25 Kasım’ı geride bıraktık. Kadına yönelik şiddetle mücadele gündemi, iki senedir hiç olmadığı kadar sendikal alanın gündeminde
ILO, Haziran 2019’da yapılacak olan ve 100. yılına denk toplantıda, bir önceki yıl gündeme almayı kararlaştırdığı, işyerlerinde cinsiyet temelli şiddetin ve tacizin önlenmesi için hazırladığı maddeyi devletlerin onayına sunacak
25 Kasım’ı geride bıraktık. Kadına yönelik şiddetle mücadele gündemi, iki senedir hiç olmadığı kadar sendikal alanın gündeminde. Elbette bunu daha çok uluslararası sendikalar için söylemek mümkün. Türkiye’de ise bu alana yönelik ilgi bir elin parmaklarını geçmeyecek düzeyde. Söz konusu işçi sendikaları olunca bu sayıyı bire ya da ikiye düşürmek gerek. DİSK/Birleşik Metal-İş Sendikası’nın atmaya başladığı adımları bir kenara koyarsak, kadına yönelik şiddete karşı mücadelede işçi sendikaları yoklar. Üyelerinin çoğunluğu erkeklerden oluşan sendikaların bu alana tepkisizliğini, politikasızlığını sendikaların erkek egemen yapılarında ve karar mekanizmalarında kadınlara yer vermeyişinde görmek mümkün. Elbette buna bir de kadın mücadelesi içinden gelmiş aktivistlere, feministlere sendikal kadrolarda yer verilmeyişi eklendiğinde, mevcut sendikal tablo daha da ağırlaşıyor. Durum kadınlar için iç acıcı olmasa da kadınların mücadelesi her alanda alışılagelmiş erkek egemen sistemin sınırlarını daha eşitlikçi ve adil yaşam için zorluyor. Bugün değilse bile yarın erkek egemen sendikalar da bu zorlamadan payına düşeni ister istemez alacak.
ILO, Haziran 2019’da yapılacak olan ve 100. yılına denk toplantıda, bir önceki yıl gündeme almayı kararlaştırdığı, işyerlerinde cinsiyet temelli şiddetin ve tacizin önlenmesi için hazırladığı maddeyi devletlerin onayına sunacak. Uluslararası sendikaların talebi ile bir süredir hazırlığı devam eden sözleşme maddesinin belirginleşmesinde artık sona gelinmekte. Bizde olduğu gibi akşamdan sabaha yeni kanun maddesi yapma alışkanlığı olmadığı için, bir maddenin hazırlanması ve onaylanması çalışmaları yıllar alıyor. Şiddet maddesinin hazırlığı da öyle oldu. Hazırlanan maddenin tavsiye kararı mı yoksa bağlayıcı bir sözleşme olarak mı ortaya çıkacağı kabul eden devletlerin sayısına bağlı. Bu anlamda, sendikalar ve kadın örgütlerinin devletler üzerinde lobi çalışmaları devam ediyor.
Erkek egemen bir alan olan çalışma hayatı kadınlar için cinsiyet temelli taciz ve şiddet, ayrımcılık gibi riskleri barındırıyor. Çalışma hayatında mobbing, sözlü ve cinsel taciz gibi insan onurunu incitici davranışlar öncelikli olarak kadınları etkiliyor. ILO Türkiye Ofisi, işçi işveren ve hükümet taraflarında farkındalık yaratmak için “Çalışma Yaşamında Kadınlara Yönelik Şiddet ve Tacizin Önlenmesi” başlığı altında, Ankara’da bir konferans düzenledi. Bir süredir hazırlık yapılan yukarıda sözünü ettiğimiz ILO sözleşme maddesine yönelik çalışmalara da yer verilen bu konferansa işçi, işveren, kadın örgütlerinden temsilciler, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan temsilciler ve yurt dışından ILO uzmanları ve İsveç Ankara Büyükelçisi katıldı.
Bakanlık adına konuşma yapan Bakan Yardımcısı Ayşe Kardaş Ergezen’in çalışma yaşamında şiddet ve taciz denilince sadece mobbingi algılaması ve tüm konuşmasını bunun üzerine kurması, taciz kelimesini kullanmamakta göstermiş olduğu çaba oldukça manidar ve hükümetin aldığı muhafazakâr pozisyonun bir göstergesiydi.
Konferansta açılış konuşmaları ve yabancı konukların sunumlarının ardından ayrı ayrı oturumlarda “işçi ve işveren deneyimleri” başlığı altında, alanda çalışan örgütlerin deneyimlerine yer verildi. Öğleden sonraki oturumda işveren ve özel sektörde çalışma yürüten örgütler, işyerlerinde kadına yönelik şiddetin önlenmesi için attıkları adımları sıraladılar. Atılan adımların “sosyal sorumluluk projeleri” adı altında sunulması, bu adımların vitrine yönelik çalışmalar olduğunun bir göstergesiydi.
Sermayenin temel şiddet biçimlerinden biri olan ekonomik şiddetin kaynağı olan esnek ve güvencesiz çalışmayı yaygınlaştırma çabası bilinirken, kayıt dışı çalışma kadınlar arasında yüzde 43’leri bulmuşken, işverenlerin sosyal sorumluluk projelerin kadınların hayatına ne kadar değdiğini tahmin etmek zor değil. Ekonomik şiddetin, güvencesizliğin kadınları özel alanda mecbur bıraktığı şiddeti bilmeyenimiz, görmeyenimiz yoktur.
Kadınlar sözlü, cinsel taciz ve her türlü şiddete açık hale getirilen güvencesiz, esnek, kayıt dışı çalışma koşullarında çalışırken kendilerini koruma altına alabilecekleri sendikal örgütlerden de yoksun bırakılıyor. Sendikalaşmaya çalışan işçiler ise Flormar’da olduğu gibi işveren şiddeti ile karşı karşıya kalıyor. 200 günü aşan direnişlerinde kadın işçiler şiddetin hemen hem her türlüsünü deneyimlemiş durumdalar. Bu koşullar altında kadınların asıl ihtiyaçları sosyal sorumluluk projelerinden çok, temel insan haklarına saygı, fırsatlara erişimde eşitlik, cinsiyet temelli şiddeti sonlandıracak önlemler ve koruma.
Uluslararası alanda, bizden birkaç adım önde olan Batılı sendikal hareketin kadın komisyonları, kadınların karar mekanizmalarında yer alması, işyerlerinde ve sendikalarda temsili konusunda da bizimle kıyaslandığında oldukça yol almış durumdalar. Var olan kadın yapıları ile tüzüklerinde yapmış oldukları değişikliklerle, uygulamaya koymuş oldukları kotalarla, hem karar mekanizmalarında kadınların yer almasını hem de pek çok alanda yapılan sendikal toplantılara kadınların katılımını güvence altına almış durumdalar.
IndustriALL da bu uluslararası -küresel- sendikalardan biri. Dünya genelinde 140 ülkede aralarında metal, petrokimya, lastik, kâğıt, maden, tekstil, cam, çimento, enerji sektörlerinin de olduğu tüm imalat sektörlerinde çalışan 50 milyondan fazla işçiyi temsil ediyor. Tüzüğüne koymuş olduğu kotalarla, kadınların karar mekanizmalarında yer almaları sağlanmış. Ayrıca, aktif bir kadın komitesi de var.
IndustriALL Kadın Komitesi, 7 Kasım 2017 tarihinde Kolombo, Sri Lanka’da yapmış olduğu toplantıda “Sendikalar Kadına Şiddete Hayır diyor!”, “Kadına Yönelik Şiddet ve Tacize Hem İşyerimizde Hem de Sendikamızda Hayır!” başlığı altında bir taahhütname hazırladı ve üyesi olan tüm sendikaları, işyerlerinde ve sendikalarda ortaya çıkabilecek şiddet ve tacize karşı net bir duruş göstermeye ve bunları önlemek için bir dizi çalışmayı gündemlerine almaya çağırdı.
Türkiye’de IndustriALL’a üye 19 sendika bulunuyor. Sekizi taahhüdü imzalamış durumda. Bunlar; Birleşik Metal-İş, Çelik-iş, Deriteks, Teksif, Tekstil, Öz İplik-İş, Selüloz-iş ve Petrol-İş sendikaları. Birleşik Metal-İş dışında bu taahhütnameyi imzaladığını kamuoyu ile paylaşan sendika olmadı. Bu taahhüdün imzalanması elbette tek başına yeterli sayılamaz. Asıl elzem olan, bunun üyelere duyurulması, işyerlerinde şiddetin önlenmesi için bir dizi somut çalışmanın hayata geçirilmesi, bu amaçla kaynaklarından bütçe ayrılması, üyeleri arasında farkındalık eğitimleri yapmasıdır.
Özellikle işverenlerin sendikalarla yaptığı toplu sözleşmeler, işyerlerinin şiddetten arındırılabilmesinde önemli bir araç, bir mücadele alanıdır. Bu özelliği ile şiddetin ve tacizin çeşitli biçimleri ile karşı karşıya kalan kadınların korunması, şiddete uğrayanın değil de şiddeti ve tacizi yapanın işyerinden uzaklaştırılması, cinsiyet temelli şiddetin ortaya çıkardığı ayrımcılıkla mücadele edilmesi ve politika oluşturulması için toplu sözleşmeler çalışma yaşamında hayati önemi olan hukuki belgelerdir. Bu yönde, toplu sözleşmelere işvereni bağlayıcı hükümler konulması son derece önemlidir.
Sendikalar doğaları gereği, çalışma yaşamını iyileştirmek, yeni haklar geliştirmek için var olmuş örgütlerdir. İşyerlerinde şiddet ve taciz temel bir insan hakkı ihlalidir, bu nedenle ortaya çıkan ayrımcılık, eşitsizlik, sendika organlarında temsiliyet sorunu, sendikaların çözüm üretmek zorunda olduğu temel konulardandır. Ancak ve ancak, işyerlerinde toplumsal cinsiyet eşitliğini özümsemiş ve kadına yönelik şiddet ve tacizin önlenmesi için adımlar atmayı kendine ilke edinmiş bir sendikal örgütlülük, insan onuruna yaraşır çalışma ortamı yaratabilir. En başta bunun sözünü veren sendikalar olmak üzere, tüm sendikaların enerjilerinin ve kaynaklarının bir kısmını, toplu sözleşme gibi mücadele araçlarını kadın üyeleri için de kullanmaya başlamalarının zamanı çoktan geldi de geçiyor bile…
İlgili haber:
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.