Türkiye Barolar Birliği’nden YSK’ye delilleriyle birlikte yanıtlanması istemiyle 6 soru
Türkiye Barolar Birliği, YSK’nin hakka ve hukuka, millet iradesine uygun bir karar vermediğini söyledi, karardaki hukuksuzluklara tek tek dikkat çekip YSK’den delilleriyle birlikte olmak üzere 6 sorunun yanıtını istedi
YSK’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini iptal etmesinin ardından bir tepki de Türkiye Barolar Birliği’nden geldi. Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, aldıkları kararı ve yazılı açıklamalarını bir basın toplantısıyla okudu.
YSK’den hakka ve hukuka, geçmişte aldığı kararlara uygun, millet iradesini koruyan ve vicdanını rahatlatan bir karar beklediklerini ancak aksi yönde bir karar çıktığını belirten Feyzioğlu, usulsüz-sahte-kısıtlı seçmen iddialarını reddedip sandık görevlisi gerekçesine sırt dayayan YSK’ye delilleriyle birlikte yanıtlanması istemiyle şu soruları sordu:
- YSK seçim takviminde, sandık kurullarının usulsüz oluşturulduğu gerekçesiyle tam kanunsuzluk itirazının 2 Mart 2019 tarihine kadar yapılabileceği yazıyor. Seçim hukuku, usul ve şekil hukukudur. Bu tarihe kadar sandık kurullarının oluşumuna itiraz edilmediği halde, seçim gününden sonra yapılan itirazları YSK, hangi gerekçeyle değerlendirmeye almıştır?
- YSK’nin yerleşik kararlarında; “Seçimden sonra sandık kurulu başkan ve görevlilerinin görevlerini kötüye kullanmalarının söz konusu olması ve suçun oluştuğunun anlaşılması, ilgililerin cezalandırılmalarını gerektirir. Ancak seçimin iptaline neden olmaz” denilmekte iken, ne olmuştur da YSK bu yerleşik kararından sadece İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı seçimi ile sınırlı olarak dönmüştür?
- Sandık kurulu başkanlarının ve sandık kurullarında görev yapacak kamu görevlilerinin belirlenmesi seçmenin, siyasi partilerin veya adayların iradesine bağlı değildir. Bu kişileri ilçe seçim kurulları belirlemektedir. YSK hangi gerekçeyle kendi hatasını seçmene yüklemektedir?
- Aynı sandıktan büyükşehir belediye başkan adaylarına, ilçe belediye başkan adaylarına, ilçe belediye meclis üyesi adaylarına ve muhtar adaylarına verilen oylar çıkmaktadır. Yani bir zarfta dört farklı oy vardır. Mademki sandık kurullarının oluşumunda tam kanunsuzluk vardır; YSK hangi hukuki ve mantıki gerekçeyle aynı zarflardan çıkan üç seçim sonucunu geçerli kabul etmiş, sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanlığı sonucunu iptal etmiştir? Bu soruya verilebilecek tatmin edici hiçbir cevap yoktur. “Diğerlerine tam kanunsuzluk itirazı yapılmadı” gibi bir cevabı halkımızın kabul etmesi mümkün değildir. Bu tipik bir çifte standart örneğidir.
- YSK; usulsüz belirlendiğini iddia ettiği başkan ve üyelerin, büyükşehir belediye başkanı seçiminde hangi yöntemle seçimin sonuçlarına etki ettiklerini delilleriyle açıklamak zorundadır. Çünkü sandık kurullarının oluşumuna itiraz süreci iki ay önce tamamlanmıştır.
- İlçe seçim kurulları tarafından usulsüz atandıkları iddia edilen bu görevlilerin seçim sonuçlarına nasıl müdahale ettiklerinin kararda delilleriyle açıklanması zorunluluğu vardır. Böyle bir delilden ve açıklamadan kamuoyu haberdar değildir. Dolayısıyla seçmen, haklı olarak, seçim sonucuna, iddia konusu sandık kurulu başkanlarının değil, doğrudan doğruya YSK’nın müdahale ettiği inancındadır.
1950’den bu yana şikayet ve aksaklıklara karşın işleyen seçim sisteminin YSK tarafından ağır şekilde yaralandığını, hangi partiye oy verirse versin vatandaşın sandığa inancının YSK tarafından yerle bir edildiğini söyleyen Feyzioğlu, açıklamayı “Bu sevinci bu çevrelerin kursağında bırakmak, ancak seçim sürecini olgunlukla geçirmeye bağlıdır. Milletimizin sağduyusuna inancımız tamdır” sözleriyle noktaladı.
Sendika.Org