Kapital’in ilk bölümünde Marx, değerin üretimde yaratıldığını ve pazarda gerçekleştirildiğini belirtir. Dolayısıyla değer, üretim ile gerçekleştirme arasındaki çelişkili birlikteliğe bağlıdır. Marksistler üretimi çok önemsediler fakat gerçekleştirme meselesini ihmal ettiler. Benim görüşüme göre, yoğunlaşılması gereken nokta bu ikisinin çelişkili birlikteliğidir. Gerçekleştirme noktasında değerin istihracı ve değere el konulması da, mücadelenin politik odağı durumundadır
Britanyalı akademisyen David Harvey, günümüzün en ünlü Marksist akademisyenlerden biridir. Karl Marx’ın Kapital’i üzerine verdiği ders öyle popüler hale geldi ki Youtube’da dizi olarak gösterilmeye başladı. Harvey, öğrenci aktivizmi ile toplum ve emek hareketlerine verdiği destekler ile biliniyor.
The Wire ile yaptığı röportajda Harvey, neoliberal projenin yarattığı problemlerden ve bu projenin çıktılarından biri olarak popülist politikaların ve sağcı hareketlerin yükselişinden bahsediyor. Ayrıca, Marx’ın kapitalizm eleştirisinin mevcut bağlamla ilişkisi ve otomasyonun emek üzerinde oluşturduğu tehdide dair konuşuyor.
(Görüşmede, stil ve netleştirme için bazı düzenlemeler yapıldı.)
Neoliberalizmin köklerine inebilir misiniz? Neoliberalizmin ortaya çıkmasında rol oynayan yapısal nedenler nelerdi?
Liberalizmin idealist yorumlanışı, özel mülkiyet haklarına, kendi kendini düzenleyen serbest piyasaya ve serbest ticarete dayalı bir ekonomi tarafından garanti altına alınmış, teknolojik ilerlemeyi teşvik etmek için tasarlanan ve istek ve ihtiyaçları yerine getirebilmek için emek verimliliğini artıran, ütopik bir herkes için özgürlük dünyası tasavvuruna dayanır.
Liberal teoride devletin rolü minimaldir (laissez faire, yani “bırakınız yapsınlar”, politikalarına dayanan bir “gece bekçisi” durumu). Neoliberalizmde ise devletin, güçlü kurumların (Merkez Bankaları ve Uluslararası Para Fonu gibi) yaratılması ve dünyaya dair zihinsel kavramların neoliberal özgürlükler lehine yeniden inşası ile birlikte her şeyin metalaştırılması ve parasallaştırılmasının teşviki yoluyla teknolojik değişimlerin ve bitmeyen sermaye birikiminin teşvik edilmesinde aktif rol oynadığı kabul edilmektedir.
Bu liberal ve neoliberal ütopik bakış açıları uzun süre yetersizlikleri üzerinden eleştirildi, çünkü Marx’ın da pratikte açıkça gösterdiği gibi, her ikisi de nüfusun büyük çoğunluğunun refahı pahasına ve emeğinin sömürülmesi yoluyla zenginlerin daha da zenginleştiği bir dünyayı desteklemektedir.
1945’ten sonra Keynesyen politikalar ve yeniden dağıtıcı devlet, özel mülkiyetin gücüne meydan okumaya kalkışmadan, emekçi sınıfların artan güçlendirilmesine dayanan alternatif bir ütopik vizyon önerdi. 1970’lerde, Avrupa ve Amerika’da, kapitalist sınıfın azalan ekonomik gücünü ve zayıflayan siyasi gücünü yeniden kazanması amacıyla Keynesyen sistemi devirmek ve onu bir neoliberal modelle (tüm ideolojik bagajlarıyla birlikte) değiştirmek için büyük şirketler ve kapitalist sınıflar tarafından organize edilen karşıdevrimci bir hareket doğdu.
[Margaret] Thatcher, [Ronald] Reagan, [Augusto] Pinochet, Arjantinli generaller vb.’nin 1980’lerde yaptığı tam olarak budur ve günümüzde de devam etmektedir. Bunun sonucunda ekonomik ve politik eşitsizlik yükselmiş ve dünya genelinde çevresel yıkım artmıştır.
Mülksüzleştirme yoluyla birikim elde etmeyi, neoliberalizmin en önemli özelliklerinden biri olarak tanımlıyorsunuz. Bu mekanizma nasıl işler ve yapısal sonuçları nelerdir?
Sermaye iki türlü birikebilir; ya sermaye tarafından el konan kârın temelinde yatan artı-değerin yaratılması için üretimde emeğin sömürülmesi şeklinde ya da hırsızlık, soygun, tefecilik, ticari aldatma ve her türlü aldatmaca yoluyla.
İlkel birikim teorisinde, Marx, sermaye birikiminin kökeninin nasıl da bu tür uygulamalara dayandığına işaret eder. Bu uygulamalar hala devam etmektedir fakat günümüzde bir dizi yeni stratejiyle desteklenmektedirler.
2007-2008 yıllarında ABD’de yaşanan mortgage krizinde, yaklaşık 6-7 milyon insan evlerinin varlık değerini yitirirken, Wall Street’in kâr payı yükseldi. Varlık değerlerinde (örneğin toprak ve mülk) spekülasyon oluşması üretim olmaksızın birikim yaratmanın yollarından biridir.
Büyük şirketler (örneğin havayolları) tarafından yürütülen iflas hamleleri, çalışanlarını emekli aylığı ve sağlık hakkından mahrum bırakır. ABD’de eczacılıkta, telekomünikasyonda, sağlık sigortasında tekel fiyatlandırma uygulaması vurgun yapmak için kârlı yollar sunmaktadır. Borçluluk yoluyla giderek artan servet istihracı* aşikardır. Yerinden etme yoluyla sağlanan birikime dayalı rantiye istihraçları (örneğin, arazilerin veya maden kaynaklarının yasadışı biçimde veya düşük fiyatlarla elde edilmesi) daha yaygın hale gelmiştir, çünkü küresel sermayenin yükselen hacmi, sermaye fazlası için üretken kullanım alanları bulmakta gittikçe daha çok zorlanmaktadır.
Marx’ın döneminde bile, kapitalizme yöneltilen eleştiriler arasında farklar vardı. Size göre Marx’ın eleştirisinin diğerlerinden ayrıştığı yönler nelerdir?
Kapitalizm eleştirilerinin birçoğu ahlaki kategorilere dayanıyordu (yoksul ve kötü muamele görmüş işçilere karşı kötü ve aç gözlü kapitalistler ya da daha yakın zamanda, ekolojistlere karşı çevre düşmanı kapitalistler). Marx’ın eleştirisi sistemseldir. Ahlaki ve etik itirazlar devam etmektedir, ancak Marx, bunları kapitalist üretim tarzının ve onun yıkıcı hareket yasalarının insan istek ve ihtiyaçlarını karşılamanın başka yollarıyla neden ve nasıl değiştirilebileceğine dair sistemsel sorun karşısında ikincil olarak görmektedir.
Özellikle 2008 krizi bağlamında kapitalizmin çıkmaza girdiğini düşünüyor musunuz? Sermaye kurtulabilir mi?
Sermaye çıkmazda değildir. Neoliberal proje canlı ve iyi durumda. Kısa süre önce Brezilya’da seçilen Jair Bolsanaro, 1973’ten sonra Pinochet’nin Şili’de yaptıklarını tekrar etmeyi teklif ediyor.
Sorun, neoliberalizm nüfusun çoğunluğunun rızasını artık gerekli görmemesidir. Meşruiyetini kaybetti. Neoliberalizmin Kısa Tarihi’nde (2005), neoliberalizmin devlet otoriterliği ile bir ittifak içine girmeden hayatta kalamayacağını belirtmiştim. Neoliberalizm günümüzde neo-faşizmle bir ittifak yolunda ilerliyor, çünkü dünyadaki tüm protesto hareketlerinden gördüğümüz gibi herkes artık neoliberalizmin halka zarar vererek zenginlerin ceplerini doldurmak anlamına geldiğini görüyor (bu durum 1980’lerde ve 1990’ların başında bu kadar belirgin değildi).
Marx, kapitalizmin iç çelişkileri nedeniyle yok olacağına inanıyordu. Siz buna katılmıyorsunuz. Neden?
Marx bazen sermayenin kendi kendini yok etmeye mahkum olduğu izlenimini yaratmaktadır. Fakat çoğunlukla, krizleri bir çöküşten ziyade sermayenin yeniden yapılanma anları olarak görür. Marx’ın Kapital’in 3. cildinde belirttiği gibi “Bunalımlar, daima, mevcut çelişkilerin ancak geçici ve zora dayanan çözümleridir. Bunlar, bir süre için bozulmuş dengeyi tekrar kuran şiddetli patlamalardır.”
Marx sermayenin çöküşünü bir sınıf hareketinin getireceğini öngörmektedir. Ve bu noktada ben de Marx’a katılıyorum. Kapitalizm kendi kendine sona ermeyecek. Sıkıştırılması, çökertilmesi ve ortadan kaldırılması gerekecek. Tek yapmamız gerekenin sermayenin kendi kendini imha etmesini beklemek olduğu fikrine katılmıyorum. Benim görüşüme göre, Marx’ın görüşü de bu yönde değil.
Sürekli olarak Marx’ın sadece üretim düzeyindeki değerden değil, aynı zamanda gerçekleştirme alanındaki değerden de bahsettiğini savunuyorsunuz. Bunu mevcut bağlamda detaylandırabilir misiniz?
Kapital’in ilk bölümünde Marx, değerin üretimde yaratıldığını ve pazarda gerçekleştirildiğini belirtir. Pazar yoksa, o zaman değer de yoktur. Dolayısıyla değer, üretim ile gerçekleştirme arasındaki çelişkili birlikteliğe bağlıdır. Gerçekleştirme, ödeme kabiliyetine sahip bir nüfusun isteklerine, ihtiyaçlarına ve arzularına bağlıdır.
Kapitalizmin tarihi, yeni isteklerin, ihtiyaçların ve arzuların üretilmesiyle ilgilidir (örneğin, makul bir şekilde yaşamak için uyum sağlamamız gereken otomobiller ve banliyö yaşamı gibi günlük yaşam biçimlerinin üretimi ve çeşitli biçimlerde tüketim). Şu sıralar, ders verdiğim sınıfta herkesin cebinde cep telefonu var (bu durum 20 yıl önce mevcut değildi). ABD’de çoğu kentte yaşayabilmek için, çevreyi kirleten bir araba kullanmaya ihtiyacınız var.
Marksistler üretimi çok önemsediler fakat gerçekleştirme meselesini ihmal ettiler. Benim görüşüme göre, yoğunlaşılması gereken nokta (Marx’ın çok önemli olduğunu belirttiği ancak üzerinde durmadığı) bu ikisinin çelişkili birlikteliğidir. Gerçekleştirme noktasında değerin istihracı ve değere el konulması da (ki çoğu zaman mülksüzleştirme yoluyla gerçekleşir), günlük yaşam kalitesi gibi, mücadelenin politik odağı durumundadır.
Alman sosyo-ekonomist Wolfgang Streeck, Kapitalizm Nasıl Sona Erecek (How will Capitalism End) adlı kitabında kapitalizmin beş problemini tespit ediyor. Siz bunun yerine, çağdaş kapitalizmin problemlerini değil 17 çelişkisini tespit ettiniz. Kapitalizm krizi bağlamında problem ve çelişki arasındaki fark nedir?
Problemlerin çözümleri olur. Çelişkilerin ise çözümleri yoktur; daima üzerleri örtülüdür. Yalnızca yönetilebilirler ve Marx’ın işaret ettiği gibi, zıtlıklar mutlak çelişkilere dönüştüğünde krizler ortaya çıkar. Üretici güçler ve toplumsal ilişkiler arasındaki çelişki çözülemez. Bu ve benzeri çelişkiler her zaman mevcut olacak. Üretim ve gerçekleştirme arasındaki çelişkinin de her zaman mevcut olacağı gibi…
On yedi çelişkiyi krizlerin farklı yollardan ortaya çıkabileceğini vurgulamak ve krizlerin çeşitli kaynaklarını anlamamızı sağlayan bir kriz teorisi geliştirmemiz gerektiğini ve böylece Marksist düşüncenin yakasını bırakmayan “tek kurşun” teorisinden kurtulabileceğimizi göstermek için listeledim.
Kapitalizm koşulları altında otomasyonun varlığı tüm dünyada önemli oranda iş kaybına sebep oluyor. Dünya Bankası bile otomasyon konusunda endişeleri olduğunu belirtti. Kapitalizmde otomasyonun yarattığı zorluklar nelerdir? İşçi sınıfı siyasetine bunun etkisi ne olacaktır?
Üretimde otomasyon da ve hizmetlerde yapay zekâ da faydalıdır. Üretimde, emek teknolojik değişimlerle güçsüzleştirildi. Ayrıca, teknolojik değişimle birlikte üretimin bazı aşamalarının yurtdışına taşınması çok daha önemli bir etkiye sahip. Ancak üretim ortadan kalkmadı. Farklı şekillerde genişlemeye devam etti (örneğin, otomobil üreten fabrikalardan ziyade hamburger üreten fast food restoranları gibi).
Hizmetlerde de aynı şeyi göreceğiz (şu anda süpermarketlerde ve havayollarında giriş ve çıkışlarımızı biz bildiriyoruz). Sol, imalatta otomasyona karşı mücadelesini kaybetti ve hizmetler alanında da ayni iç karartıcı durumu yaşama tehlikesiyle karşı karşıya. Yapay zekâyı hizmetler sektöründe memnuniyetle karşılamalı ve desteklemeliyiz, ancak sosyalist bir alternatif için bir yol bulmaya çalışmalıyız. Yapay zekâ her ne kadar bazı iş alanlarını yok edecek olsa da yeni iş alanları yaratacaktır. Buna uyum sağlamak zorundayız.
‘Yeni emperyalizm’ derken neyi kastediyorsunuz? Bunun temel karakteristiği nedir? Klasik emperyalizmden niteliksel açıdan farkları nelerdir?
“Yeni emperyalizm” dedim çünkü bu ABD’deki yeni muhafazakarların (neo-con’lar) Irak savaşına giden süreçte geliştirdikleri belirgin bir teoriydi. Bunu eleştirmek istedim; Lenin’in teorisine dönmek için değil, neoliberal dünya düzeninin değeri her şekilde ve her alanda (örneğin, emtia zincirleri aracılığıyla) çekip aldığını vurgulamak için yaptım bunu. Bu, elbette Neoliberalizmin Kısa Tarihi’nin konusuydu. Ve sonrasında da bunu Yeni Emperyalizm izledi. İki kitap birlikte okunmalı.
Batı’daki sol aydınlar arasında bile, küreselleşmeyle bağlantısını keserse küresel güneyin modern dönem öncesine döneceğine dair bir argüman ve inanç var. Buna ne dersiniz? Küresel güneyin kalkınma gündemini ne oluşturmalı?
Topyekûn kopuş fikrinin felaket olacağını düşünüyorum. Ancak bence seçici kopuşlar ve biyo-bölgeselcilik yoluyla özerk bölgesellikler arayışında bulunmak iyi bir fikir. Amaç, alternatif ilişki coğrafyalarını oluşturmaktır, ancak küresel bakış açısı (örneğin küresel ısınma konusunda) kritik öneme sahiptir.
Kentler üzerine çalışmak ilgi alanlarınızdan biri. Kentleri, artığa el koyma alanları olarak analiz ediyorsunuz. Bu mekanizma, özellikle neoliberal kentler bağlamında nasıl işler? Kent hakkının önemi nedir?
Kentleşme ve sermaye birikimi el ele gider ve bu, Marksist düşüncenin tarihsel olarak geliştirilmemiş yönlerinden biridir. Artık dünya nüfusunun yarısı şehirlerde yaşıyor. Bu nedenle, sermaye birikimi amacıyla inşa edilen ortamlardaki günlük yaşamla alakalı sorular büyük bir meseledir ve bir çelişki ve çatışma kaynağıdır. Bu, politik olarak, kent hakkı arayışıyla, örneğin kentsel yaşamın niteliği üzerine yürütülen sınıf mücadelesi ile, önemini ortaya koymaktadır. Son onyıllardaki büyük toplumsal hareketlerin çoğu bu tür sorular üzerine yükselmiştir (örneğin İstanbul’daki Gezi Parkı).
Postmoderniteye yaklaşımınız onun maddi temeline odaklanıyor. Felsefi düzeyde, postmodernizmin toplumsal yaşam üzerinde sahip olduğu daha büyük etki nedir? Peki hakikat sonrası (post-truth) hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Diğer pek çok geniş tabanlı ve bir dereceye kadar tutarsız kültürel hareketler gibi, post-modern dönüş, saçmalıklar ve gerici etkilerle birlikte olumlu açılımlar da yarattı. Postmodernizmin, perspektivizmi deştiği ve mekânı vurguladığı gerçeğini sevdim, ama bunun neden Marksizm’e karşı olduğu konusunda hiçbir neden göremedim, çünkü kendi çalışmamda da mekânın, coğrafyaların ve perspektivizmin Marksizm’e nasıl entegre edileceğini vurgulamaktayım.
Nihayetinde, Eagleton’ın da o zaman belirttiği gibi, hareket “hakikat, otorite ve retorik baştan çıkarıcılık arasında bir fark” görmemek konusunda çok ileri gitti, öyle ki “en yumuşak dile ve en müstehcen hikâyeye sahip olan, güce de sahip.” Postmodernizm, “Tarihi çöpe attı, tartışmayı reddetti, siyaseti estetikleştirdi ve hikayeleri anlatanların karizmalarına yaslandı.” Donald Trump, bu post-modern aşırılığın bir ürünü.
İlk aşamada, interneti devasa özgürleştirici güç olarak düşündük. Ancak zamanla, dijital alandan faydalanan büyük tekeller ortaya çıktı. Cambridge Analytica gibi vakalar kişisel verilerin bu tekeller tarafından nasıl manipüle edildiğini ortaya koyuyor. Bu durumun yarattığı tehlike nedir? Bir kamu aracı olarak interneti nasıl özgürleştirebiliriz?
Sermaye ile işbirliğine yanaşmayacak ve sermaye iktidarı için ayartılamayacak iyi ve özgürleştirici bir teknoloji diye bir şey yoktur. O sebeple de şu anda durum böyledir.
Donald Trump’ın ortaya çıkışını neye bağlıyorsunuz? Dünyanın farklı bölgelerinde popülizmin yükselişi nasıl ele alınabilir?
Donald Trump, evrensel yabancılaşmanın postmodern başkanıdır.
ABD ve İngiltere seçimlerinde Bernie Sanders ve Jermy Corbyn’in artan popülaritesi sizi umutlandırıyor mu? Bunlar sadece seçim seferberliği miydi? Günümüz sosyalist politikasının şekli ve içeriği ne olmalıdır?
Seferberlik ve örgütlenme arasında büyük bir fark var. Ancak şimdi, solda, bir örgüt inşa etmenin siyasi güç kazanmak ve bu gücü elde tutmak için çok önemli olduğunu fark eden unsurları görmeye başlıyoruz.
Britanya örneğinde, parti inşasının yeniden canlanmasının yanı sıra momentum hareketinin ortaya çıkışı, politik bir strateji olarak ekonominin temel unsurlarını kamulaştırmayı (ki bu ulusallaştırma ile aynı şey değil) içeren manifesto gibi umut verici işaretler barındırıyor. Ancak sorun şu ki, parlamenter İşçi Partisi’nde yer alan birçok kişi henüz destekleyici değil. ABD’de de bu tür bir durumu henüz yeterince görmüyoruz.
Dünya çapında bir sağ siyaset dalgası yükseliyor. Son örnek ise Brezilya’da Jair Bolsonaro’nun seçilmesi. Dünya 1930’lu ve 40’lı yıllara benzer olarak faşizme doğru mu gidiyor? Sol siyasetle bilinen bir Latin Amerika bir ülkesinde, Bolsonaro gibi ultra-sağcı politikacıların ani yükselişinin ardındaki ekonomi politik nedir?
Brezilya İşçi Partisi’nin yönettiği neoliberalizm tarafından üretilen ve yaygın yolsuzlukla katmerlenen yabancılaşma, neo-faşist sanrılar tarafından istismar edilmeye yatkın kitlesel bir taban oluşturuyor. Sol örgütlenemedi ve bunu şimdi baskı altındayken yapmak zorunda.
Marx ve Marksizm üzerine dersleriniz dünya çapında çok popüler oldu. Marksizm günümüze ne kadar uygun? Marx’ın katkılarının neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Marx, sermayenin bir üretim tarzı olarak nasıl işlediğine dair şaşırtıcı derecede kavrayışlı bir analizin başlangıcını yazdı. Sermaye, Marx’ın zamanında dünyanın sadece küçük bir bölümünde gelişmişti. Fakat sermaye şimdi her yerde, bu yüzden Marx’ın analizi şu an için o zamanlarda olduğundan çok daha geçerli. Marx’ı dikkatle inceleyen herkes politik iktidarın neden bu düşünce tarzını bastırmak için bu kadar çaresiz kaldığını anlıyor.
Neoliberal kapitalizm koşulları altında, sıradan insanların oluşturduğu geniş kitleler arasında büyük umutsuzluk ve memnuniyetsizlik var. Daha iyi bir dünyaya dair umut nerede? Sizin umudunuzu canlı tutan nedir?
Bütün baskı girişimlerine karşın, gittikçe daha fazla insan sadece neoliberalizm ile ilgili değil kapitalizmle ilgili de yolunda gitmeyen şeyler olduğunu görüyor. Açık şekilde görülüyor ki, kapitalizm söz verdiklerini yerine getirmiyor ya da getiremiyor ve başka türde bir siyasi-ekonomik örgütlenmeye duyulan ihtiyaç daha da belirginleşiyor.
Editörün notu:
* Harvey’in metinlerinde bolca geçen “extraction” sözcüğünün Türkçede “çıkarma”, “özütleme” ve “istihraç” gibi karşılıkları vardır. Madencilik faaliyetlerine ilişkin olarak “çıkarma” anlamında kullanılan sözcük, Harvey’in söyleşisinde ise kapitalizmin işleyişine dair bir kavram olarak “wealth extraction” tamlaması içinde kullanılmakta ve bu kavramın genel kabul görmüş bir Türkçe karşılığı bulunmamaktadır. “Serveti çekip çıkarma” anlamındaki kavramı gündelik dile daha uygun bir biçimde “servet çıkarımı” şeklinde Türkçeleştirmek kavramın özel olarak ifade ettiğinin ötesinde yanlış anlamalara yol açabilirdi. Bu nedenle, “servet istihracı” şeklinde çevirmeyi tercih ettik. (Kavramın nasıl Türkçeleştirilebileceği konusundaki sorularımızı yanıtsız bırakmayan Ümit Akçay ve Ahmet Tonak’a teşekkürler.)
[MrOnline’daki İngilizce orijinalinden Müge Ertürk tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
http://sendika63.org/2013/05/kent-hakki-david-harvey-29360/
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.