Sosyolog-yönetmen Ali Ergül, silikozis hastası işçilerin yaşadıkları ağır süreci “Kumun Gecesi/Şeva Xîzê” belgeseli ile beyaz perdeye aktardı
Sosyolog-yönetmen Ali Ergül, Bingöl’ün Karlıova ilçesine bağlı Taşlıçay köyündeki silikozis hastası işçilerin yaşadıkları ağır süreci “Kumun Gecesi/Şeva Xîzê” belgeseli ile beyaz perdeye aktardı
Hak ihlallerine yönelik birçok belgesele imza atan sosyolog-yönetmen Ali Ergül son belgeseli ‘Kumun Gecesi’nde (Şeva Xîzê) silikozis hastalarının yaşadıklarını anlattı.
Ölümcül silikozis hastalığı kot kumlama işçileri ve diş teknisyenlerinde sıkça görülüyor. Bu hastalığın bir diğer adı ise “Ciğerdeki kum”. Bingöl’de şu ana kadar 66 kişi silikozisten dolayı hayatını kaybetti. Yönetmen Ergül de Bingöl’ün Karlıova ilçesine bağlı Taşlıçay köyünde silokozis hastalarının yaşadıkları ağır süreci ‘Kumun Gecesi/Şeva Xîzê’ belgeseli ile beyaz perdeye aktardı.
Belgeselin galası DİSK Dev Yapı-İş, DİSK Limter-İş, İSİG Meclisi ve Gazete Fersude’nin ev sahipliğinde Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Kent Kültür ve Sanat Evi’nde düzenlendi. Galaya HDP İstanbul Milletvekilleri Oya Ersoy, Züleyha Gülüm, Dilşat Kaya, Musa Piroğlu, Hüda Kaya, ÖDP Eş Başkanı Alper Taş ve Veli Saçılık katıldı.
Belgeselin yönetmeni Ali Ergül iş kazası nedeniyle yaşamını yitiren EMEP üyesi Sedat Yeşilköy’ü anarak konuşmasına başladı. Ergül, şöyle konuştu: “2007 yılında başlayan bir çalışmanın belgeselini izleyeceğiz. Aslında belgesel demek pek doğru değil. Ölüm haberi. İzleyeceğiniz şey çok sanatsal değil. Ben direnmeye çalışıyorum. Yapabildiğim bir şey var ve video çekerek direniyorum. Bayrampaşa’da işçiler yanarak öldürüldü, Ankara’da göçmen işçiler yanarak öldürüldü, Her gün öldürülüyoruz ve işçilerin çalışma koşullarını düzeltmediğimiz sürece gazetelerde yaşayacağız.”
HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu Limter-İş Genel Başkanı Kanber Saygılı, Dev-Yapı İş Genel Başkanı Özgür Karabulut, Petrol-İş Örgütlenme ve Eğitim Uzmanı Mustafa Mesut Tekik ve Limter-İş Sendikası Genel Sekreteri Hakkı Demiral da hak gasplarının yanında işçi sağlığı ve güvenliği konusunda mücadelenin yükseltilmesi gerektiğini vurgulayan konuşmalar yaptılar.
İSİG Meclisi’nden Murat Çakır meslek hastalıklarının tespit edilemediğinin altını çizerek, “İş cinayetine karşı en önemli şey örgütlenme. Buradan 3. Havalimanı’nda direnen işçilere selam göndermek istiyorum. Hep beraber mücadele etmeliyiz. Çok trajik ölümler var. Binadaki 2000 TL’lik aksaklık giderilmediği için Ankara’da 5 işçi hayatını kaybetti. Bizlere çok iş düşüyor. İşçiler öldükten sonra da Eren Eroğlu, Davutpaşa davalarındaki gibi cezalardaki adaletsizliğe karşı mücadele etmek gerekiyor” dedi.
Belgeselde yer alan silikozis hastası Ramazan Aydar, çekimlerin ardından yaşamını yitirmiş. Yönetmen Ergül de belgeseli Ramazan Aydar’a adamış.
Silikozis hastalığı Bakanlar Kurulu kararı ile devletin güvencesi altına alınsa da hasta işçilerin çoğu yanlış teşhis mağduru. İşçilerin bir kısmı ise aynı koşullarda çalışmaya devam ediyor. İnşaat, seramik, tersane, diş teknisyenliği, maden en tehlikeli iş kolları. Belgeselde bu durum hastalığa yakalanmış işçilerin anlatımları ile yer alıyor.
Bingöllü bir işçi, ailesindeki çoğu bireyin silikozis hastası olduğunu ve çok sayıda akrabasının bu hastalık sonucu öldüğünü belirterek, “Bu hastalık giderek ilerleyen, işten uzaklaşsan bile durdurulamayan bir hastalık. Kot taşlama tekstil sektöründe en ucuz ve etkili araç olduğu için patronlar bu yolu kullanıyordu” diyor.
Çekimlerin ardından yaşamını yitiren silikoz hastası Ramazan Aydar, “Dışarıdaki adam, içeridekini göremiyordu. Kumlama yapıyorduk. Çalışma şartlarımız tozdan dolayı çok zordu. Hastalık giderek ilerliyor. Kendim hasta olana kadar bu hastalığa inanmadım. Arkadaşlarım ziyaretime gelemiyor korkudan. Hepsi de benim geçtiğimiz yoldan geçecek. Biz hata yaptık, ekmek uğruna bu işte çalıştık” diyor.
Behçet Bingöl hep merdiven altı çalıştığını söyleyerek yıkamaya bağlı atölyelerdeki işçilerin sigortalı, kot kumlama bölümlerinde ise işçilerin sigortasız çalıştıklarının altını çiziyor.
Başka bir işçi, “Çalıştığımız yerde yatıp orada yemek yiyorduk. Gözlük dahi takmıyorduk. Bizim atölyeler kontrol ediliyordu. Belediye ruhsat veriyor vergisini alıyor maliyeden, SSK dan geliyorlardı. Biz mahkemeye başvurduğumuzda hiçbirimizin kaydı yok. Bir iki tane olsa devletin gözünden kaçmış diyeceğim” diyerek kendileri gibi binlerce işçinin olduğunu dile getiriyor.
Yine bir başka işçi kum ziyan olmasın diye küçük makineler kullandıklarını söyleyerek “Dışarıdaki insanlar toza maruz kalıyor diye şikayet ettiler. Ama içeride çalışan insanların durumunu kimse sormadı” diye isyan ediyor.
Serkan Bingöl ise, “Bu hastalıkta bitkisel hayata giren de ölen de çok fazla” diyor ve ekliyor: “Bu içinden çıkılmaz bir durum. Tedavisi olmayan bir hastalıkla ilgili insan artık neyi söyleyeceğini bilemiyor bir sınır var bu sınırın adı silikozis.”
Galaya silikozis hastası Faruk Kaya da katıldı. Kaya’nın isminin okunmasının ardından salonda büyük bir sessizlik hakim oldu. Nefes almakta güçlük çeken Kaya, sahneye de zorlanarak çıktı. Konuşmasında da “Fazla anlatacak bir şey yok aslında” diyerek şunları söyledi:
Ölümü bekliyoruz. Yüzde 80 raporluyum. Üç gün önce rahatsızlandım. Her gün ölüyoruz biz. Bize bir maaş bağladılar. Nefes alamıyorum. İlaç verdiler, maaş alıyorum. Devlet devlet olsa bize el atardı. Her gün ölüme gidiyoruz. Her şey ortada. Devletin bize faydası yok. Aldığımız maaşa bir şey olmasın diye bu yaşananları anlatamıyoruz bile.
Konuşmaların ve belgesel gösteriminin ardından gala programı kokteyl ile sonlandırıldı.
Sendika.Org