Sözlerini Emile Zola’nın “Asıl ben sizi itham ediyorum” sözleri ile bitirmişti aslında Şebnem hoca, ama noktayı mahkeme başkanı koydu: “Emine Solan’ın asıl ben…”
Sözlerini Emile Zola’nın “Asıl ben sizi itham ediyorum” sözleri ile bitirmişti aslında Şebnem hoca, ama noktayı mahkeme başkanı koydu: “Emine Solan’ın asıl ben…”
Birkaç hafta önce Hessen Barış Ödülü verilen de o, dün mahkemede 2 buçuk yıl hapis cezasına çarptırılan da… Çağlayan’ın ayazında bekleyenler hapis cezası verileceğini bilerek gelmişti. Tam süresini bilmiyorlardı, o kadar.
Hessen Barış Ödülü töreninde giyilen kıyafet aynı şekilde giyilmişti. Bordo çiçekli ceket. Duruşmanın ardından ilk yorum da buradan geldi: “37. Ağır Ceza Mahkemesi görevini çok yerinde ve uygun bir biçimde yaptı ve bana bugün 30 aylık bir madalya taktı. Zaten insan hakları mücadelesi için aldığım ödüle giydiğim kıyafetle giyinip kuşanarak gelmiştim buraya. Çünkü bu ödül insan hakları mücadelemizin ne kadar yerinde olduğunu gösteriyor.”
Burası Çağlayan Akademisi ve her bir duruşması ayrı ayrı ders niteliğinde. Akademi diyoruz buraya çünkü son bir yılda 541 akademisyen yargılanıyor burada.
Gençay Gürsoy ve Şebnem Korur Fincancı dosyalarının ardından bundan sonrası için şifrenin çözüldüğünü söylesek yeridir. Davanın avukatı Meriç Eyüboğlu da söylüyor: “Aritmetiği çözmüş durumdayız. Bundan sonraki dosyalarda işimizin daha kolay olduğunu düşünüyoruz. Artık ceza sürelerini de tahmin edebiliriz.”
Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın ilk Yönetim Kurulu Başkanı olan Yavuz Önen, 1991 yılında ilk “Türkiye İnsan Hakları Raporu”nun önsözünde TİHV’nin varoluş nedenini şöyle açıklamıştı: “Ateş düştüğü yeri yakar ve biz ateşin düştüğü yerdeyiz!..”
“Bu da gelir bu da geçer mi?” diye düşünmeden edemiyor haliyle insan. Memleketin parmakla gösterilerek gıpta edilen akademisyenleri “sanık” koltuğuna alınıyor.
Dünkü duruşmada da belirtildi: Google arama motorunda “Cizre Raporu” yazıldığında 621 bin sonuç çıkıyor.
Peki, memleketin en acı raporlarının en acı şekilde yerinde incelenerek belgelendiği ve açık şekilde beyan edildiği Cizre Raporu suç delili olarak nasıl kabul edilebiliyor?
1128 akademisyenin “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza atma gerekçelerinden “Cizre raporu” nasıl suç delili sayılıyor?
Ağır insan hak ihlallerini ortaya koyan yalnızca Cizre Raporu değil; yalnızca HDP de gözlememiş. Avukat Meriç Eyüboğlu, mahkeme heyetinin önyargılı olabileceği gerekçesiyle HDP raporuna yer vermeden dosyaya CHP ve Saadet Partisi’nin gözlem raporlarını da ekletti.
Şebnem hoca savunmasında davanın görüldüğü 19 Aralık tarihine atıf yaparak bundan 18 yıl önce cezaevlerine yapılan “Hayata dönüş operasyonları” adı altındaki katliamı, 40 yıl önceki Maraş Katliamı’nı hatırlattı. Bugünkü yargılamanın da bu insan hak ihlalleri ile yüzleşilmediği için yaşandığını ekledi.
Sözlerini Emile Zola’nın “Asıl ben sizi itham ediyorum” sözleri ile bitirmişti aslında Şebnem hoca, ama noktayı mahkeme başkanı koydu: “Emine Solan’ın asıl ben…” Bu bile mahkeme heyetinin savunmayı asla dinlemediğinin ve kararın yargılama sonunda çıkarılmadığının başlı başına ironik örneğiydi.
Kararı açıklanması için salona adım attığımız sırada okundu karar hızlıca. Şebnem hoca 2 buçuk yıl hapis cezası aldı. Salondan çıkarken hangi cezaevinde hangi hak ihlalini yazacağını paylaşarak ayrıldı.
Yığılarak büyüyen dava dosyalarından daha çok ceza çıkacağa benziyor, ama savunmalar da bir o kadar yargılayıcı sürüyor. Her defasında mahkemelerin kopyala-yapıştır, kof yargılamasını takip etmiyoruz artık, akademisyenlerin derslerini almaya gidiyoruz.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.