eli tutulmuş insanların yüzüne yumruk atmak bir görev kalıbının içine dahil edilemez. Ne olursa olsun! Zaten şahıs etkisiz hale getirilmiş, ne diye vurursun? Çünkü faşistsindir, özgür düşünen gençlere kinin vardır. İçinde yatanı dışarı yansıtmaktan çekinmiyorsundur. Öte yandan şunu söylemeden de geçmeyeyim; ekseriyetle bu Arif denilen şahıs, eylemlerde korkusundan arka taraflarda durur; ancak eli tutulan, etkisiz hale getirilen gençlere vururdu, böyle de cesaretlidir kendisi!
Ben bu yazdıklarımı, kısa metinler halinde Nisan ayının son günlerinde İlave Tv’nin Twitter’daki resmi sayfasına da yazdım. İstedim ki hayran kitlesi ne olduğunu bilsin ona göre davransın. Ayrıca belki benden ve zamanında kamerayla fişleyip, yargılamasına neden olduğu öğrencilerden özür diler diye düşündüm. Fakat öyle olmadı! Her eylem yapanı “bölücü” diye yaftalayan zihniyetler ile aynı tavrı sergileyerek sen “bölücüsün” dedi ve beni Twitter’da engelledi. Hatta benim gibi geçmişini yüzüne vuran diğer dört arkadaşımı daha engelledi. Şimdi de çıkmış “özgür basın” diyor.
Adam tartıştığı kişilere hemen “bölücü” etiketini yapıştırıyor, sonrasında ise başka argümanlar sunamayıp engelliyor. İnsanların kendisi hakkında dile getirecekleri eleştirileri ekmek yediği sosyal medya üzerinden ulaştırmasına set çekiyor. Sonra da kendisine açılan davaya istinaden “basın özgürlüğü” diyor, “sizden korkmayacağım” diyor. Bu ne yaman çelişkidir arkadaş.
Senin her tarafın muhalif olsa ne olur? Daha özeleştirinin ne olduğunu bilmiyorsun. Mevcut siyasi atmosferden nemalanarak, muhalif insanların duygularını mı kullanıyorsun yoksa? Eğer öyleyse bak ne diyor senin gibileri için Ahmed Arif üstad:
“Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının…”
Sonuç olarak bu sıralar popüler olan Arif Kocabıyık’ı değerlendirirken, kendisine açılan davayı bir yana, kişiliğini/kimliğini başka bir yana koymak bize daha sağlıklı fikir yürütme imkânı verir. Evet, kendisine açılan bu dava hukuksuzdur ve bu süreçte hukuka inanan bireyler olarak yanında durulmasını istemeliyiz. Zira onun bu davası şahsi olmaktan çıkmış, toplumsallaşmıştır; gereksiz yere hakaret davaları açılarak sindirilmeye çalışılan gazetecilerin, halkın davalarından biri olmuştur.
Fakat diğer yanda da içinden atamadığı ve bence atmak istemediği faşist eğilimler vardır. Dolayısıyla bu eğilimleri sergileyenlerin, hiç beklemediğimiz zamanlarda, özgürlüklerimize yönelik saldırılara methiyeler dizebileceğini de es geçmemek gereklidir. Yakın tarihimizde örnekleri çoktur.
* Süleyman Kaymaz: Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi lisans ve yüksek lisans mezunu. Öğrenci Kolektifleri ile üniversiteli gençlik mücadelesinde yer aldı. Doktoraya hazırlanıyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.