Çöp hep var olacaktır. Önemli olan çöpü kaynağında önlemektir. Plastik poşet kullanımı 25 kuruşla değil üretilmeyerek önlenir
Çöp hep var olacaktır. Önemli olan çöpü kaynağında önlemektir. Plastik poşet kullanımı 25 kuruşla değil üretilmeyerek önlenir
2017 yılında dünyada bir günde üretilen çöp miktarı 4 milyon ton olup bunun 2100 yılında 12 milyon tona ulaşacağı hesaplanıyor.
Çöp katı, sıvı, gaz olsun her yerde; suda, toprakta, buzulda, havada, okyanusta; rüzgârla koşup havalarda uçuşurken, balığın karnında, deniz kaplumbağasının boynunda ölüme yol açıyor.
Sanayinin doğaya bıraktığı pisliğin izleri… Zenginlerin ve ülkelerinin gelişmekte olan ülkelere yolladıkları elektronik çöplerin içinde boğulan çocukların, insanların çığlıkları… Kapitalizmin yarası, geleceğe bıraktığı hastalıktır…
Üretimin tüketim düştükten sonra kalanları, nesnelerinin gölgeleri, ölçüsüzlüğünün atılanıdır.
Homo Sapiens artık tüketimiyle Homo Çöp.
İnsanlık tarihini çöple yazmak olanaklı: Yaşadığı mağaradan dışarı attığı kendi çöpünden bugün okyanusları doldurduğu plastikle.
Çöp üretiyorum, öyleyse varım diyor filozof.
Demir, tunç, ortaçağ, sanayi, bilgi çağı derken çöp çağına mı geliyoruz?
Büyümenin kanıtı ve yakıtı çöptür. Ne kadar fazla çöp, o kadar büyüme. Büyüme kimin, çöp kimin?
Sokaklara dolar Ortaçağ’da. Paçavracılar, çaputçular yani bugünün çöp toplayıcıları sokakları temizler çöpten para kazanmaya çalışırlar. Ama çöp iğrençtir, pistir, hastalık da yaratır. Tehlikeye, pisliğe tepki doğar, çöp kutuları evlere, sokaklara yayılır. Ama toplanması ve uzaklarda, bir yerlere dökülmesi gerekir.
Sanayi ve arkasından gelen kentleşmeyle çöp dağları oluşur. 1930’lu yıllara kadar çöpler okyanusa dökülür. Miktarı arttığı gibi çöp çeşidi de artar. Tehlikelisi, radyoaktifli olanı çoğalır. Plastik çöpler gider doğaya, akarsuya, okyanusa.
Şanlı otuz yılla büyüme arttıkça çöp de artar. Sanayi çöpü ev çöplerini geçer ve tüketim yarışı başlar.
Ambalajlı ürünler yaşamımızı kaplar.
Atılabilir nesneler alın, yaşayın kolaylıkla denir.
Çöplükler dolar, kokular yayılır. Mamak çöplüğü taşar, öldürür.
Gelişmekte olan ülkelerde sanayi çöplerinin yüzde 70’i hiçbir işlem görmeden doğaya bırakılır. Elektronik çöpte zehirli maddeler bulunur ama tehlikeli çöp tanımına girmez. Her yıl 300-500 milyon ton ağır metal, çözücü, zehirli çamur ve su akarsulara sanayi tarafından dökülür.
Ama sistem merak etme der. Çöp sorun mu yaratıyor? Geri dönüştürelim, yakalım ve enerji üretelim, gübre yapalım der. Teknik, teknoloji çözüm bulur.
Hurdacının, “eskiler alırım” yerini “sihirli sözcük” geri dönüşüm alır.
Çöpün içinde boğulan, çöple bizi boğan sistemi söz konusu etmeden çöpü kullanma, değerlendirme, hem de sürdürülebilir kalkınma kavramı peşinde bizi koşturur.
Piyasalara güvenin der.
1960-70’lerde çevreci dönemeç biraz ilgi duyar çöpe.
ABD, 1965’te Solid Waste Disposal Act‘ı çıkarır, yani Katı Çöp Bertaraf Yasası’nı…
Biyolog Rachel Carson 1962’de Silent Spring’i yazar. Tarım ilaçları (DDT), kalıntıları, sızıntılarından söz eder.
1971’de Barry Commener The closing circle: Nature,Man and technology’de çöp bunalımından söz eder.
Daha önceden, 1960’ta Vance Packard The Waste Makers’la çöpten ziyade çöpü yaratan sanayi mantığına dikkat çeker. İlk kez “programlı kullanımdan düşürmeden” söz eder. Yani görünmeyen elin yarattığı görünen çöp nesnelerden: Al, bir süre kullan ve at, yenisini al.
Böylece üç aşamada çöp paradigması oluşur: Sizde anımsamaya çalışın.
1-Çöp sorunu; 1970-1990’lı yıllar: Çöp çevre sorunlarından biri olup yok edilmeli, gözden ırak olmalıdır. İlk çöp tanımları ortaya çıkar. Tehlikeli çöp, tıbbi çöp ayrımları yapılır. Doğa çöpü yutamaz hale gelir, bağırsaklarında kalır, rahatsız olur, dengesi bozulur.
2-Çöp’ü ayrıştırın; 1990’lı yıllar: Sistem söz konusu edilmeden kullanıcılar, tüketiciler devreye sokulur. Çöpü ayrıştırın, üreticinin genişletilmiş sorumluluğu, kirleten öder gibi kavramlar havalarda uçuşur. Çöpler de öyle.
3-Çöp ve geri dönüşümle kazanç; 2000’li yıllar: Çöplükler dolmuştur. Kimse yakınında çöplük istemez. Çöplerin kaynakta azaltılması öne çıkar. “Çöpe atın, düşünmeyin” galiba sona ermektedir. Çöpten para kazanmanın zamanıdır. Yakılır ama bu kez hava kirlenirse de elde edilen enerjiye dikkat çekilir.
Bu arada çöplerin kralı plastik her yeri kaplar. Plastiğin sömürgeciliği pazardan markete uzanır. Plastik fantastiktir. 25 kuruşa bakmaz. Plastik üreticisi hammaddesini geri dönüşüm ölçütlerinden çok pazarlama ölçütlerine göre seçer. Çoğunun geri dönüşümü olmadığından yüzyıllarca doğada keyfine bakacaktır.
ABD ve Avrupa Birliği plastik çöplerinin yüzde 70’ini Asya ülkelerine yollar. 1 Ocak 2018’de, Çin ülkesine yollanan plastikleri artık kabul etmeyeceğini söyleyince panik başlar.
Bugünkü tüketim devam ederse 2050 yılında 35 milyar ton plastik kullanılacaktır. Çöp miktarını siz hesap edin.
Avrupa’da, dünyada çöple ilgili yönetmelikler, kararlar, koşullar öne çıkar. Kolektif kaygı oluşur.
Çöp küreselleşir, süper star olur. Çöp yer değiştirmeye başlar. Dünya çöp piyasasının yarısı yasadışıdır. Gelişmiş ülkede çöp işleme, yönetmeliklere ve sıkı kurallara bağlı olduğundan gelişmekte olan ülkelere yollanarak pazar ve para kazanılır, zehir başka yere aktarılır.
Dünya çöp piyasası oluşur. “Beş para etmez, at çöpe gitsin” derken çöp ticaretiyle kimileri çöpten para kazanarak kurtulurken kimileri de çöplerin içinde boğulur, hasta olur.
Başta kağıt ve hurda olmak üzere geri dönüşümün piyasası 170-180 milyar dolardır.
2012 yılında çöp ticareti 2003’e göre iki kat artarak dünya ticaretinden yüzde 1 pay alır.
Çevre piyasaya terk edilirken çöp de payını alır. Çok uluslu şirketler iğrenmez, çöp işine girerler. Yerel yönetimlerle anlaşırlar. “Çöpü getir, elektrik al, metan gazı al, geri dönüşümle yeni hammadde al” denince belediye çöp üretmek zorunda kalır.
30 yıllık çevreci baskı ve beyni yeşille yıkama sonucu eko-vatandaş yaratılır. Sorumlu hep o’dur. Çevrenin “yeşil askerleri” artık çöpü yaratan kapitalist üretkenci ordunun emrindedir. Tüketiciye yaptığı eylemle evinin dışında daha geniş amaçlara ulaştığı “umudu” aşılanır.
Artık çöpe atma yerine akıllı çöpe atma devri vardır ve tüketime devam arkasında gizlenir.
Çevreciler de çöpten kurtulmanın yolunu ararlar. Çöpü kaynağında azaltmak yerine çöp yaratıldıktan sonra çözüm aranmaya başlanır.
Döngüsel ekonomi, sıfır çöp, çöp vergisi kavramları da devreye girer. Çöp ölümsüzlüğe ulaşır.
Atıklarla şölen, yeryüzü sofrası çevrecilerin kaygılarının izdüşümleridir.
Sokaklarımızda çöp toplayanlar diğerlerinin artığını topluyor diye rahatsız ediliyor, oysa çöpün kaybolmasını istemiyorlar, çöpten para çıkarıyorlar. Bize belki biraz temiz dünya bırakmak istiyorlar.
Yerelde çözümler aranıyor ama sistem direniyor.
Soluyacak temiz hava kalmadan önce belki de çöplerin içinde boğulup gideceğiz.
Çöpü uzağa attıkça unutuyoruz. Çöpü yaratan sistemi de.
ABD’nin Kaliforniya eyaleti her yıl Çin’e 18-20 milyon çöp (geri dönüşebilen) yollar. İşte çöp uzağa gitmiştir. Tüketici çöpünü azaltmıştır.
Sıfır çöp değil de sıfır çöplük olan bir sisteme geçmeliyiz. Bunun için kapitalizmin aşırı üretim-çılgın üretim devresini değiştirmeliyiz.
Çöp hep var olacaktır. Önemli olan çöpü kaynağında önlemektir. Plastik poşet kullanımı 25 kuruşla değil üretilmeyerek önlenir.
Geri dönüşüm sadece tüketiciyi oyalayan, üreticiyi sorumluluktan kurtaran bir tiyatro oyunudur. Siz geri dönüşümle uğraşırken programlı kullanımdan düşürme ile ve sanayi çöplerinin doğaya atılmasıyla sizin çevreye vermeye çalıştığınız katkının önemi de miktarı denizde bir damla gibidir.
* Bu yazı Baptiste Monsaingeaon’un “Homo Detritus” (Seuil, 2017) kitabının başlığından ve içeriğinden esinlenilerek ve faydalanılarak yazılmıştır. Bir diğer kaynak Science et Vie dergisinin Haziran 2008 ve Ocak 2019 sayılarıdır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.