MEB’de çalışan Ayşe Atasayar’ı döven ve hastaneye ulaşmasını engelleyen Murat Akar’a verilen 25 yıl hapis cezası Yargıtay tarafından bozuldu. Dosyayı tekrar görüşen mahkeme, Yargıtay’ın bozma kararına uyarak KHK maddelerini gerekçe gösterdi ve Akar’ı tahliye etti
Milli Eğitim Bakanlığı’nda çalışan Ayşe Atasayar’ı döven ve hastaneye ulaşmasını engelleyen Murat Akar’a verilen 25 yıl hapis cezası Yargıtay tarafından bozuldu. Dosyayı tekrar görüşen mahkeme, Yargıtay’ın bozma kararına uyarak KHK maddelerini gerekçe gösterdi ve Akar’ı tahliye etti
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) çalışanı Ayşe Atasayar, 2015’te sevgilisi Murat Akar tarafından bir rezidansta dövülmüş, ardından saldırgan sağlık görevlilerini çağırmadan 40 saat boyunca başında beklemişti. Murat Akar, Atasayar’ın intihar girişiminde bulunduğunu, bunu öğrenince evinde onu yüzükoyun yerde yatarken bulduğunu ileri sürmüştü.
Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Akar’a “kasten öldürme” suçundan müebbet hapis vermiş, daha önce herhangi bir suç işlememiş olması, geçmişi, sosyal ilişkileri, yargılama aşamasındaki tutum ve davranışlarını gerekçe göstererek iyi hal indirimi yapmış ve verilen cezayı 25 yıla indirmişti.
Mahkeme, karar gerekçesinde “Sanık kendisi hakkında adli soruşturma açılmasını önlemek için onu evden bırakmadığı ve sağlık kurumlarına müracaatını engellediği, 40 saat boyunca maktul ile evde kaldığı, en son Ayşe Atasayar’ın beyin kanaması nedeniyle kasılması üzerine paniğe kapıldığı ve sağlık kuruluşlarına haber verdiği, sağlık elemanlarının müdahale etmelerine rağmen maktulün beyin kanaması neticesinde öldüğü mahkememizce kabul edilmiştir” ifadelerine yer vermişti.
Temyiz edilen kararı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi, geçtiğimiz günlerde “kasten öldürme” suçundan değil “kasten yaralama” suçundan ceza verilmesi gerektiğini savunarak yerel mahkemenin kararını bozdu.
Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesi, Yargıtay’ın bozma kararının ardından dosyayı tekrar ele alarak, Yargıtay’ın kararına uyma kararı aldı. Mahkeme heyeti ayrıca, tutuklama durumunun bile bile zarar verecek bir tazminat yolu açacağını ileri sürdü ve 671 sayılı KHK’nin denetimli serbestlikle ilgili hükümlerini esas alarak oybirliğiyle Akar’ın tahliye edilmesine karar verdi.
Kararın ardından salonda davayı takip eden kadınlar “Bu dava benim davam, benim hayatım. Devlet bile bile bu kararlarla kadınları öldürüyor” diyerek mahkeme heyetine tepki gösterdi. Bunun üzerine mahkeme başkanı “Çık dışarı, saygısızlık etme” diye bağırınca kadınlar da “Sizin adalete saygı duymuyoruz zaten” diyerek salonu terk etti.
Duruşma sonrasında mahkeme kararını Sendika.Org’a değerlendiren Avukat Gülşen Uzuner, “Bu karar bizim beklediğimizin en kötüsü oldu” dedi.
Av. Uzuner, Ayşe Atasayar’ın yoğun bir şiddete maruz kalmış kaldığını belirterek “Vücudunda ten rengi zor seçilecek kadar darp izi var” ifadelerini kullandı. Mahkemenin bunları yok sayarak “kasten yaralama”dan hüküm kurduğunu vurgulayan Av. Uzuner, “Bir de üzerine indirim uygulayarak tahliye etti. Zaten asıl amaç buydu zannımca” dedi.
Av. Uzuner sözlerine şöyle devam etti:
Bu dosya hem kadın olmanın, hem de yoksul olmanın dezavantajının olduğu bir dosya. Bahsi geçen kişi bir bürokrat. Dolayısıyla biz mahkemelerin kararlarının gerekçeli olmasını söylerken bile bu hususa dikkat çekiyorduk. Yani gerekçeyi bize tartıştırın, sanığın ekonomik durumunu, kimliğini, kişiliğini tartışmayalım, diyorduk. Hukuki gerekçenin azlığı da buraya gelmiş oluyor.
Av. Uzuner, mahkemenin Murat Akar’ın eylemini hangi bağlamda “kasten yaralama” olarak değerlendirdiğinin anlaşılmadığını kaydetti. Akar’ın 671 sayılı KHK’deki denetimli serbestliğe ilişkin hükümler esas alınarak tahliye edilmesine dair Av. Uzuner şunları söyledi:
Bizce bunun uygulanmasının önünde de bir engel var. Çünkü müvekkilin egemenlik alanında bulunuyor, dolayısıyla hem tedavi imkanını engelliyor, hem de müvekkilin güçsüz durumundan yararlanıyor. Bu anlamda bu maddenin de uygulanamayacağı, kendini koruyamayacak nitelikte güçsüz kişiye karşı uygulanamayacağına dair hükmün de uygulanması gerekir. Mahkeme kendi içerisinde verdiği kararda da tutarlı değil. O yüzden sanığın tahliyesini sağlamak yönünde kararları olduğunu düşünüyoruz. İçimiz de çok acıyor.
Av. Uzuner, mahkemenin sanığın bu süre boyunca hapiste olduğunu bu nedenle de ceza verilmesi durumunda fazladan hapis yatmış olacağı değerlendirmesine ilişkin “Bizce bu doğru değil, ceza hesaplaması yönünden de doğru değil. Bizim uğradığımız zararı, kamuoyunun uğradığı zararı nasıl giderecekler? Dolayısıyla tutukluluğun bir tedbir olduğunu sanığın başından beri detayları gizlediği, olay yerini bozduğu, delilleri sakladığı, kararttığı, mağdurun ailesine yönelik çeşitli eylemlerde bulunduğunu – ki bunlardan birisinden ceza aldı – düşünürsek bizim hassasiyetlerimizi karşılamayan, hukuken de doğru bir nokta bulamayacağımız bir karar” ifadelerini kullandı.
Av. Uzuner ayrıca, mahkemenin kararına karşı temyiz yoluna başvuracaklarını kaydetti.
Sendika.Org/ Ankara