ABD, Rus S-400 hava savunma sistemi alımı nedeniyle Türkiye’ye yönelik askeri ve ekonomik yaptırım tehditlerini artırdı. Peki, Erdoğan’ın “değerli dostu” Putin’i kızdırmadan bu işten sıyrılması mümkün mü?
Rusya’yla yapılan S-400 hava savunma sistemi anlaşması nedeniyle Türkiye-ABD arasındaki gerilim artarken, Washington yönetimi yaptırım tehditlerini daha yüksek sesli dillendirmeye başladı.
Son bir ayda ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’nin “Seyirci kalmayız” çıkışını takiben Dışişleri Bakanlığı, Pentagon ve ABD ordusunun üst kademelerinden ardı ardına Türkiye’ye yönelik siyasi, askeri ve ekonomik alanda yaptırım açıklamaları geldi.
Dış politika krizlerini içeride kullanma ustasına dönüşen Tayyip Erdoğan, 31 Mart yerel seçimleri öncesi S-400 konusunu da es geçmedi. Sonuçta her şey “Büyük Türkiye, güçlü lider” sloganını içini doldurmak için!
ABD’nin yaptırım tehditlerine şöyle yanıt verdi Erdoğan: “S-400 konusunda biz işi bitirdik. Artık konuşmanın anlamı yok. Gerek Putin ile gerek Rusya ile bütün bunlar konuşuldu, anlaşıldı, imzalar atıldı, bitti. Bizim şimdi bir geri dönüşümüz olamaz. Bize böyle bir ahlaksızlık yakışmaz. Bu ahlaki değildir. Biz bir anlaşma yaptıysak onun arkasında dururuz. Kimse bizden tükürdüğümüzü yalamamızı beklemesin. Alışılmış liderlerden de değiliz. Bunu da herkesin bilmesi lazım.”
Erdoğan’ın daha önce yaşanan Rahip Brunson krizinde de “Yaptırımlarla Türkiye’ye geri adım attıramazsınız” dediğini ve 2018’in Ağustos ayında yaptırımların açıklanmasının ardından dolar 7 TL’yi aşınca Brunson’un 13 Ekim 2018’de serbest bırakıldığını hatırlatmakta fayda var.
Diğer yandan S-400 anlaşması ABD için, Rahip Brunson’da olduğu gibi sadece Trump ve ekibinin kendi iç gündemlerini (Kongre ara seçimleri) etkilemesinin ötesinde bir mesele.
Dolayısıyla iç krizlerine rağmen Trump yönetiminin çıkışlarıyla paralel olarak Trump muhaliflerinin güçlü olduğu Kongre’den benzer adımlar gelmesi kaçınılmaz olacak. Nitekim Hürriyet’in Washington eski temsilcisi Cansu Çamlıbel bu konuda güçlü sinyallerin olduğunu yazdı: “ABD Kongresi zaten bütçe yasasına son anda eklenen F-35’lerin Türkiye’ye teslimatını Kasım ayına kadar askıya alan düzenlemeyle işi yaptırım sathı mahalline sokan kritik adımı attı. Kongre, Dışişleri ve Savunma Bakanlıklarından S-400’lerin Türkiye’ye gelmesi durumunda ABD’nin Türkiye’ye hangi yaptırımları uygulayacağına dair detaylı bir raporu Kasım 2019’a kadar sunmasını talep etti.”
Saray-AKP iktidarı, ABD’nin olası yaptırım kararları karşısında F-35 savaş uçaklarının Türkiye’de üretilen parçalarının temini, THY’nin ABD’li Boeing firmasıyla yaptığı 10 milyar dolarlık uçak anlaşması gibi kozları öne sürüyor.
Erdoğan’ın gündeme getirdiği Boeing çıkışına henüz bir yanıt gelmedi ancak F-35’in Türkiye’de üretilen parçaları konusunda iktidarı üzecek bir iddia ABD basınına yansıdı.
Washington Post yazarlarından David Ignatius, 7 Mart’ta yayımlanan “Erdoğan Batı’ya sırtını çevirerek Türkiye’nin ilerlemesini sabote ediyor” başlıklı makalesinde, ABD’li yetkililerin, birbirine rakip iki silah sistemi olan S-400’ler ile F-35’lerin aynı ülkede bulunmasının F-35’lerin güvenliğini tehlikeye atacağına inandığını ve üretici firma Lockheed Martin’den uçağın Türkiye’de yapılan parçalarını üretecek alternatif kaynak arayışı içine girmesini istediklerini aktardı.
Erdoğan, “Bu şeylerin hiçbirini ciddi bulmuyorum” diye dursun, yukarıdaki iddiayla aynı gün Pentagon’dan, “Eğer Türkiye S-400’leri alırsa bunun ilişkilerimiz ve askeri ilişkilerimiz açısından ciddi sonuçları olur. Eğer S-400’leri alırlarsa bu Patriot ve F-35’leri etkiler. F-35 ve Patriot’ları alamazlar” şeklinde net bir çıkış daha geldi.
Üstelik Erdoğan ve ekibinin S-400 konusunda ellerini güçlendirmek için her fırsatta “NATO ülkesi olan Yunanistan yıllardır S-300’leri kullanıyor” çıkışının da altı boş.
Yunanistan, 1996’da Güney Kıbrıs’ın Rusya’dan sipariş ederek adaya konuşlandırmak istediği S-300 füzelerini başta Türkiye olmak üzere ABD ve NATO’nun tepkileri sonrası kendisi almak zorunda kalmıştı. 1998 sonlarında Girit’e gönderilen S-300’ler hiçbir zaman NATO sistemine entegre edilmedi ve uzun yıllar askeri depolarda çürümeye terk edildi.
Yani günün sonunda benzer bir S-400 hikayesinin de Türkiye için dillendirilmesi ihtimaller dahilinde.
Peki Erdoğan’ın “değerli dostu” Putin’i kızdırmadan bu işten sıyrılması mümkün mü?
Rus devlet savunma sanayi şirketi Rostec’in açıklamasından doğru, Türkiye ile Rusya arasında Aralık 2017’de imzalanan S-400 anlaşmasının bedelinin 2,5 milyar dolar olduğunu biliyoruz. Rusların, Türkiye’nin cayma ihtimaline karşı anlaşmaya yüksek bir tazminat bedeli eklettiği iddiası da var.
Ancak Ruslar, Saray-AKP iktidarının “S-400 anlaşması bitti” derken ABD’yle hemen hayata geçecek bir anlaşma için de oldukça istekli olabileceklerini mutlaka hesap etmiştir. Öyle ki Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ağzı kulaklarında “[ABD’yle] Patriot füzeleri için müzakerelere başladık” açıklamasından bir gün sonra Rus mevkidaşı Sergey Lavrov’un İdlip mutabakatının tamamen uygulanmadığını ve Türkiye’yi mutabakattaki yükümlülüklerini yerine getirmeye teşvik ettiklerini söylemesi tesadüf olmasa gerek.
Türkiye bir yanda Rusya tarafından kıskaca alınmış durumda, diğer yanda NATO taahhütleri ve ABD’den gelen ekonomik yaptırım çıkışlarıyla çift yönlü bir basınç altında. Bu basınç da yerel seçimler sonrasında daha derin hissedilecek.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.