“Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini imzaladığı için “örgüt propagandası yapmak” suçlamasıyla yargılanan Şebnem Korur Fincancı’ya 2,5 yıl hapis cezası verildi
Barış bildirisi imzacılarından Şebnem Korur Fincancı, son savunması için bugün hakim karşısına çıktı. Fincancı’nın avukatlarının, THİV’in Cizre raporunun dava dosyasına “suç delili” denilerek konulmasına tepki gösterip mahkeme heyetinin reddini istese de bu talep, “yargılamayı uzatmak amacıyla yapıldığı” gerekçesiyle geri çevrildi. Mahkeme, Fincancı’ya 2,5 yıl hapis cezası verdiğini açıkladı
“Bu suça ortak olmayacağız” bildirisi imzacılarından Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın, “örgüt propagandası yapmak” suçlamasıyla yargılandığı davanın karar duruşması bugün (19 Aralık) İstanbul Adliyesi’ndeki 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Şebnem Korur Fincancı son savunmasında “Barış istemek suç değildir, suçlamalarınızı kabul etmiyorum. Beraatımı istiyorum” derken, Fincancı’nın avukatları, THİV’in Cizre raporunun dava dosyasına “suç delili” denilerek konulmasına tepki gösterdi ve tarafsızlık ilkesi ortadan kalktığı gerekçesiyle mahkeme heyetinin reddini talep etti. Ancak bu talep, “yargılamayı uzatmak amacıyla yapıldığı” gerekçesiyle geri çevrildi.
Şebnem Korur Fincancı son sözünde “Suçlamaları kabul etmiyorum. Emile Zola’nın dediği gibi ‘Asıl ben sizi itham ediyorum” derken, kararını açıklayan mahkeme Fincancı’ya 1 yıl 18 ay hapis cezası verdi.
Duruşmanın ardından Sendika.Org’a konuşan Av. Meriç Eyüboğlu, dosyaya son anda eklenen evraklar nedeniyle bu duruşmanın sadece cezayla sonuçlanmayacağını, ayrıca Gençay Gürsoy dosyasında olduğu gibi artırılacağını da bildiklerini söyledi.
“Aslında bugün verilecek ceza ne olursa olsun, müvekkilim insan hakları mücadelesine devam edeceğini, bunun olsa olsa sadece bir noktalı virgül olduğunu ve tarihsel hakikati aramanın suç olmadığını söyledik” diyen Av. Eyüboğlu, verilen mahkumiyet kararın ne Fincancı’yı ne TİHV’i ne de Cizre bodrumlarını unutturmayacağını kaydetti.
Av. Meriç Eyüboğlu: “Bu verilen mahkumiyet kararı ne Fincancı’yı ne TİHV’i, ama belki de en önemlisi Cizre bodrumlarını hiçbirimize unutturamaz.” https://t.co/w7MEnbGN2h pic.twitter.com/89xVWX8gNW
— sendika.org (@sendika_org) 19 Aralık 2018
Şebnem Korur Fincancı ise “37. Ağır Ceza Mahkemesi görevini çok yerinde ve uygun bir biçimde yaptı ve bana bugün 30 aylık bir madalya taktı” ifadelerini kullandı.
Şebnem Korur Fincancı: “37. Ağır Ceza Mahkemesi görevini çok yerinde ve uygun bir biçimde yaptı ve bana bugün 30 aylık bir madalya taktı.” #BarışıKoruyoruz https://t.co/w7MEnbGN2h [Video: @yunusunbabasi] pic.twitter.com/PA4V1LCj2l
— sendika.org (@sendika_org) 19 Aralık 2018
Duruşma öncesi Fincancı’nın başkanlığını yaptığı Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Derneği (İHD), İstanbul Tabip Odası ve Barış Akademisyenleri adliye önünde yaptıkları açıklamada “Barış talebi suç değildir” diyerek Fincancı’ya destek verdi.
Eylemde TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı, TTB İkinci Başkanı Ali Çerkezoğlu, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, HDP Batman Milletvekili Necdet İpekyüz ve EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan ayrı ayrı konuşma yaptı.
Duruşması öncesi avukatları, barış akademisyenleri ve Fincancı’ya destek için adliyeye gelenler hatıra fotoğrafı çektirdiler.
Duruşma 11.45’te başladı. Avukatların, Şebnem Korur Fincancı’nın savunmasının SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) ile kayıt altına alınması talebi reddedildi.
Fincancı’nın savunmasında öne çıkanlar şöyle:
– İnsan sorumluluktur. O nedenle 4 Ekim 2018’de heyetinize hangi suça ortak olmadığımızı anlattığımız Cizre raporunda inceleme sırasında bulduğum ceset fotoğraflarını yansıtmıştım. Bu benim işimin parçası, sizin de işinizin parçasıydı. İşimi yaptığım, hem hekim hem de adli tıp uzmanı olarak ödüllendirilmenin yarattığı mahcubiyetle utanç içindeyim.
– Son bir yıldır 541 akademisyen barış istedikleri için kopyala-yapıştır iddianamelerle yargılanıyor, mahkemeler araştırmadıkları delilleri ortaya koymaya devam ediyor.
– Barış istemek suç değildir, suçlamalarınızı kabul etmiyorum. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmiyorum çünkü suç işlemedim.
Fincancı’nın ardından avukatı Meriç Eyüboğlu savunmasına başladı:
Mahkemeniz tarafından kararlar verildi burada, suç olduğunu kabul ediyordunuz heyetinizle birlikte. Biz öncelikli olarak aynı bildiriden dolayı verdiğiniz ceza kararlarını biliyoruz. Mahkemenizde yargılanan Gençay Gürsoy isimli müvekkilim hakkında duruşma sabahı yeni belgeler alındı, bu sebeple burada verilecek cezanın da alt sınırdan ayrılarak verilmek üzere yapıldığını biliyoruz. Daha önce görüşünüzü de açıkladığınız için tarafsız değilsiniz.
Mahkeme başkanı, Av. Eyüboğlu’nun savunmasını sürekli yanlış yazdırıyor ve konuşmaya müdahale ediyor.
“TİHV raporu da dahil olmak üzere dosyanın içine konmuştur. Bu da doğrudan yargılama konusu olmadığı halde müvekkilime daha ağır bir ceza verilmesi saikiyle hareket edildiğini göstermektedir. Bütün mahkeme evresinde delillerin toplanması konusunda taleplerimizin reddedildi” diyerek savunmasını sürdüren Av. Eyüboğlu, hakimin ve heyetin reddi talebinde bulundu.
“Son savunma aşaması ve yargılamayı uzatmaya ilişkin talep” dikkate alınarak talep geri çevrildi. Karara itiraz eden avukatlar, reddi istenen heyetin bugün bir karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek duruşmanın sonlandırılmasını talep etti.
Av. Eyüboğlu’ndan sonra söz alan Av. Yıldız İmrek de “Siyasi iktidarın beklentileri doğrultusunda ifade özgürlüğünü susturucu bir rol oynadığınızı, bu saikle hareket ettiğinizi ve bu anlamda hızlandırıcı bir yargılama yaptığınızı göstermektedir. CMK 31 maddesinde belirtilen red isteminin geri çekilmesi durumunda dahi CMK 29’a mahkemeniz bağlıdır, bu usulü uygulamaktan kaçınamazsınız. Bu açıkça Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 18.maddesinin ihlali olacaktır” dedi.
Av. Ömer Kavili de mahkeme başkanı ve yanındaki üyelerin yargılama ilkeleri ve kanunu çiğnediğini belirterek şunları kaydetti:
Mahkeme başkanı, iddia makamındaki savcının görüşünü açıklaması için söz verdiğinde, savcı daha cümleye başlar başlamaz yanındaki üyeler ile müzakere etmeye başlamıştır. Savcının sözü biter bitmez, bu aşamada tekrar müzakere yapılmaksızın, mahkeme başkanı ‘Gereği düşünüldü’ diyerek karar açıklamak istemesiyle yargılama ilkelerini ve kanunu çiğnemektir. Çünkü yargılamanın özü çelişkiyi tartışmaktır. Bir tarafı dinleyip diğer tarafı dinleme basiretini gösteremeyen heyetinizi reddediyorum. Birlikte ve ayrı ayrı reddediyorum.
Mahkeme, söz verilmeden konuşması sebebiyle Av. Kavili’ye sözlü uyarı yaptı. Tekrar söz isteyen Av. Kavili “İddia makamından yeniden görüş alınmasını talep ediyorum. Görüş alınmayacaksa red yönünde ara karar verip zapta yazılmasını talep ediyorum. Eğer bir müfettiş gelecek olursa, bu salonda konuşulan ve sizlerin davranışlarının duruşma zaptına geçmesini istiyorum” ifadelerini kullandı.
Ancak Av. Eyüboglu’nın ardından Av. Kavili’nin mahkeme heyetinin reddi talebi de geri çevrildi.
Mahkeme heyetinin reddi talebinin “yargılamayı uzatmak amacıyla yapıldığı” gerekçesiyle geri çevrilmesi üzerine söz alan Av. Eyüboğlu “Müvekkilimin 4. duruşması. Uzatmak gibi bir amaçla adalet mekanizması için ne değişir? Karar verildikten sonra hakimin reddi müessesinin çalışmasının bir anlamı yoktur. Yasa koyucunun iradesine aykırı davranıyorsunuz” dedi.
Av. Eyüboğlu, THİV’in hazırladığı Cizre raporunun, dava dosyasına “suç delili” denilerek konulmasına ilişkin ise şunları söyledi:
– Özellikle mahkemeniz tarafından dosyaya sunulan rapor bir suç delili değil, savunma delilidir. Bu raporun alındığı yerde bizim sunduğumuz raporun üç katı rapor vardır.
– Bugün bu salonda mahkeme heyeti dışında herkesin her şeyi bilmesi bizim için önemli. Nerede kaç gün sürmüş sokağa çıkma yasakları raporlarla sunulmuştur. İnanılmaz uzun sürelerle sokağa çıkma yasakları var. Cizre, Diyarbakır ve birçok ilde sokağa çıkma yasakları dönemindeki hak ihlallerine değiniliyor.
– Türkiye Cumhuriyeti devletinin yüzde 100 haklı olmadığını raporlar gösteriyor. (Savcı düzenlediği iddianamede devleti yüzde yüz haklı buluyor.)
– Herhangi bir hükümet, devlet kendi egemenlik alanı içinde bu kadar ağır hak ihlali yapmakla suçlanıyorsa araştırma yapmalıdır. Ben, heyetiniz HDP raporuna önyargılı bakar diye o dönemde ihlalleri raporlayan Saadet Partisi ve CHP’nin raporlarını aldım.
– Suç delilindekiler olsa olsa bizim savunma delilimizdir. Bu rapor dosyaya eklenmese bile, zaten savunma delili olarak kullandığımız belgenin suç delili kabul edilmesini kabul etmiyorum. Kuşkusuz bu mahkemelerde ceza verilme aracı olarak yok sayılıyor ancak bu ülkenin tarihinde yer bulacaklar ve hep birlikte utanmaya devam edeceğiz ‘durduramadık’ diye.
– Müvekkilimin söz konusu bildirideki imzası tarihsel hakikat arayışı kapsamındadır. Google arama motoruna girildiğinde 621 bin sonuç çıkıyor. Bu sonuçları ve o kadar raporu kimse yok sayamaz.
Av. Eyüboğlu’nun ardından Av. Özgür Türkdoğan söz aldı. Av. Türkdoğan’ın konuşmasında öne çıkanlar şöyle:
– İddia makamı bizim savunmalarımız ile bizi suçluyor. Biz bu raporları hazırladığımızda hem bakanlıklara hem de toplumun bilgisine sunuyoruz. Bu raporların dosyadan çıkarılmasını talep ediyoruz, zira bu yargılamanın konusu bir bildiri metnidir.
– Ceza kararı verirseniz istinaf mahkemesi beraat kararı verecektir, vermezse Anayasa Mahkemesi’ne gideriz. En sonunda da AİHM’e gideriz. Bu konuda çok ihlal kararı çıkmıştır.
– 337 sivilin öldürüldüğünü kabul ediyor hükümet. Peki bunların araştırılması soruşturulması gerekmez mi? Bildiride yer alan ibareler devlet büyüklerini rahatsız edebilir. Barış istemek suç mu Sayın Başkan? Barışı istemek bir insan hakkıdır.
– Bu bildiriye imza atan 1128 akademisyen barış isteyerek devleti eleştirdiler. Binlerce insan yaşamını bitirdi son üç yılda. Kentler yakıldı, yıkıldı, tahrip edildi. Barış istemenin cezalandırılmasının hakikaten vicdana aykırı olduğunu düşünüyorum. Tek bir sayfalık bildiri var, tek bir dava olması gerekir ama yüzlerce dava var. Siyasi iktidarın elde etmek istediği amaç fazlasıyla elde edilmiştir, yeterince başını önüne eğmiştir.
– Aynı mahkeme, her bir sanık bakımından farklı değerlendirme yapabilir. Şebnem Korur Fincancı başka bir şey yapamazdı, onun kişiliği bu. Beraat kararı verilmesini talep ediyorum.
TİHV’in 30 yıldır Türkiye’de işkence görenlerin tedavisi ve insan hakları üzerine çalışan bir kurum olduğunu belirten Av. Barış Yavuz “Ateş düştüğü yeri yakar ve biz ateşin düştüğü yerdeyiz. Ben TİHV üyesiyim. Ben de sahada bizzat bulunarak rapor ettim. Bu sebeple beraat istiyorum” dedi.
Avukat Çağın Kaleli de Cizre gözlemlerini paylaştı ve “Alana ilk giren insan hakları savunucularının raporu, bizim geleceğe hakikati araştırmak için en önemli veridir. TİHV hak ihlallerini raporlar, kişilerin adalete ve hakikat onarım yolunda belli bir iyiliğe kavuşması için mücadele eder. Vereceğiniz karar bundan sonra bir katkı olacak ya da kara leke olarak devam edecek. Hukuk sisteminin reddettiği hak ve özgürlükler büyük mücadeleler ile kazanılmıştır” diyerek Fincancı’nın beraatına karar verilmesini istedi.
Avukatların konuşmalarının ardından son sözünü söyleyen Şebnem Korur Fincancı, “Bugün 19 Aralık. Bundan 18 yıl önce cezaevlerine yapılan ‘Hayata Dönüş’ operasyonuyla, 40 yıl önceki Maraş Katliamı’yla yüzleşemedik. Bu acılarla yüzleşemediğimiz için bugün yargılanıyoruz. Suçlamaları kabul etmiyorum. Emile Zola’nın dediği gibi ‘Asıl ben sizi itham ediyorum” ifadelerini kullandı.
İlgili haberler:
Sendika.Org