Aziz Çelik yazısında anlaşmadaki ilkelerin hayata geçirilmesi konusunda taraflara büyük sorumluluk düştüğünü ve metal sektöründe sendikal mücadele açısından yeni olanaklar ortaya çıkarabileceğini belirtmiş. Herkesin kurallara uyması ama hepsinden önemlisi bunu içselleştirmesi halinde bir umut ve olanak doğabilir. Oysa tekrarlamak gerekirse konu Türk Metal ise bilinen atasözüyle huylu huyundan vazgeçmeyecektir
Aziz Çelik’in 27 Mayıs 2019 tarihinde yayımlanan yazısı oldukça dikkat çekiciydi; “Birleşik Metal-İş ve Türk Metal arasında tarihi anlaşma” [1]
Çelik’in yazısının konusu IndustriALL Global Union gözetiminde Türk-İş üyesi Türk Metal ile DİSK üyesi Birleşik Metal-İş arasında imzalanan “Türkiye Metal İşkolunda Faaliyet Gösteren Sendikalar Arasında Diyalog ve İşbirliğine Dair Ortak Anlaşma”.
Anlaşmanın genel amacı bir bakıma başlığında yer alıyor “sendikalar arasında işbirliği ve diyalog”. Başlıkta olmayan amaç ise Çelik’in ifadesi ile “kökleri 1960’lara uzanan yetki uyuşmazlıkları, gerilim ve sendikalar arası rekabete” son verilmesi.
Böylesi bir anlaşmanın imzalanmasına duyulan gereksinim ise Çelik’in yazısında da belirtildiği üzere Türk Metal’in yeniden IndustriALL Global Union üyeliğine kabul edilmesinin ön şartı olması.
Çelik’in anlaşmanın içeriğine ilişkin yazısı, bazı yönlerden bilgilerin yenilenmesini bazı yönlerden ise itiraz ya da çekincelerin dile getirilmesini gerekli kılıyor.
Bunları genelden özele sıralarsak;
1980’lerin başına kadar giden bir öyküsü olduğu için Türk Metal’in IndustriALL Global Union (o dönemde Uluslararası Metal İşçileri Federasyonu, IMF) üyeliğinden neden çıkarıldığı neredeyse unutulmuş görünmektedir.
Türk-İş’te uzun yıllar görev yapan Yıldırım Koç, Türk Metal’in neden üyelikten çıktığını bir makale ile anlatmıştı.[2] Özetle oy birliği ile alınan üyelikten çıkarılma kararının gerekçesi Türk Metal’in 12 Eylül darbesini desteklemesi ve Uluslararası Metal İşçileri Federasyonu’nun Türkiye’deki sendikal özgürlükler için mücadele edilmesi yönündeki aldığı kararlara uymamasıdır.
12 Eylül’deki tutumlarıyla üyelikten çıkarılan bir sendikanın, bugün benzeri davranışlar içinde olmasına rağmen üyeliğe kabul edilmesi başlı başına bir çelişkidir. Sanıyorum, bu durum IndustriALL’ın 21-22 Mayıs 2019 tarihindeki yönetim kurulu toplantısında Türk Metal’in üyeliğine itirazlar gelmesinin de nedeni olmuştur.
IndustriALL Global Union (Küresel Sanayi İşçileri Sendikası) 2012 yılında Uluslararası Metal İşçileri Federasyonu (IMF), Uluslararası Kimya, Enerji, Maden, Genel İşçi Sendikaları Federasyonu (ICEM) ve Uluslararası Tekstil, Hazır Giyim ve Deri İşçileri Federasyonu (ITGLWF) tarafından kurulmuştur.
Kısaca IndustriALL olarak bilinen küresel sendika kendini 140 ülkede 50 milyonu aşkın işçinin temsilcisi olarak tanımlamaktadır.[3]
Türk Metal uzun yıllardır, bu önemli alandan, kürsüden uzak kalmıştır. Küresel bir aktörün parçası olmak, yalnızca Türk Metal için değil aynı zamanda destekçisi olduğu ve destek aldığı iktidarın da sesini bu alana taşımak bakımından önemli bir zemin sunmaktadır.
Özellikle iktidarın uluslararası alanda giderek itibar kaybettiği bir dönemde bu zemin çok daha fazla anlam içermektedir.
Bunun iki temel nedeni var, birincisi yukarıda belirtildiği gibi Türk Metal’in IndustriALL üyeliğine kabul edilmenin ön koşulu olmasıdır.
Metal işkolunda IndustriALL üyesi iki sendika bulunmaktaydı, Birleşik Metal-İş ve Hak-İş üyesi Çelik-İş. Çelik-İş ile Türk Metal aralarındaki sorunlara çözüm yolu içeren bir anlaşmayı daha önceden imzaladıkları söylenmekteydi. Türk Metal bu anlamda Çelik-İş engelini aşmıştı. Geriye yalnızca Birleşik Metal-İş kalmıştı.
Birleşik Metal-İş ile Türk Metal arasındaki anlaşma IndustriALL üyeliğinin önündeki son engeli de kaldırdı.
İkincisi ise aynı işkolunda birden fazla üye sendikanın varlığı, IndustriALL yönetimi açısından her zaman sorun yaratan bir unsur olmaktadır. Bu nedenle IndustriALL küresel hedefleri arasında saydığı “sendikal güç inşası”nın hayata geçirilmesi bakımından üyeleri arasında sorun bulunmaması gerekmekteydi.
Anlaşma üyeliğe kabul sorununu çözdü ama ikinci konuyu ne ölçüde çözebilir?
Çelik yazısında “Böylece Türkiye sendikal tarihinde ilk kez iki rakip sendika referandum konusunda uzlaştılar” yorumu yapmış. Oysa bundan daha önce ve daha geniş taraflı bir başka anlaşma vardır:
20 Mart 2018 tarihinde yine IndustriALL üyesi sendikalar arasında imzalanan “Türkiye Tekstil, Hazır Giyim ve Deri İşkolu’nda Faaliyet Gösteren IndustriALL Üyesi Sendikalar Arasında Diyalog ve İşbirliğine Dair Ortak Mutabakat”.[4]
Anlaşma işkolunun IndustriALL üyesi 4 sendikası (alfabetik olarak sıralarsak) Deriteks, DİSK-Tekstil, Teksif ve Öziplik-İş ile IndustriALL’ın iki genel sekreter yardımcısının imzalarını taşıyor. Bunun öncesinde tekstil işkolunda yaşanan “sendikal rekabet” konulu başka anlaşmalar da yapılmıştır.
20 Mart tarihli anlaşma da örgütlenme süreçlerindeki anlaşmazlıklarda “referandum” yolunu öngörüyor. Elbette yine DİSK üyesi bir sendikanın öncelikli ve ısrarlı talebiyle.
Bu nedenle Türk Metal ile Birleşik Metal-İş arasında “referandum” konusundaki uzlaşma Türkiye sendikal tarihinde bir ilk değildir.
Farklı bir ifade ile her iki anlaşma (Çelik’in makalesindeki bilgiler ışığında) önemli oranda benzerlikler taşımaktadır.
Çelik anlaşmada şu unsurların varlığına dikkat çekiyor:
Bütün bu unsurlar gerçekleştirilebilir mi? Türk Metal’in tarihini göz önüne aldığımızda evet diyebilmek en iyimserler için bile kolay olmayacaktır.
Tarihi süreç içinde Türk-İş ve Hak-iş’in genel konumu, Aziz Çelik’in doktora tezindeki “vesayet” kavramı ile yakından ilgilidir. Her iki yapının da evrimi, özellikle iktidarlarla bağları adeta birer genetik kod haline gelmiş durumdadır.
Kendilerini kurulu düzenin (kapitalizmin) bekçileri olarak görmekte ve sınıfsal konumları nihai olarak egemenlerin yanında saf tutmalarıyla sonuçlanmaktadır. Hele faşizm koşullarında tam anlamıyla bir tür onay mekanizması haline gelmektedirler.
Böylesine kemikleşmiş yapıların davranışlarını bir anlaşma ile değiştirebilmek zor ötesidir. Niyetlenseler dahi başaramazlar, çünkü başarmalarına imkan verilmez.
Sermaye ve iktidarlarıyla olan bağlarından elde ettikleri yararların büyüklüğü, bu tür yapıların DİSK ve IndustriALL’ın tüzüklerinde de yazan sermaye ve iktidarlardan bağımsızlık ilkesi gibi küçük bir ayrıntıyı her zaman göz ardı etmelerini sağlamıştır.
Tekstil işkolunda daha önce imzalanmış olan anlaşmaların uygulama pratikleri de bunun açık kanıtlarını sunmaktadır. Tekstil işkolunda yer alan Türk-İş ve Hak-İş üyesi sendikalar açık biçimde işveren ile işbirliği yaparak, işçilerin özgür iradeleriyle sendika seçme hakkını engellemişlerdir. Bu yolla toplu sözleşme yetkisi aldıklarında IndustriALL dahil herkes yasadan kaynaklanan haklarına saygı gösterilmesini istemiştir.
Anlaşmanın en ağır yaptırımı gibi görünen kurallara uyulmaması halinde IndustriALL üyeliğinin sona erdirilmesi ise neredeyse imkansıza yakındır.
IndustriALL tüzüğüne bakıldığında üyelikten çıkarma gerekçelerinde aidat ödemelerinin geciktirilmesi veya yapılmaması birinci kural olarak öne çıkmaktadır. Tüzük ihlali ve IndustriALL’a zarar verecek davranışlar aidat ödemesindeki gecikmelerden sonra gelmektedir.
Somut örneği tüzüğe ve kurallara uymadığı için tekstil işkolunda hiçbir sendikaya hiçbir işlem yapılmamış olmasıdır.
Sadece çözüm amaçlı toplantılarla yetinilmiş yaptırımlardan kesinlikle uzak durulmuştur. IndustriALL Global Union yönetimleri üye ve aidat geliri kaybı yaratacak bir adımdan kaçınmıştır. IndustriALL pratiğinde üye ve aidat kaybı, demokratik işleyiş, örgütsel bağımsızlık gibi ilkelerin üzerinde bir ilkesel sorundur.
Birleşik Metal-İş yönetimi, Türk Metal’i çok iyi tanımaktadır. Bu sendikanın ve yönetiminin işleyişi konusunda çok önemli ve değerli deneyimlere sahiptir.
Anlaşılan o ki IndustriALL içinde Türk Metal’i üyeliğe almak için uzun zamandır süren çabalar ve baskılar karşısında en azından ellerinde bir kozla (anlaşmayla) çıkmayı düşünmüş olabilirler.
Aziz Çelik yazısında anlaşmadaki ilkelerin hayata geçirilmesi konusunda taraflara büyük sorumluluk düştüğünü ve metal sektöründe sendikal mücadele açısından yeni olanaklar ortaya çıkarabileceğini belirtmiş.
Herkesin kurallara uyması ama hepsinden önemlisi bunu içselleştirmesi halinde bir umut ve olanak doğabilir. Oysa tekrarlamak gerekirse konu Türk Metal ise bilinen atasözüyle huylu huyundan vazgeçmeyecektir.
Birleşik Metal-İş yönetimi için zor bir süreç başlamıştır. Her zamankinden daha fazla uyanık olmak ve anlaşmanın uygulanmasını takip etmek gibi daha yorucu bir çalışmayla karşı karşıya kalacaklarını düşünüyorum.
Artık olan olmuştur. Bundan sonra DİSK üyesi sendikaların IndustriALL içinde ortak tutum sergileme ve ortaya çıkmış iki işkolu anlaşmasının uygulanması ve uymayanlara yaptırımların başlatılması için birlikte hareket etme zorunluluğu doğmuştur.
Aksi halde, mevcut haliyle gelinen durumdan kazançlı çıkacak tek taraf Türk Metal olacaktır.
Dipnotlar:
[1] https://www.birgun.net/haber-detay/birlesik-metal-is-ve-turk-metal-arasinda-tarihi-anlasma.html
[2] https://www.aydinlik.com.tr/turk-metalin-tarihine-katki
[3] http://www.industriall-union.org/who-we-are
[4] https://disktekstil.org/iskolumuzda-sendikalar-arasi-diyalog-ve-isbirligi-anlasmasi.html
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.