1987’de Çankırı’da bir hakim, bir kadının boşanma talebini reddederken kararın gerekçesine “kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmemek gerekir” cümlesini eklemişti
1987’de Çankırı’da bir hakim, bir kadının boşanma talebini reddederken kararın gerekçesine “kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmemek gerekir” cümlesini eklemişti. Feministlerin müdahalesi ile erkek şiddetine karşı farkındalık yükselmiş bile olsa Çankırı’daki hakimin verdiği karara benzer kararlara ve uygulamalara bugün de hala rastlanıyor
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı kuruluşundan bu yana feminist dayanışmayla kadına karşı şiddetle mücadele ediyor .
Türkiye’de feminist mücadele tarihinde önemli bir yer tutan Mor Çatı’nın kuruluşunu hazırlayan koşulların günümüzde de varlığını sürdürdüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. 1987’de Çankırı’da bir hakim, bir kadının boşanma talebini reddederken kararın gerekçesine “kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmemek gerekir” cümlesini eklemişti. Feministlerin bu karara işaret etmeleri, şiddetin nasıl meşrulaştırıldığına dikkat çekmeleri o güne kadar Türkiye’de benzeri pek de görülmemiş eylemler başlamasına sebep olmuştu.
Bir yandan kampanyalar aracılığıyla ev içindeki şiddet görünür kılınırken ve buna karşı kadınların birlikte mücadele etmesi gerekliliği vurgulanırken bir yandan da kadınlar arası dayanışmanın güçlendirici etkisi görülmeye başladı. Şiddetle yüz yüze olan kadınların destek alabilecekleri ağların oluşturulabilmesi ihtiyacı ortaya çıktı. 1990’da Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, feminist yöntemlerle yürütülecek bir danışma merkezi ve sığınak hedefi ile kuruldu. O günden bu yana Mor Çatı gönüllüleri kesintisiz olarak danışma merkezinde, başvuran kadınlarla bilgi ve deneyim paylaşıyorlar. Yanı sıra kesintili de olsa sığınak faaliyeti yürütülmekte.
Feministlerin müdahalesi ile erkek şiddetine karşı farkındalık yükselmiş bile olsa Çankırı’daki hakimin verdiği karara benzer kararlara ve uygulamalara bugün de hala rastlanıyor. Yıllar içinde elbette kazanılan haklar, değişen yasalar ve yaygınlaşan uygulamalar olmakla birlikte erkek egemen yargı sistemi kadınlara adalet vaat etmekten oldukça uzakta. Özellikle son yıllarda yeniden ‘eskiye dönüş’ uygulamalarına rastlamaktayız.
Şiddet gören kadınların karakollara yaptığı başvurularda koruma yasası hakkında bilgilendirilme yapılmaması, aksine şiddet uygulayan ile uzlaştırılmaya çalışılması, 6284 sayılı yasa gereğince koruma kararı talebinde bulunan kadınlara çok kısa süreli (1 aylık) koruma kararı verilmesi ve şiddet devam ettiği halde bu kararların tekrar başvuruda yine kısa süreli yani 1 ay verilmesi, gizlilik kararlarının alınamaması var olan yasaların uygulamada gereği gibi işletilmediğini de ortaya koymakta.
Adli Yardım Bürosu aracılığı ile başvuran bir kadın için bir sene içerisinde 8 kez koruma kararı almak zorunda olmamız bu yasanın da giderek işlevsizleştirilmeye çalışıldığının bir göstergesi. Bütün bunlara rağmen yasaları uygulamakla ve kadına karşı şiddetle mücadeleyi etkin bir şekilde yürütmekle yükümlü olan mercilerin görevlerini yerine getirmeleri gerekliliğini ısrarla söylemeye devam ediyoruz. Bütün bunlar kanımca hukuk alanında feministlerin kadından yana işleyen mekanizmaların kurulup geliştirileceği bir mücadele hattı oluşturabilmesinin önemine işaret ediyor.
Mor Çatı, kuruluşundan bu yana geçen yaklaşık 30 yıllık sürede, kadınlar arasında güçlü bağlar oluşturulabilmesine, pek çok güçlenme deneyiminin yeşermesine katkıda bulundu. Benim de içinde yer aldığım bu yapıya dair deneyimim Mor Çatı gönüllüsü olarak başladı. Elbette Mor Çatı’ ya gelişim tesadüf değildi, ben de pek çok kadın gibi erkek şiddetine maruz kalmış ve tanıklık etmiştim. Dayanışma merkezinde gönüllü avukatlık yaparken, maruz kaldıkları şiddet nedeniyle başvuran kadınların aynı zamanda yasal yollara müracaat ederken yaşadıkları zorluklara ve karşılaştıkları görünmez engellere de tanıklık edebildim.
Büyük adliye binalarının, adaletin ne kadar ulaşılamaz olduğuna dair de somut bir gösterge olduğunu kadınların aktardığı deneyimlerle fark ettim diyebilirim. Bir dilekçe verebilmek için onca yol kat etmek, kocaman binalar içinde yol bulup muhataba dilekçeyi ulaştırmak ve aynı zamanda hızlı ve etkin karar alabilmek kadınlar için zordu ve hala bu zorluklar aşılabilmiş değil. Gönüllülük yaparken edindiğim deneyim ve bakış açısı meslek hayatımda önemli bir yere sahip, feminist avukat olarak kendimi tanımlamam bu deneyim sayesinde oldu. Kadına yönelik şiddetin hukuk alanında da bu denli içselleştirilmiş olması inanılmaz geliyordu ancak gerçek olan da buydu.
Mor Çatı’nın dayanışma merkezi ve sığınak dışında, içinde yer aldığı platformlar aracılığı ile feminist dayanışma ağlarını güçlendirmeye yönelik çalışmaları var. Özellikle 1998 yılından bu yana her yıl toplanan Sığınaklar ve Danışma/Dayanışma Merkezleri Kurultayı, Türkiye’nin dört bir yanından kadınların bir araya gelerek kadına karşı şiddetle mücadelede önemli bir araç olan sığınaklardaki uygulamaların, güncel politikaların ve yasaların uygulanmasındaki sorunların tartışıldığı bir platform işlevi görüyor. Yine mevcut yasaların uygulanması ile ilgili gündemde de öne çıkan başlıklar atölye ve çalıştaylar aracılığı ile derinlemesine tartışılabiliyor. ( ŞÖNİM – Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri ve 6284 Çalıştayı ) Yol haritalarımız bu deneyimlerin aktarılması sayesinde ortaya çıkıyor.
Biz feminist avukatlar için Mor Çatı deneyimi apayrı bir yere sahip. Karşılaştığımız güncel uygulamaların yanı sıra Mor Çatı’ya başvurarak hukuki, sosyal ve psikolojik destek alan kadınların pek çok deneyimi ve geri dönüşleri sayesinde yasal yolların nasıl işlediğine, daha doğrusu işleyemediğine birinci elden tanıklık edebiliyoruz. Bu bilgi feministlerin hukuk alanındaki mücadelesinde de yol gösterici, feminizmde teori ve pratiğin nasıl birbirini beslediğinin tipik bir örneği.
http://sendika62.org/2018/11/yazi-dizisi-feminist-avukatlar-anlatiyor-517623/
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.