İşte eyaletin “kızıl şehri” Marburg’un dünyayı değiştirebileceğine inanan gençlerinin hikâyesi…
Marburg Phillips Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin dersleri, Üniversite Caddesi 7 numaradaki emektar Landgrafenhaus’ta yapılır. Bu binanın tüm ülke için klasikleşmiş olan dönercileri saymazsak sadık bir komşusu vardır. Bu komşu, sizi Almanya’da aktif olan Antifaşist Faaliyet’in bayrakları ve Küba Devrimi’nin sembolü olan 26 Temmuz Hareketi’nin flamaları ile karşılar, hal hatır faslından sonra kuzeyden gelen liman birasını 1,8 euro karşılığı önünüze koyar. Langırt oynamak için çağrılana kadar yırtık koltuklarında oturabilir, duvarlarındaki Almanca, İngilizce, Türkçe, Kürtçe ve Arapça afişleri inceleyebilirsiniz. Geç saatlerde gelirseniz İtalyanca ve İspanyolca devrim şarkılarını duyabilirsiniz. Marburg’taki tüm yürüyüş ve eylemlerin kurgusu bu komşuda yapılır, siyasi tartışmalar burada gerçekleştirilir, yükselen sağ radikalizme karşı hamleler 34 yıldır bu komşuda konuşulur. Konuşulurdu yani. Havanna 8’de.
Bir gün dersten çıktığımda kapısına kilit vurulmuş halde gördüm orayı. Giriş, tahta çubuklarla kapatılmıştı. Kahverengi-beyaz dış cephesinde, üzerinde “İşgal edilmiştir: Burada kalıyoruz” ve “Yıkılan hayalleri geri al: Havanna 8’i savun!” yazan pankartlar vardı. Kira yükünü kaldıramadığı için tahliyeye zorlanmıştı bar. Son günlerde düzenlenen destek gecesi ve bağış etkinlikleri, kurtarmak için yeterli olmamıştı. Bu yüzden oradan çıkmayı reddeden gönüllüler tarafından işgal edildi ve muhtemelen siz bu yazıyı okurken de içeride birileri olacaktır.
Barı geçip paralelindeki caddede yürümeye başladım. Bu cadde şehrin en uzun caddelerinden biri olan Pilgrimstein. 1 Mayıs’ta herkes önce burada toplanır. Havanna 8’in yanından geçerken slogan atılmaya başlanarak mitingin yapılacağı yukarı şehre, Market Meydanı’na ulaşılır.
Son 34 yıldan farklı olarak bu sene slogan atarken oradayken söylenen her biradan alınan her yudum daha çok akla gelecek. Yapılan her langırt maçında atılan her gol, arkadaştan gelen her “fırfır yapma” uyarısı gülümsenerek hatırlanacak. Afişler acaba hâlâ duvarda asılı mı diye daha çok merak edilecek. Tıpkı caddenin diğer ucunda, Pilgrimstein’ın sonunda, şimdi başka bir kafeye dönüşmüş olan, 68 kuşağının kült barı Schwarzer Walfisch’in yani “Siyah Balina”nın yanından geçerken hissedilenler gibi.
“Siyah Balina”, dünyayı değiştirebileceğine inanmayanlar için girişi yasak olan bir bardı. Felsefe Fakültesi’nden çıkılır, toplu halde buraya gidilirdi. Hararetli tartışmalarla başlayan gün, coşkuyla söylenen marşlarla biterdi. Almanya’nın siyasi tarihi için önemli olan birçok karar burada alındı, birçok insan burada tanıştı, birçok öğrenci Leo Huberman’dan Sosyalizmin Alfabesi’ni ilk defa burada okudu.
Havanna 8’den farklı olarak kira ödenemediği için değil yüksek sesle marş söylemek yasaklandığı için, öğrenciler tarafından terk edilerek kapanmaya mahkûm edildi. Öğrenciler 94 kilometre güneye giderek cezalandırdılar “Siyah Balina”yı; Frankfurt’a. Kapısında “Ya sosyalizme ileri ya barbarlığa geri!” yazan Club Voltaire’ye. Aynı zamanda basın merkezi olarak da kullandıkları kulübü bir kültür evine çevirdiler. Aradan geçen 50 senede Frankfurt, Avrupa Birliği’nin finans merkezi oldu, gökdelenlerin sıralandığı bir beyaz yakalı cenneti ve fuar şehri haline geldi. Ama Club Voltaire küçük Hochstraße’de 5 numaradaki yerinde “Kent ve Marksizm, sol tarih ve felsefe” tartışmalarına devam ediyor. Tıpkı bir günde 40 bin bildirinin basıldığı, fakülteleri işgal kararlarının alındığı eski günlerdeki heyecanla.
İşte eyaletin “kızıl şehri” Marburg’un dünyayı değiştirebileceğine inanan gençlerinin hikâyesi, bundan 34 yıl önce Havanna 8 açılana kadar Club Voltaire’de devam etti.
Fakültenin sadık komşusunun kapılarını kapamasıyla bu hikâyenin nerede ve ne şekilde devam edeceği bilinmez ancak emin olduğum bir şey var. Şehirdeki korsan “Havanna 8” etkinlikleriyle, bir işgal eviyle, sokaklardaki afişlerde ve her yürüyüşte oradaki anılarını hatırlayan insanlarla; dökük ön cephesinde yazdığı gibi, yıkılan hayaller bir gün geri alınacak.
Devam edecek…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.