İktisadi yapının gelişimine bir noktaya kadar ters düşmeyen devlet biçimi, zaman içinde iktisadi yapıdaki değişimlerle işlevsel anlamda uyuşamayabilir. Bence AKP rejimini bekleyen son budur. Yani “yapısal çelişki” diye içini pek dolduramadığımız durumun ortaya çıkması gündemdedir. İşte o zaman, devlet biçimi ile iktisadi yapının işlevsel uyumunun tekrar sağlanması için objektif koşullar da oluşmuş demektir. Sözkonusu yeni işlevsel uyumun nasıl (sivil/çatışmalı) oluşacağı, ortaya çıkacak yeni siyasi ilişkilerin muhtevasının (faşizan/demokratik) niteliği ise sınıfların göreli gücüne göre belirlenecektir
Erik Olin Wright’ın “alt yapının üst yapıyı belirlediğini” ya da “metodolojik açıdan baktığımızda burada diyalektik bir ilişkinin varlığını dikkate alacak olursak …” şeklindeki ifadelerden haz etmediğini biliyoruz. Hatta, daha ileri giderek, teorik katkılarının motivasyonunun kısmen, yukarıdakilere benzer ifadelerle bezeli “zırva Marksizm” veya “zırva sosyoloji” ile sürdürdüğü mücadeleden kaynaklandığını da ekleyebiliriz. Wright’ın bu yanı, kendisini uzaktan tanıyan, ama yazdıklarını yakından izleyen birisi olarak beni hep çok etkilemiştir.
Wright, arkasında muazzam bir külliyat[1] bırakarak 23 Ocak günü tedavi gördüğü hastanede öldü. Türkiye’de daha çok sosyal sınıflar üzerine yaptığı çalışmalarla[2] tanınan Wright’ın henüz Türkçeye çevrilmemiş ilk kitaplarından Class, Crisis and the State’in ilk bölümü (1978; Sınıf, Kriz ve Devlet) yukarıda bahsettiğim mücadelenin adeta bir manifestosu gibidir: “Metodolojik Giriş.”
Bahsettiğim bölümde Wright, Marksist belirlenim ilişkilerinin/biçimlerinin muhtevasını bazı şemalar aracılığıyla açmaya çalışır. Amaç, klişeleşmiş “alt yapı üst yapıyı belirler” ifadesini olabildiğince operasyonel hale getirip, odaklanılan toplumsal yapıya uygulanabilecek bir model geliştirmektir. İddia, hem Marksist teorinin geliştirilmesi hem de ele alınan toplumsal yapının anlaşılması için doğru soruların sorulmasının gerekliliği. Aşağıdaki şekil bu çabanın başında geliştirilen en basit şemalardan biri. Günümüz Türkiye’sine kabaca ve spekülatif bir biçimde uygulamaya çalışalım.[3]
Klasik Marksist önermelerden “iktisadi yapı devlet yapısını belirler” ile başlanıyor. Bu bağlamda “belirleme”den kasıt, devletin alabileceği biçimsel sınırların iktisadi yapı tarafından empoze edilmesi (limits of variation of the state structure). Vuku bulan devlet biçimi/yapısı ise iktisadi yapının yeniden üretilmesine (ya da yeniden üretilmemesine) yol açıyor.
İktisadi yapı tarafından biçimi belirlenen devletin verili iktisadi yapıyı ilanihaye yeniden üreteceğini varsayamayız. Keza, günümüz Türkiye’sinin dünya ekonomisine hayli entegre, oldukça gelişmiş kapitalist piyasa ilişkilerinin de Başkanlık rejimi tarafından kazasız belasız süreceğini varsaymak zor. Otomatiğe bağlanmış, “alt yapı üst yapıyı belirler” yaklaşımının ötesine geçmeye çalışan E. O. Wright için “yeniden üretilememe” halinin kavramsallaştırılması önemlidir. İktisadi yapı ile devlet biçimi arasındaki asli karşılıklı belirlenim ilişkisi, iktisadi yapıdan kaynaklanan, “işlevsel uyuşabilirlik sınırlamaları” diye adlandırılabilecek (limits of functional compatability) üçüncü bir bir belirlenim ilişkisine tabiidir.
İktisadi yapının gelişimine bir noktaya kadar ters düşmeyen devlet biçimi, zaman içinde iktisadi yapıdaki değişimlerle işlevsel anlamda uyuşamayabilir. Bence AKP rejimini bekleyen son budur. Yani “yapısal çelişki” diye içini pek dolduramadığımız durumun ortaya çıkması gündemdedir. İşte o zaman, devlet biçimi ile iktisadi yapının işlevsel uyumunun tekrar sağlanması için objektif koşullar da oluşmuş demektir. Sözkonusu yeni işlevsel uyumun nasıl (sivil/çatışmalı) oluşacağı, ortaya çıkacak yeni siyasi ilişkilerin muhtevasının (faşizan/demokratik) niteliği ise sınıfların göreli gücüne göre belirlenecektir.
Tabii, bizatihi bu sürecin zamanlamasını ve sürecin hangi siyasi (ya da iktisadi) olay/hata tarafından tetikleneceğini kestirmek teoriden çok pratiğin, daha doğrusu donanımlı siyasi kadroların işidir.
Erik Olin Wright’ın 1978’de yayımladığı Class, Crisis and the State kitabından sonraki çalışmalarında iki alana yoğunlaştığını görüyoruz: Sınıf ve Sosyalizm/Gerçek Ütopyalar. Sınıf alanında yaptığı çalışmalar, başını çektiği uluslararası konferanslar ve bu çalışmaların, tebliğlerin toplandığı kitaplar gerçekten bu alanın klasikleşmiş kaynaklarıdır. Wright için sosyalizm yarının tahayyülü değil bugün nüvelerinin atıldığı, biraz da el yordamıyla, kapitalizmin sınırlarının ilkin zorlanması, ardından aşılması ile inşa edilecek bir süreçtir. Dolayısıyla, bu alandaki katkılarının ilk ürünü olan Gerçek Ütopyalar kitabının adı sosyalizm anlayışının adeta somut ifadesidir. Kansere yakalandıktan sonra bitirdiği ve yakında yayımlanacak olan 21. Yüzyılda Nasıl Anti-Kapitalist Olunur? kitabı ise sosyalizm umudunu kaybetmeyenlere bırakılabilecek en güzel hediyedir.
Wright’a çok şey borçluyuz; gerçek ütopyaların peşinde koşarak ödemek üzere…
Dipnotlar:
* Wright’ın kitaplarına dayanan“word clouds”ları bu yazıda kullanmama imkan tanıdığı için Sam Bowles’a teşekkürler.
[1] Kendi web sitesinde makalelerinin tamamı, hatta kitaplarının çoğu erişime açıktır: https://www.ssc.wisc.edu/~wright/
[2] Sınıf üzerine çalışan genç kuşak akademisyenlerin yanısıra, önceki yıllarda özellikle ODTÜ sosyoloji çevresinin Wright ile kurduğu organik ilişkilerden ve sonuçlarından da söz etmek gerekir. Wright’ın ölümünden sonra eski ODTÜ’lü Bahattin Akşit’in Facebook sayfama yazdığı nottan aktarıyorum: “Erik Olin Wright ile şöyle yollarımız kesişti. Onun Sınıf ve Sınıf Bilinçlenmesi üzerine geliştirdiği kuramsal çerçeveyi daha önce benim Ünal Nalbantoğlu, Filiz Kardam, Sezgin Tüzün ve Erdal Gürkan ile birlikte araştırma yaptığımız Kırıkkale şehrinde bir revizit araştırmasını Hayriye Erbaş ile yaptık. Hayriye doktora tezini bu araştırmadan yazdı. Bu araştırma bulgularını Hayriye ile birlikte İspanya’nın Granada şehrinde Erik Olin Wright ve arkadaşlarının düzenlediği konferansta sunmuştuk. Işıklar içinde uyusun. Emek ve sosyalizm mücadelesine çok katkıda bulundu.”
[3] Wright tarafından modelleştirilen bu belirlenim ilişkilerinin yaygın bir biçimde tartışıldığına, daha da önemlisi uygulandığına maalesef rastlamadım. Hakan Arslan’ın doktora tezi (Arslan 2014) bu bakımdan bir istisnadır: The Political Economy of State-Building: The Case of Turkish Cypriots (1960-67). Yaklaşık 750 sayfalık tezin 50 sayfası hem Wright’ın entellektüel serüveninin hem de geliştirdiği belirlenim biçimlerinin ve modelinin tartışılmasına hasredilmiştir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.