Erdoğan, İran meselesinde ABD’yle birlikte hareket etmesinin ciddi/ağır ekonomik ve siyasi maliyetleri olacağını biliyor
Erdoğan, İran meselesinde ABD’yle birlikte hareket etmesinin ciddi/ağır ekonomik ve siyasi maliyetleri olacağını biliyor. Ancak, ABD’yle müttefikliğe değil bağımlılığa dayanan ilişkisi nedeniyle Trump’ın beklentilerine yanıt vermek zorunda
ABD Başkanı Donald Trump’ın, İran ile P5+1 (ABD, Çin, Rusya, Fransa, İngiltere ve Almanya) arasında 2015’te imzalanan nükleer anlaşmadan 8 Mayıs’ta çekilmesinin ardından Tahran’a yönelik ambargolar 6 Ağustos’ta yeniden başladı.
İki aşamalı ambargonun ilk bölümüyle birlikte İran’ın ABD Doları’yla alışverişi yasaklanırken, altın ve diğer değerli metal ticaretinin engellenmesi, otomotiv ve yedek parça ticaretinin sınırlandırılması ve bunları İran’a satmaya devam edecek ülke ve şirketlere yaptırım uygulanması kararı yürürlüğe girdi.
4 Kasım’dan itibaren yürürlüğe girecek olan ikinci aşama kapsamında ise İran’la petrol, doğalgaz ve bankacılık alanlarında ticaret yapılması yasaklanıyor. Özellikle ikinci aşama, Türkiye’yi de doğrudan ilgilendiriyor. İki ülke arasında 2017 yılında ticaret hacmi 10 milyar 752 milyon dolara ulaşırken, Türkiye İran’dan büyük çoğunluğu petrol ve doğalgaz alımı olmak üzere 7,5 milyar dolarlık ithalat yaptı; altın, çelik profil, lif levha ve otomotiv yan sanayi ürünleri ağırlıklı olmak üzere 3,2 milyarlık da ihracat gerçekleştirdi.
İran’a yönelik ambargoların başladığı tarihten haftalar önce ABD’den Türkiye’ye kritik bir ziyaret gerçekleşti. ABD’nin Terörizmin Finansmanıyla Mücadeleden Sorumlu Hazine Bakan Yardımcısı Marshall Billingslea başkanlığındaki heyet, resmi temaslarda bulunmak üzere 19 Temmuz’da Ankara’ya geldi.
Billingslea başkanlığındaki heyet ilk olarak Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nde (TOBB) İran’la ticaret yapan iş insanlarıyla bir araya geldi; Türk şirketlere İran’la iş yapmaları halinde Amerikan pazarından dışlanacakları uyarısında bulundu. Bunun üzerine TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu “Ateşin bizi yakmasını istemeyiz” demekle yetindi. ABD, para ve altın ticareti için 90 gün, ham petrol ve petrol ürünleri ticareti için ise 180 günlük geçiş süreci öngörüyor ve bu süre içinde Türkiye’den somut adımlar atmasını bekliyor.
Ancak Billingslea’dan asıl sert çıkış, -ilgili bakanlıklarla yaptıkları görüşmelerin ardından- düzenlediği basın brifinginde geldi. İran’la ticaret konusunda Türkiye’ye istisna ya da muafiyet sunmadıklarını belirten Billingslea “İran Türkiye’nin bir komşusu olabilir, ancak onlar ne bir dost ne de bir müttefiktir” dedi. Bir gazetecinin, Türkiye’nin daha önce İran ile altın ile ticaret yaparak ambargoyu deldiğini ve bu kez de bir ihtimal Çin para birimi Yuan üzerinden benzer bir girişimde bulunabileceğini hatırlatması üzerine Billingslea, “yaptırımların bu kez çok agresif ve çok kapsamlı uygulanacağını” söyledi ve ekledi: “Bugünlerde, Türkiye’de yapılan büyük altın alımlarını takip ediyoruz.”
Böylece ABD’yle son dönemde tırmanan gerilimde, “2016’da tutuklanan Rahip Brunson meselesi neden şimdi gündem oldu?” sorusuna verilecek bir yanıt da ortaya çıkmış oluyor. ABD’li heyetin, Türkiye’nin İran’a yönelik ambargoya uyması için 19-20 Temmuz’daki ziyareti sonuçsuz kalırken, Trump yönetimi de paralel olarak Rahip Brunson üzerinden çıkışlara başladı.
Suriye ve Irak başta olmak üzere Ortadoğu’da artan İran nüfuzunu sınırlamak isteyen Trump yönetimi, İsrail ve Körfez monarşileriyle oluşturduğu cepheye Türkiye’nin uyum sağlaması için elindeki tüm kozları kullanacağını açıkça ifade ediyor. Brunson krizi nedeniyle başlayan yaptırımlar şöyle dursun, bir tarafta İran’a yönelik ambargoyu deldiği için aralarında Halkbank’ın da bulunduğu altı Türk bankasına yönelik milyar dolarla ifade edilen ceza şimdilik bekletiliyor.
Diğer yandan ABD’nin Erdoğan’dan talep ettiklerinin sadece İran’la sınırlı olmadığını düşündürtecek veriler de mevcut. Bilindiği üzere ABD, Erdoğan’ın Rusya ile giriştiği doğalgaz boru hattı, nükleer santral gibi projelerin yanı sıra S-400 hava savunma sistemi alımından rahatsız. S-400 alımına karşılık Türkiye’nin milyarlarca dolar yatırım yaptığı F-35 savaş uçaklarının teslim edilmemesi ve ısrarın sürmesi durumunda “daha ciddi sonuçların olabileceği” tehdidi de ABD tarafından sürekli dillendiriliyor.
ABD’yle yaşadığı krizlerde “Ne koparsam kâr” diyen AKP, Rusya-Çin-İran bloğuna yakınlaşma görüntüsüyle elini güçlendirmeye çalışıyor. Ancak Türkiye’nin, ABD’yle müttefikliğe değil bağımlılığa dayanan bir ilişki biçimi söz konusu. Erdoğan’ın, 10 Ağustos’ta New York Times gazetesinde yayımlanan makalesinde Türkiye’nin ABD emperyalizmiyle göbek bağını hatırlatması da bundan ileri geliyor.
Sonuç olarak her açıdan krizli dış politikasında Erdoğan’ın iler tutar bir yanı kalmadı. İran meselesinde ABD’yle birlikte hareket etmesinin ciddi/ağır ekonomik ve siyasi maliyetleri olacağını bilen Erdoğan’ın, ABD’ye karşı “Yeni dost ve müttefikler arayacağız” şeklindeki çıkışının da Washington nazarında ciddi bir karşılığı yok.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.