Vergileme meşruiyet ve hakkaniyet temellerini yitirdiğinde buna karşı toplumsal olarak gerçekleştirilen direnişler de meşru hale geliyor. Bu nedenle de, ‘Sarı Yelekliler’ haklı bir direniş sergiliyorlar
Vergiye karşı tepki biçiminde kendini gösteren, ama asıl olarak sosyal dışlanmışlık ve yok sayılmaya karşı bir direniş olarak ortaya çıkan bu eylemler ne dünyada ne de Fransa’da bir ilk
Kapitalizm krizler üreten bir sistem. Sistemin işleyiş biçimi, iç çatışmaları, neden olduğu yoksulluk ve gelir bölüşümü adaletsizlikleri, ayrımcılık, baskılar, savaşlar ve göçler sadece ekonomik krizlere değil, sosyal, politik ve ekolojik krizlere de neden oluyor.
‘2008 Finansal Krizi’ ve ardından yaşanan ‘Büyük Resesyon’ sırasında, 2010 yılında, Kuzey Afrika’da Tunus ve Mısır’da ortaya çıkan ve adına Arap Baharı denilen, sonrasında manipüle edilerek sonlandırılan isyanlar bunun somut bir örnekleriydi.
Bunun bir yenisi Mayıs ayından bu yana Fransa’da yaşanıyor. “Sarı Yelekliler” adı verilen yüzbinlerce Fransız sokaklarda sivil direniş örnekleri sergiliyor.
Fransız halkı artırılan akaryakıt vergisine, kaldırılan zenginlerce ödenen servet vergisine, zamlara ve hayat pahalılığına, düşük ücretlere kısaca en sert biçimde uygulanan neoliberal politikalara karşı olduğu kadar, aşağılanıp hor görülmeye ve sosyal dışlanmaya karşı da tepkisini sokaklara çıkarak gösteriyor.[1] Bu eylemler bugünlerde Hollanda gibi diğer Avrupa ülkelerine de yayıldı.
Vergiye karşı tepki biçiminde kendini gösteren, ama asıl olarak sosyal dışlanmışlık ve yok sayılmaya karşı bir direniş olarak ortaya çıkan bu eylemler ne dünyada ne de Fransa’da bir ilk.
Örneğin 10 Aralık 1848 tarihinde Fransa’da gerçekleşen köylü ayaklanmasındaki ana nedenlerden biri burjuva cumhuriyetinin köylüyü ezen vergileriydi. Köylüler bir süre sonra burjuva cumhuriyetinin kendileri için ağır vergiler demek olduğunu anladılar ve bu cumhuriyete karşı imparatorun yanında yer aldılar.[2]
1934 yılında bu kez benzine konulan ilave vergiyi protesto eden 17 bin beş yüz Fransız taksi şoförü 120 bin kişinin katıldığı geniş çaplı bir hükümet karşıtı protestoya neden olan bir eylemi başlattı ve eylemin ardından hükümet istifa etmek zorunda kaldı.
20. yüzyılda görülen en örgütlü vergi isyanı olarak kabul edilen ‘Poujade Hareketi’ ise İkinci Dünya Savaşı sonrasında Fransa’nın içinde bulunduğu ekonomik koşullardan kaynaklandı.
Poujade Hareketi’nin ortaya çıktığı bölgenin sürekli göç veren bir bölge olması, Paris gibi büyük merkezlerdeki tüccarların küçük esnaf aleyhine olmak üzere palazlanması, dolaylı vergilerin giderek artması, deflasyonist politikaların küçük esnaf ve zanaatkârların iş hacmini daraltması ve ticari yaşamda durgunluğa girilmesi esnafın üzerindeki vergilerin yükünü daha da ağır bir biçimde hissetmesine neden olmuştu.
Ekonomik sıkıntı içindeki Fransız çiftçi ve esnafı 33 yaşındaki bir çiftçi, Pierre Poujade liderliğinde Paris’ten gelen vergi denetçilerine kapılarını kapattı ve onların denetim yapmalarına engel oldu. Vergi ödemeyi reddetti. Fransa’da o dönemde esnafın ödemesi gereken 25 çeşit vergi bulunuyordu ve vergi denetçileri esnafa potansiyel suçlu muamelesi yapıyorlardı.
Poujade Hareketi az gelişmiş bir ilden çıktı ve aynı konumdaki 12 ile daha yayıldı. Daha sonra politik bir hareket haline gelen Poujadisme 1956 seçimlerinde aldığı 3 milyon oy ile parlamentoya 52 milletvekili göndermeyi başardı ama 1960’lı yıllarda popülaritesini yitirdi.[3]
İçinde yaşadığımız coğrafya da vergiye karşı isyanlarla dolu bir coğrafya. Öyle ki Anadolu’da ilk vergi isyanı Selçuklu İmparatorluğu’nun çöküşünün ardından gerçekleşti. 1285’te ağır vergileme ve mültezimlerin ağır soygunlarına karşı Tokat, Aksaray, Konya ve Kayseri’de halk vergiye karşı ayaklandı. Bir kısım halk vergiler nedeniyle göç etmek zorunda kaldı.[4]
Osmanlı’da vergi benzeri sebeplerle çıkan isyanlar ise; Celali isyanları, Patrona Halil İsyanı (1730), Atçalı Kel Mehmet İsyanı (1829-1830) gibi isyanlar. Celali isyanları ağırlıklı olarak Bozok (Yozgat) civarında görüldü. Bunlar; Şeyh Celal İsyanı (1519), Baba Zünnun İsyanı (1525), Kalender Çelebi İsyanı (1528) ve Karayazıcı İsyanı’dır (1598).
Celali İsyanlarının iktidarı ele geçirmek gibi politik bir hedefi yoktu. Bunlar sistemden dışlananların, aşırı vergi yükü ve toprak baskısından kurtulmak için gerçekleştirdikleri ayaklanmalardı.[5]
Bu dönemi iyi anlamak için sadece resmi kayıtlara (Tahrir Defterleri ve Osmanlı Arşivleri gibi) bakmak yeterli değil. Dönemin edebi metinlerine, şairlerine de bakmak gerekiyor. Nitekim Nabi ve Nefi gibi Divan Edebiyatı şairleri şiirleri ile saltanatı ciddi bir biçimde eleştirmişlerdir.
Marx “vergi alanındaki mücadele sınıf mücadelesinin en eski biçimidir” der.
Bu sınıf savaşında sermaye sahiplerinin eli çok güçlüdür. Onlar vergi yasalarına bizzat müdahale ederek, vergiyi kaçırarak, vergiyi yansıtarak, yasal boşluklardan yararlanarak vergiden kaçınarak, sürekli aflar çıkarttırarak vergiyi ödemeyerek, eksik ya da geç ödeyerek vergi yükünden kurtulurlar.
Neoliberalizmin artan bir biçimde otoriterleştiği, parlamentoların etkisiz hale getirildiği, Bütçe Hakkı’nın ortadan kaldırıldığı bir dönemde halkın, emekçilerin bu haksız vergilere, yurttaşlık haklarını kullanarak, toplu olarak direnmelerinden başka yol kalmıyor.
Vergileme meşruiyet ve hakkaniyet temellerini yitirdiğinde buna karşı toplumsal olarak gerçekleştirilen direnişler de meşru hale geliyor. Bu nedenle de, ‘Sarı Yelekliler’ haklı bir direniş sergiliyorlar.
Elbette bu direniş de birtakım ırkçı-faşist, gerici güçler tarafından manipüle edilebilir ve 2010 Arap Baharı’ndaki gibi sonlanabilir. Bu tehlike her zaman vardır.
Ancak bir diğer boyutuyla bu direniş, kapitalizmin neden olduğu baskılara, ayrımcılığa, sosyal dışlamaya, yoksullaştırmaya ve mülksüzleştirmeye karşı Fransız halkının meydanlara çıkması ve “biz de varız” demesidir.
Dipnotlar:
[1] Christophe Guilluy, “France is deeply fractured. Gilets jaunes are just a symptom”, https://www.theguardian.com (2 December 2018).
[2] Karl Marx, Fransa’da Sınıf Mücadeleleri, 1848-1850, s. 73.
[3] Şaban Küçük, Vergi İsyanları, 2012.
[4] David F. Burg, A world history of tax rebellions, 2004.
[5] http://www.ottomanhistorypodcast.com.
İlgili içerikler:
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.