Bir diğer iddiaya göre Lord Carnarvon, Carter ve sefere katılan diğer kişiler Firavun Tutankhamun’un mezarını bulduktan sonra bir lanet sebebiyle yakın zamanlarda ölmüşlerdi Keşif serüvenin kısa hikayesi Arkeolog ve Mısırbilimcisi olan Howard Carter, henüz 17 yaşındayken Mısır’da kariyerine başlamıştı. George Edward Stanhope Molyneux Herbert, daha doğrusu Lord Carnarvon da yeni icat edilmiş olan otomobil ile […]
Bir diğer iddiaya göre Lord Carnarvon, Carter ve sefere katılan diğer kişiler Firavun Tutankhamun’un mezarını bulduktan sonra bir lanet sebebiyle yakın zamanlarda ölmüşlerdi
Arkeolog ve Mısırbilimcisi olan Howard Carter, henüz 17 yaşındayken Mısır’da kariyerine başlamıştı. George Edward Stanhope Molyneux Herbert, daha doğrusu Lord Carnarvon da yeni icat edilmiş olan otomobil ile sürat yapmayı seven birisiydi, ancak 1901’de geçirdiği kazayla sağlık sorunları yaşadı. Doktorları kış mevsimini İngiltere gibi soğuk bir yerde geçirmek yerine Mısır gibi sıcak bir yerde geçirebileceğini tavsiye ettiken sonra 1903 yılında Mısır’a gitmesiyle zamanı geçirebilmek için kendine bir hobi geliştirdi: Arkeoloji ve Mısırbilimi. İşin uzmanı için birisini işe almak istemişti, o da Carter olmuştu. Birlikte başarılı dönemler geçiren ikilinin çalışmaları neredeyse I. Dünya Savaşı sebebiyle duruyordu. Ancak 1917 senesinde Carter ve Lord Carnarvon, Krallar Vadisi’nde (Firavunlar Vadisi olarak da bilinir) kazı yapmaya başladıktan sonra uzun uğraşlar sonucunda 4 Kasım 1922 tarihinde bir giriş keşfettiler. Kazı çalışmaların devam etmesiyle 17 Şubat 1923 tarihinde Firavun Tutankhamun’un mezar odasını (KV62 olarak bilinir) buldular. İddialara göre bir kil tabletin üzerinde de şöyle bir uyarı yazıyordu:
Bu firavunun huzurunu bozan her kim varsa, Ölüm onu kanatlarıyla katletecektir.
28 Şubat tarihinde Lord Carnarvon biraz dinlenmek için Mısır’ın Asvan kentine gitti. 6 Mart tarihinde bir sivrisinek yanağını ısırdı ve traş olunca yarayı daha da zedelemesiyle enfeksiyon kaparak komplikasyonlar yaşadı.
5 Nisan tarihinde hastanede hayatını kaybetti. Bu haber birçok kişinin ilgisini çekti ve ortada bir çeşit “Lanet”in olduğu iddiası yayıldı. Hatta Carter’ın mezar hırsızlarını uzak tutabilmek için lanet ile ilgili söylentileri de yaydığı iddia edildi. Bu da yetmezmiş gibi Lord Carnarvon’ın öldüğü sıralarda Kahire’de büyük bir elektrik kesintisi yaşanmıştı.
Bütün bunlar gizemli şeylerden hoşlanan okurlar için ikna edici gelebilir, ancak iddialar tutarlı değildir. Birincisi, ne girişte ne de mezar odasında herhangi bir lanetle ilgili bir yazı yer almıyordu. İkincisi, o dönemlerde Kahire’deki elektrik kesintileri sıklıkla yaşanılan bir olaydı. Üçüncüsü, o dönemlerde (günümüz tıp bilimine sahip olmayan) Mısır’da hastalık taşıyan sivrisinekler tarafından ısırılıp enfekte olmanız olasılıklar dahilindeydi. Son olarak da Carter ortada bir lanetin olduğuna dair söylentilerde bulunmadı, aksine bu söylentilerden nefret ediyordu. Mezar odasının güvenliği için kilitler, demir parmaklıklar ve hatta güvenlikçiler bile tutmuştu.
Bir diğer iddiaya göre Lord Carnarvon, Carter ve sefere katılan diğer kişiler Firavun Tutankhamun’un mezarını bulduktan sonra bir lanet sebebiyle yakın zamanlarda ölmüşlerdi. Bu iddiaya bir açıklama getirebilmek için bazıları mezarda birikmiş olan tehlikeli mantarların olduğunu ya da gazların olduğunu söylemişlerdir. Oysa Carter meslektaşlarıyla birlikte tam on sene boyunca mezar odasında incelemelerde bulundu ve dökümanlar hazırladı, işini 1932’de tamamladı ve hayata 2 Mart 1939 tarihinde Londra’nın Kensington kentinde veda etti (yani keşiften 16 yıl sonra!).
Keşif yapıldığından beri yüzlerce işçi, onlarca fotoğrafçı, gazeteci, turist, güvenlikçi ve bilim insanı bu bölgeyi ziyaret etmişlerdi, hatta Belçika Kraliçesi bile içeriyi gezdi, ancak ortada herhangi bir lanetin etkisi görülmedi. Hatta 7 sene boyunca mezar odasını gözetleyen Çavuş Richard Adamson bile mezar odasının açılmasından 57 yıl sonra hayatını kaybetti! Mezarda en çok yer alan kişiler açılıştan sonra ortalama olarak 21 yıl daha yaşadılar! British Medical Journal’da 2002 senesinde yayınlanan makaleye göre de mezar odasına girip girmemenin ölüm oranlarında ciddi bir değişikliğe neden olmadığı görüldü. Bu sebeple ölümleri açıklamak için ortaya atılan lanet, zehirli mantarlar ya da zehirli gazlar gibi düşüncelere gerek yoktu.
Yine de bütün bunlara rağmen, keşfin ilk yapıldığı günlerde orada olmanın heyecanını yaşamak isterdik…
Önemli Not: Buradaki yazı Arsel B. Acar ve Çağrı M. Bakırcı tarafından kaleme alınan kitap çalışmasından bir alıntıdır. Bu yazı 04.12.2018 tarihinde güncellenmiştir, bu sebeple bu tarihten itibaren kitapta bazı değişiklikler ve ek bilgiler yer alabilir.
Kaynaklar ve ileri okuma:
Ana Görsel Kaynağı: Pixabay
M.R. Nelson. The mummy’s curse: historical cohort study. (2002, Aralık 04). Alındığı Tarih: 04 Aralık 2018. Alındığı Yer: British Medical Journal
Kaynak: Evrim Ağacı
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.