Türkiye’nin Kuveyt ile askeri iş birliği anlaşması yapması Körfez’de kaşların çatılmasına yol açtı
Türkiye’nin Kuveyt ile askeri iş birliği anlaşması yapması Körfez’de kaşların çatılmasına yol açtı
Türkiye’nin geçen yıl Katar’a üs kurmasının Körfez’de yarattığı rahatsızlıklar dallanıp budaklanırken Ankara bu kez Kuveyt’le ilişkilerine askeri boyut katıyor. Türkiye özellikle son iki yıldır yakın planda tuttuğu Kuveyt’le askeri iş birliği anlaşması imzaladı. 9-10 Ekim tarihlerinde beşincisi düzenlenen Türkiye-Kuveyt Askeri İşbirliği Komitesi toplantısında genelkurmay başkan yardımcıları düzeyinde imzalanan anlaşmaya göre 2019’da iki ülke askeri savunma alanında deneyimlerini paylaşıp koordinasyon sağlayacak.
Anlaşma Türkiye’nin Müslüman Kardeşler’e kucak açması, Suudi Arabistan-Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ittifakına karşı Katar’a kalkan olması, Riyad’ın Suriye’deki Kürtlere yardıma yönelmesi ve son olarak Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi konsolosluğunda kayıplara karışmasının yarattığı gerilimli bir döneme denk geldi.
Tarihsel olarak Irak, İran ve Suudi Arabistan’ın gözlerini üzerinde hisseden Kuveyt, Muhammed Bin Selman’ın Veliaht Prens olarak ipleri ele almasından sonra Riyad’ın niyetlerinden daha fazla korkar hale geldi.
Bu sorunlara ilaveten Trump yönetiminin ağırlığını Riyad’a vermesi Kuveyt’i hepten savunmasız bıraktı.
Muhammed Bin Selman’ın iki ülke arasında nükseden sorunları ve Katar meselesini görüşmek üzere 30 Eylül’de gerçekleştirdiği Kuveyt ziyareti ise ters gitti. İki saat sürmesi planlanan ziyaret kısa kesildi. İki ülke arasındaki krizi, 2014’te ortak petrol sahaları Hafci ve Vafra’da yaşanan anlaşmazlık tetiklemişti. Kuveyt, Chevron’un operasyona dahil edilmesine karşı çıkmış, bunun üzerine Suudi Arabistan tek taraflı üretimi durdurmuştu.
Kuveyt şimdi 18 milyar dolar gelirden mahrum edildiğini belirtip zararının tazmin edilmesini istiyor. Muhammed Bin Selman ise İran’ın petrol ihracatını kesmeye çalışan Trump yönetiminin beklediği arz artışını gerçekleştirebilmek amacıyla Kuveyt’le uzlaşmazlığı bitirip bir an önce üretime geçilmesi için bastırıyor. Kuveyt’teki siyasi kulislerde Muhammed Bin Selman artık “Küçük Saddam” lâkabıyla anılmaya başladı.
Kuveyt bu tür baskılar karşısında Türkiye gibi denge faktörü olabilecek aktörlere yanaşıyor. Bu yönelimin Suudi tarafında yarattığı rahatsızlığı ise Prens Halid Bin Abdullah Bin Faysal Bin Turki El Suud’un şu Twitter paylaşımı açığa çıkardı: “Kuveyt, İhvan’ın ve Hamad’ların (Katar hanedanı) necasetinden kurtulmak için yeni bir Kararlı Fırtına Operasyonu’na muhtaç.” Suudi Arabistan 2015 yılında Yemen’e karşı Kararlı Fırtına harekâtını başlatmıştı.
Kuveyt ile Suudiler arasındaki husumetin kökeni Osmanlı’nın dağılış sürecindeki sınır anlaşmazlığına kadar gidiyor. Suudiler Kuveyt, Katar, Bahreyn’in de sınırlarını belirleyen 1913 tarihli anlaşmayı reddedip Kuveyt’e savaş açmıştı. Sonunda 1922’de İngilizlerin dayattığı El Akir Paktı ile Kuveyt topraklarının üçte ikisi Suudilere verilmişti. Kuveytlilerin çağrılmadığı pazarlık masasında onlar adına anlaşmaya İngiliz temsilci Percy Cox imza atmıştı. Kuveytliler bu kazığı asla unutmadı.
Böylesi bir ortamda Türkiye ile askeri anlaşma yapması “Acaba Kuveyt, Katar gibi askeri bir koruma mı arıyor?” sorusunu gündeme getirdi.
Rai El Yevm Gazetesi Yayın Yönetmeni Abdülbari Atvan, Kuveytli kaynaklara dayanarak anlaşmanın Türk askerlerinin Kuveyt’te konuşlanmasının önünü açabileceğini yazdı: “Anlaşma, Doha’yı kendisine abluka ve ambargo uygulayan dört ülkenin işgalinden koruyan Katar-Türkiye anlaşmasına benzer şekilde Türk askerlerinin Kuveyt’e konuşlanmasını ve zırhlı araçlar dahil Türk silahlarının satın alınmasını dışlamıyor.”
Türkiye’nin Kuveyt’e savunma sanayi ürünleri satma çabası sır değil. Körfez’deki müşteri portföyünü genişletmeye çalışan Türkiye, aralık 2017’de Kuveyt Savunma ve Havacılık Fuarı’na 23 firmayla katılarak dikkatleri üzerine çekmişti.
Körfez meseleleri üzerinde çalışan Lübnanlı araştırmacı Ali Murad ise Kuveytlilerin ciddi ciddi işgal edilmekten korktuklarını belirterek Al-Monitor’a şöyle dedi: “Suudilerin kötü niyetleri karşısında Türkiye gibi bölgesel bir güce ihtiyaçları var. (…) Açıkçası Suudi işgalinden korkuyorlar”
Bunun nedenlerini “Petrol sahasındaki hegemonya krizi, Kuveyt’in Katar’la ilişkileri ve Trump’ın Muhammed Bin Selman’a açık çek vermesi” diye sıralayan Murad değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “Bu korku yüzünden eylül 2017’de Emir Şeyh El Sabah, Trump’la ilişkileri güçlendirmek üzere Washington’a gitti. Washington’daki büyükelçi üç yıldır Kuveyt Milli Günü resepsiyonunu Trump International D.C. Hotel’de veriyor. Geçen ay da Çin’le ekonomik anlaşmalar yaptılar. Bir arayış var. Elbette tarihsel olarak Suudi hegemonyasından çıkmaya dönük adımları oldu. Fakat bu kez durum farklı. Suudi Arabistan’da kontrol dışı bir yönetimden gelebilecek kritik bir tehdit hissediyorlar. Muhammed Bin Selman’a ‘Küçük Saddam’ demelerinin nedeni bu. Emir Şeyh Sabah çok aciz durumda. Erdoğan’la müttefik olma arayışı işte bu çaresizliğin sonucu. Aslında bu, çok da tercih ettikleri bir seçim değil ama başka şansları yok. Bölgesel güç olarak İran’dan yardım isteyemezler. Türkiye’den başka bölgesel güç de yok.”
Kuveyt Emiri Şeyh Sabah ülkenin kırılgan pozisyonu nedeniyle öteden beri “arabuluculuk diplomasisi” ile kendilerine yönelecek belâları savuşturma stratejisi güdüyor. Katar’la 2014’te yaşanan krizde Kuveyt’in arabuluculuğu işe yaramıştı. Fakat 2017’de tekrarlanan krizde Trump’ın Suudilerden yana tavır alması Kuveyt’in üstlendiği arabuluculuk görevini etkisiz bıraktı.
Sabah, Katar’dan sonra sıranın kendilerine gelmesinden korkuyor. Suudiler, Katar’ın Müslüman Kardeşler üzerinden Kuveyt’i etkilediğini savunurken Suudi Arabistan da Medine Üniversitesi’nden mezun Kuveytli Selefileri etki ajanı olarak kullanmakla suçlanıyor.
1991’de Irak’ın Kuveyt’i işgaline karşı Türkiye’nin tutumuna müteşekkir olan Kuveyt ile ilişkiler 2013’ten itibaren canlanmaya başladı. AKP yönetimi, 2011 sonrası Suriye’de muhalifleri desteklediği süreçte Kuveytlileri yanında buldu. Hem Selefi hem Müslüman Kardeşler bağlantılı gruplar Türkiye üzerinden Suriye’ye geçiş yaptı. Kuveytli turistlerin Türkiye’ye ilgisi de hayli arttı. Yakınlaşma Kuveyt Başbakanı Şeyh Cabir’in eylül 2017’de Türkiye’yi ziyareti sırasında imzalanan altı anlaşmayla ileri bir boyuta taşındı.
Hatta Kuveyt Meclis Başkanı Merzuk El Ganim, 9 Ekim 2018’de Antalya’da düzenlenen Avrasya Meclis Başkanları Toplantısı’nda “Türkiye muz cumhuriyeti değildir. Ekonomik savaş isteyenler başarılı olamayacak” diye çıkışarak herkesi şaşırttı. Suudi-Emirlik kampına bir yanıt olarak algılanan bu sözler, Körfez medyasında geniş yankı uyandırdı.
Türk inşaat şirketleri de Kuveyt’te toplam 6.5 milyar dolarlık 30 projeyi üstlenmiş durumda. Ankara, şimdi Kuveyt’in 2035 Kalkınma Planı’ndan daha fazla pay almak için uğraşıyor.
Kaynak: Al-Monitor
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.