Feminist grevlerin yarattığı enerji tüm dünyada feminist isyanlara kapı aralarken karanlık Türkiye tablosunun da sınırlarını zorluyor ve kelimenin tam anlamıyla barikatlarını aşıyor
Arjantin’deki, Polonya’daki ve İzlanda’daki kadın grevlerinden etkilenerek gelişen uluslararası feminist grev son yıllarda tüm dünyada ses getiriyor. Arjantin ve Polonya’da kürtaj hakkı için, İzlanda’da eşit işe eşit ücret talebiyle greve çıkan kadınların ortak özellikleri feminist grev kavramını düşünce dünyamıza sokmaları oldu. Feminist grevler sadece yeni bir kavram ve konseptle merhaba demiyor; aynı zamanda kurumsallığa ve profesyonelliğe sıkışmış, toplumsal bir hareket olmaktan uzaklaşmış feminizmin de eleştirisini içerisinde taşıyor. Yirmi birinci yüzyıla yeni bir kapı aralayan feminist grevler herkes için feminist politikanın inşasını hedeflerken aynı zamanda toplumsal hareketlerle kesişen, neoliberalizm karşıtı politik bir hareket olarak feminizmi de yeniden konumlandırıyor.
2019 8 Mart’ında da feminist grev çağrısıyla milyonları sokaklara taşıyan kadınlar bugüne ve yarına neler söylüyor daha yakından anlamak için belki de dünya genelinde feminist grev çağrısının ilk seslerinden Arjantin kadın hareketine kulak vermek iyi bir başlangıç olabilir. Otuz yılı aşkındır farklı toplumsal kesimlerden kadınları; işyerlerinde, sendikalarda, okullarda, mahallelerde ve köylerde kurulan meclisler yoluyla bir araya getiren ve Latin Amerika’nın direniş tarihinin sayısız durağında toplumsal hareketlerin içerisinde gelişen kadın hareketi 2015 yılında Ni Una Menos (Bir kişi daha eksilmeyeceğiz) diyerek şiddetin farklı yüzlerine(cinsel, ekonomik, toplumsal ve politik) dikkat çekiyorlardı. Cinsel şiddetin ekonomik ve toplumsal eşitlik taleplerinden ayrı düşünülemeyeceğini söyleyen kadınlar tüm bu şiddet biçimleri ve eşitlik ve özgürlük talepleri arasında bir bağlantı kuruyor. İşte feminist grev tam da bu noktada anlam kazanıyor. Feminist grev çağrısı kadınların üretimden ve yeniden üretimden gelen güçlerini buluşturan, alışıldık grevlere yeni bir anlam katarak evde, okulda, fabrikada, mahallede kısaca kadınlar neredeyse orada eyleme geçmenin imkânını yaratıyor. Boykottan iş bırakmaya çeşitli eylem biçimlerini içerisine alan ve tam anlamıyla hayatı durduran bir eylem çağrısı olarak feminist grevler aynı zamanda farklı toplumsal kesimlerden gelen kadınların taleplerini buluşturuyor, emeklerini görünür kılıyor.
Silvia Federici feminist grevler için kendi içinde yeni olanaklar barındırıyor diyor. Peki, nedir bu olanaklar? Yirmi birinci yüzyılın tam da kalbinde gelişen yeni bir siyaset imkânı olarak feminist grevler öfkeyi, isyanı, radikalliği, kitleselliği ve elbette umudu aynı anda barındırıyor. Belki de yeni yüzyılın en büyük sorularından olan kendiliğinden toplumsal parlama noktalarının yıkıcı ve yeniden kurucu bir politikaya dönüştürülebilmesi için de önemli deneyimler sunuyor. Taleplerin demokratik bir biçimde bütünleştirilmesi, devamlı, kalıcı ve yaygın bir harekete dönüştürülmesi hem feminizmin yeniden anlam kazanması, dünyayı saracak bir dalgaya dönüşmesi hem de toplumsal hareketlerin geleceği için bir kapı aralıyor.
Peki, tüm bu tartışmalar Türkiye’de feminist hareketin geleceği için neler söylüyor? Uzun yıllardır ahvalimize bakarken hep karanlık bir Türkiye tablosunun içinden konuştuk; dinci gerici ve baskıcı bir iktidar ve onun hayatımızı kuşatan yeni toplumsal cinsiyet rejimi… Feminist grevlerin yarattığı enerji tüm dünyada feminist isyanlara kapı aralarken karanlık Türkiye tablosunun da sınırlarını zorluyor ve kelimenin tam anlamıyla barikatlarını aşıyor. Tüm dünyada ses getiren İstanbul’un feminist gece yürüyüşlerinden başlayarak mevcut ülke siyasetini ters yüz edecek, çerçeveyi kıracak bir enerjiyi içinde barındıran, sokaklara taşan kadınların geleceği şekillendirecek politik bir güce dönüşmesinin imkânları hepimizin kalbinin daha hızlı çarptırıyor. Şimdi sıra önümüzdeki aralık kapıyı rüzgârımızla açmakta.
Kaynak: Birgün
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.