Çok yönlü olmanıza, birden fazla ilgisiz gözüken disiplini bir araya getiren sahalarda çalışmanıza engel olmaya çalışan, bu isteğinizi aşağılayan geri kafalı kimseye aldanmayın. Bilimin ve insanlığın geleceğinin ne yöne evrimleştiğini iyi okuyun ve geleceği inşa edenler siz olun! Hep duyarız “Hezarfen” Ahmed Çelebi falan diye ama hiç merak ettiniz mi “Hezarfen” ne demek? Farsçadaki “hazar” yani […]
Çok yönlü olmanıza, birden fazla ilgisiz gözüken disiplini bir araya getiren sahalarda çalışmanıza engel olmaya çalışan, bu isteğinizi aşağılayan geri kafalı kimseye aldanmayın. Bilimin ve insanlığın geleceğinin ne yöne evrimleştiğini iyi okuyun ve geleceği inşa edenler siz olun!
Hep duyarız “Hezarfen” Ahmed Çelebi falan diye ama hiç merak ettiniz mi “Hezarfen” ne demek? Farsçadaki “hazar” yani “bin” sözcüğü ile, Arapçadaki “fann” yani “beceri, hüner, teknik” ya da kısaca “fen” anlamındaki sözcüğün birleşiminden geliyor. Yani “bin fenli” demek… Birden fazla alanda uzmanlaşan kişilere verilen bir isim.
İngilizce karşılığı “polymath”. Bu sözcük de Yunancadaki “poly” yani “çoklu” ve “math” yani “teknik” anlamındaki “mathematike” sözcüğünün birleşmesinden geliyor. “Çok teknikli”, “çok yönlü” demek…
Bir örnek verelim. Leonardo da Vinci. Kendisinin unvanlarını soracak olsanız alacağınız cevabın kısa bir özeti şöyle olurdu: mucit, ressam, heykeltıraş, mimar, bilim insanı, müzisyen, matematikçi, mühendis, yazar, anatomist, jeolog, astronom, botanist, tarihçi, edebiyatçı ve kartograf. Ya da kısaca “polimat”…
İşte “hezarfen” de bu anlama geliyor. Ahmed Çelebi’ye bu unvanı onun çok yönlü tarafını gören büyük gezgin Evliya Çelebi (Mehmed Zilli) verdi. Ahmed Çelebi, 17. yüzyılda (en azından kendi anlatımına göre) Galata Kulesi’nden Doğancılar Meydanı’na (Üsküdar) uçunca unvanı hak etti.
Bu atlayış gerçekten yaşandı mı bilmek mümkün değil; çünkü Evliya Çelebi’den başka bu olayı anlatan güvenilir hiçbir kaynak bulunmuyor; ancak hikayemiz için bu olayın yaşanmışlığı çok da önem arz etmiyor. Önemli olan, Ahmed Çelebi’nin dönemin çok yönlü polimatlarından birisi olduğu gerçeği…
Ne var ki geride bıraktığımız asırlara kıyasla, yakın geçmişte hakkıyla hezarfen olan kişi sayısı epey azaldı. Öyle ki, günümüzde pek fazla icat yapılmadığını, büyük bilim insanlarının yaşamadığını düşünmeye bile meyilliyiz! Buna az sonra geleceğiz; ancak söyleyebiliriz ki günümüzde hezarfenlik konusunda yeniden bir artış var. Çünkü bu tarz insanlara talep yeniden doğdu.
Eskiden hezarfen olmak, engin bir bireysel ilginin ve varlıklı kişilerden gelen maddi desteğin ürünüydü. Örneğin Da Vinci ve Michelangelo gibi büyük dehaların sanatsal ve bilimsel çalışmalarını papalık kurumunu da elinde bulunduran zengin bankerleri bünyesinde barındıran Medici ailesi fonladı.
Günümüzde ise bilim o kadar spesifik dallara ayrılıp özelleşti ki, tek bir dalda bile uzman olmak müthiş zorken, çok sayıda bilim dalından anlamak akademik anlamda pek mümkün gözükmüyor. Ancak modern çağda bilimin ve öğrenmenin sınırlarını zorladığımızı düşünecek olursak, bu şekilde çok alanlı ve çok yönlü bireylere ihtiyacımız olduğu (hatta onlara muhtaç olduğumuz) gerçeğiyle yüzleşmek durumunda kalıyoruz.
Bunun tarihsel gelişimine baktığımızda, öncelikle “interdisipliner” (uzmanlıklar arası), sonra “multidisipliner” (çok uzmanlıklı) çalışma sahalarının doğduğunug örüyoruz. Bunlar, Bilim Ağacı‘nın farklı dalları hakkında bilgiye sahip kişilerin aradaki köprüyü kurduğu çalışma sahaları oldu. Bu tarz çalışmalar günümüz akademisinde müthiş revaçta ve bunlara yönelik talep giderek artıyor.
Bunun nedeni, modern çağda yapmak istediğimiz son ürünlere sadece fizik ile, sadece kimya ile, sadece biyoloji ile, sadece mühendislik ile, sadece tıp ile ulaşamıyor olmamız. Modern bilimin sınırlarında araştırmalar yürütmek istiyorsanız, bunların hepsini kullanmanız gerekiyor. Bu dalların hepsinden bir şeyler anlamanız gerekiyor. Kısaca, “hezarfen” olmanız gerekiyor.
AIDS gibi bir hastalığı alt etmek için mühendisler, hekimler, biyologlar ve kimyagerler bir arada çalışıyor. Kimya mühendisleri biyolojik evrimin ilkelerini kullanarak Nobel Ödülü alıyorlar. Obeziteyi anlamak; beslenme bilimi, kimya, hatta biyomekanik el ele çalışırsa mümkün. NASA, geleneksel makina mühendisliği yanısıra, evrimi kullanan evrim mühendisleriyle yeni antenler ve uzay araçları parçalarını inşa ediyor. Üniversiteler; sanatçıları, mühendisleri, temel bilimcileri aynı binada toplayacak bölümler ve enstitüler açıyor. Çünkü akademi dünyası, geleceğin tek tip ve geleneksel bilim insanlarında değil, çok yönlü ve çok disiplinli bilim insanlarında olduğunu fark ediyor.
Aslında bu tartışma yeni değil… “Genelciler” (birçok alanda bir şeyler bilenler) ile “özelciler” (bir alanda çok şey bilenler) arasındaki tartışma asırlardır süregelmektedir; ancak bu tartışmayı bu yazıda sonlandırmaya çalışmak abesle iştigal olacaktır. Çünkü bilim, bu hatalı ikilime sıkışmış değildir. Kendi ilgi alanınızda çok iyi bir uzman olup, bu alan ile ilk etapta tamamen alakasız gözüken diğer birçok alanda da çalışabilir, araştırmalar yürütebilirsiniz.
Burada, geleceğin bilim insanlarına da birkaç tavsiyemiz olacak… İnsanların yıkmaktan korktuğu geleneksel kalıpları yıkıp, ilgisiz gözüken sahaları birleştiren alanlara yönelmeniz elzemdir. Örneğin son dönemde müthiş bir hızla yükselişe geçen astrobiyoloji sahası; fizik, biyoloji, jeoloji, kimya, yazılım ve mühendislik bilmeden yürütülemez! Bir astrobiyolog için sadece biyolog veya sadece astronom olamazsınız. Kendinizi bu saydığımız alanların hepsinde geliştirmeniz şart!
Bu tarz bir çalışmanın getirdiği birçok zorluk var ve bunların en büyüğü, ne yazık ki, birçok alanda uzmanlaşmanın zihinsel yükü ve akademik güçlüğü değil. En zoru, yaptığınız işi bir önceki nesilden olan “geleneksel yaklaşımlı” insanlara ve hatta kendi neslinizden olup da geri kafalı veya vizyonsuz olan kişilere sıklıkla anlatmak zorunda kalmanız. Çünkü eğer çok disiplinli bir araştırma sahasında çalışıyorsunuz, bu kişiler size “Ne iş yapıyorsun?” diye sorduklarında, artık “Mühendisim.” deyip geçemiyorsunuz. Sıradışı bir meslek dalından söz etmeniz ve bunu detaylıca izah etmeniz gerekebiliyor. Bu kişilerin alay konusu olmanız veya “Nasıl para kazanacaksın?” gibi tuhaf sorularıyla yüzleşmeniz işten bile değil!
Ama unutmayın: Bu kişiler ve düşündüklerinin zerre kadar önemi yok! Bu çok yönlü alanlarda uzmanlaşan kişiler olarak sizler; disiplinler arası köprüleri kuran, çalışkan ve azimli araştırmacılar olarak türümüzün geleceğine hükmedeceksiniz. Asla kalıplara sıkışıp kalmayın! Tüm sınırları zorlayın, geleneksel tanımları esnetin.
“Keşfedilecek her şey keşfedildi; artık bir şey keşfedemiyoruz.” diyenler şu iki kitle:
Sadece teknoloji sektöründe bile son 30 yılda yaşanan atılım, insanlığın son 3000 yıldaki tüm atılımlarının toplamından daha fazla belki de.
O 3000 yıl olmasa bu 30 yılı başaramazdık; ama bu 30 yıl da önümüzdeki asırların gidişatını belirleyecek. Dolayısıyla hiçbir şey bitmiş değil. Hatta her şey yeni başlıyor. Bundan 2000 yıl sonra yaşayan insanlar, bizim “internet” denen antik ve içler acısı teknolojimizde ilan ettiklerimize bakıp, ne kadar saf ve kibirli olduğumuza hayret edecek ve katıla katıla gülecekler. Dolayısıyla zaferi gereğinden erken ilan etme hatasına düşemeyiz.
Sonuç olarak… Çok yönlü olmanıza, birden fazla ilgisiz gözüken disiplini bir araya getiren sahalarda çalışmanıza engel olmaya çalışan, bu isteğinizi aşağılayan geri kafalı kimseye aldanmayın. Bilimin ve insanlığın geleceğinin ne yöne evrimleştiğini iyi okuyun ve geleceği inşa edenler siz olun!
Kaynak: Evrim Ağacı
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.