Suriye savaşının son dönemdeki en yakıcı gündemi olan İdlip operasyonuna dair kritik bilgileri beş başlık altında toparladık
Suriye savaşının son dönemdeki en yakıcı gündemi olan İdlip operasyonuna dair kritik bilgileri beş başlık altında toparladık
Suriye’nin kuzeybatısında, Türkiye sınırında yer alan İdlip vilayeti, konumu itibariyle birçok açıdan önem teşkil ediyor.
Batıdan Hatay’ın Reyhanlı, Altınözü ve Yayladağı ilçeleriyle 130 kilometrelik sınırı olan İdlip’in, doğusunda Halep, kuzeyinde Afrin, güneyinde Hama ve güneybatısında ise Lazkiye bulunuyor.
İdlip, Rusya’nın birkaç yıl önce inşa ettiği Hmeymim Hava Üssü’nü de barındıran sahil kenti Lazkiye’yi diğer bölgelere bağlaması nedeniyle Akdeniz’e çıkış kapısı niteliği taşıyor. Vilayetin ortasından geçen M5 otoyolu ise Türkiye, Suriye ve Ürdün’ü birbirine bağlıyor.
Suriye’de yedi yılı aşkın süredir devam eden savaşta cihatçıların kontrolündeki son büyük bölge İdlip. Onlarca ülkeden gelen cihatçıların Türkiye üzerinden Suriye’ye doluştukları, şimdi de Suriye’den Türkiye’ye doğru kaçtıkları geçiş kapısı.
Dolayısıyla Şam yönetimi için İdlip operasyonu, Rusya ve Çin’den gelenler dahil yerli-yabancı onbinlerce cihatçıya karşı savaşta her bakımdan bir “son hesaplaşma” niteliği taşıyor.
Şam’ın müttefikleri Rusya ve Çin içinse bu bölgenin “ulusal güvenlik tehdidi” boyutu da söz konusu. Moskova için Kafkaslar ve Orta Asya kökenli cihatçılara, Pekin için ise Çin-Uygur kökenli cihatçılara “Suriye içinde halledilmesi gereken sorun” gözüyle bakılıyor.
Moskova ayrıca, Hmeymim Hava Üssü’ne, insansız hava aracı ile saldırı girişimlerinde bulunmaları nedeniyle İdlip’i cihatçılardan temizlemekte kararlı.
2015’te AKP, Suudi Arabistan ve Katar tarafından “Fetih Ordusu” adı altında birleştirilen cihatçıların ele geçirmesiyle birlikte “Cihadistan”a dönüşen İdlip’te, irili ufaklı onlarca örgüt ve onbinlerce militan var.
Ocak 2017’de kurulan Heyet-i Tahrir’uş Şam (HTŞ) adlı cihatçı çatı örgütü, başta Türkiye sınır hattı olmak üzere İdlip ve çevresini büyük oranda kontrol ediyor. Temmuz 2016’da El Kaide ile ilişkilerini sonlandırdığını açıklayan ve adını “Şam’ın Fethi Cephesi” olarak değiştiren Nusra Cephesi öncülüğündeki HTŞ’ye bağlı yaklaşık 30 bin militanın olduğu tahmin ediliyor. Rusya ve Suriye’nin müzakereyi reddettiği bu örgütü kısa süre önce ABD ve Türkiye de “terörist örgüt” olarak tanımladı.
HTŞ, bünyesinde çok sayıda yabancı cihatçıyı barındırmasının yanı sıra yabancı cihatçılarca kurulan çok sayıda örgütle de İdlip’te müttefik halinde. HTŞ müttefiklerinin başında Türkiye’de geçiş ve konaklama şansı tanınan Çin-Uygur kökenli cihatçıların kurduğu Türkistan İslam Partisi geliyor. Başta Çeçenler olmak üzere Kafkasyalı gruplar ile Özbek ve Kırgız ağırlıklı grupların başı çektiği Orta Asyalı gruplar da bölgede mevcut.
2017’nin sonlarına doğru El-Kaide lideri Eymen el-Zevahiri, Nusra’nın El-Kaide ile ilişkisini kesmesini hiçbir zaman onaylamadığını açıkladı. Ardından HTŞ’den ayrılan “El-Kaide’ye sadık komutanlar” Şubat 2018’de Hurras el-Din’i kurdu.
Ayrıca İdlip’te ciddi bir tabanı olmasa da IŞİD’in bölgede hücrelerinin bulunduğu biliniyor. Bu hücreler, başta HTŞ olmak üzere diğer cihatçılara çeşitli saldırılar (ve suikastlar) düzenliyor.
Bunların dışında doğrudan AKP’nin resmi olarak desteklediği gruplar öne çıkıyor. Mayıs 2018’de kurulan ve şimdilerde 14 grubu kapsayan “Ulusal Kurtuluş Cephesi” adlı cihatçı çatı örgütünün 70 bin militanı olduğu öne sürülüyor.
İdlip’in şu anki nüfusuna ilişkin birçok kaynak farklı sayılar verse de net bir sayıya ulaşmak oldukça zor.
Şam yönetimine göre büyük bölümü iç mülteci olmak üzere bölgede yaklaşık 2,5 milyon kişi var. Birleşmiş Milletler’e göre bu sayı 3 milyon iken, Anadolu Ajansı’nın “yerel sivil idare kayıtları”na dayandırdığına göre ise 2,4 milyonu yerli nüfus, yaklaşık 1,3 milyonu da iç göçle gelmiş vatandaş olmak üzere yaklaşık 4 milyon kişi İdlip’te yaşıyor.
Resmi rakamlara göre, savaştan önce İdlip vilayetinin toplam nüfusunun 1,5 milyon olduğu belirtiliyor. Son dönemlerde ülkenin farklı bölgelerinde Suriye ordusu ve müttefiklerince yenilgiye uğratılan cihatçıların onbinlercesi, aileleriyle birlikte bu bölgeye gönderildi. Bu nedenle İdlip’in nüfusu için en akla yatkın sayı olarak Şam’ın verdiği sayı baz alınabilir.
Rusya, İran ve Türkiye arasındaki Astana Anlaşması çerçevesinde varılan mutabakat sonucu, TSK tarafından İdlip ve çevresinde 12 gözlem noktası kuruldu. TSK’ye verilen görev hükümetle uzlaşmayı kabul eden silahlı grupları “terörist” olarak adlandırılanlardan ayrıştırmak ve kontrol altında tutmaktı. TSK bu gözlem noktalarının ilkini Ekim 2017’de, sonuncusunu ise Mayıs 2018’de olmak üzere HTŞ refakatinde oluşturabildi.
AKP, beton duvarlarla çevrilen Hatay sınır hattı da hesaba katıldığında İdlip’i çepeçevre saran TSK varlığının, Suriye ordusunun olası operasyonları karşısında “caydırıcı” rol oynayabileceğini düşünüyor. Anlaşma gereği İdlip’te sadece gözlem noktalarında varlık göstermesi ve cihatçıları kontrol altında tutması beklenen TSK’nin, son dönemde anlaşma hedeflerine ters bir biçimde bölgedeki askeri hareketliliğini artırması da buna işaret ediyor.
Ancak Rusya ile Suriye’nin, İdlip operasyonu kapsamında gerçekleştirdiği havadan ve karadan bombardımana paralel gelişen bu hareketlilik, bölgedeki TSK varlığı için birçok açıdan risk barındırıyor.
Sendika.Org