“Barış”, kentsel dönüşüm ilanına kadar geçerlidir! Peki bu dönüşüm ilanı, haklarında yıkım kararları olan ya da yasal süreçleri devam eden bilcümle lüks konut projesine, otele, AVM’ye karşı ilan edilir mi?”
Cihan Uzunçarşılı Baysal, “Barış, kentsel dönüşüm ilanına kadar geçerlidir! Peki bu dönüşüm ilanı, haklarında yıkım kararları olan ya da yasal süreçleri devam eden bilcümle lüks konut projesine, otele, AVM’ye karşı ilan edilir mi? Yanıtı hepimiz biliyoruz, telaffuza gerek yok” diyor
Ankara Mamak’taki Fahri Korutürk Mahallesi’nde bulunan gecekondular, 25 Temmuz’da “imar barışı” hiçe sayılarak yıkıldı. Oysa evlerin sahipleri, “imar barışı”ndan yararlanmak için e-devlet üzerinden başvuru yapmış, Yapı Kayıt Belgesi (YKB) almak için evlerinin büyüklüğüne göre 4 ila 10 bin lira arası para yatırmışlardı.
İmar affından önce verilmiş yıkım kararını uygulamak için Mamak Belediyesi’nin yıkım ekipleri mahalleye geldikten sonra halktan beş kişilik bir heyet Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na, avukatlar ise belediyeye giderek yıkımın usulsüz olduğunu anlatmaya çalıştı ancak bir muhatap bulamadı.
Yasayı inceleyenler, detayları 24 Haziran seçimlerinden birkaç hafta önce belli olan “barış”ın halkla değil sermaye sahipleriyle yapıldığını, imar affının kentsel/rantsal dönüşümü askıya almadığını söylemişti. Hatta dönüşümü hızlandıracağı ve daha da yıkıcı hale getireceği konusunda uyarılarda bulunmuşlardı. Öyle de oldu.
Seçimlerin üstünden henüz bir ay geçmişken, “imar barışı” ranta açılmak istenen mahallelere dozerlerle geldi. Fahri Korutürk Mahallesi’nde gerekçe gösterilmeden hukuka aykırı olarak evler yıkılırken Üsküdar’daki Kirazlıtepe Mahallesi’ne ise “imar barışı” hiç uğramadı. Bölge İstanbul’un en yüksek yerlerinden biri olmasına rağmen “riskli alan” ilan edildiği için imar affı kapsamının dışında kaldı.
Hal böyleyken “imar barışı”na nasıl bakmamız gerektiğini siyaset bilimci ve kent hakkı savunucusu Cihan Uzunçarşılı Baysal’a sorduk.
Baysal, Sendika.Org’a verdiği demeçte bu düzenlemeyle devletin vatandaşların canlarını ve mallarını koruma, güven altında tutma yükümlülüğünü terk ettiğini şu ifadelerde anlattı:
Kuralsızlaştırma,serbestleştirme ve özelleştirmeler iktidarı AKP, 2018 seçimlerine çeyrek kala, büyük bir kurnazlıkla, İmar Barışı adı altında bir yasal düzenlemeyi siyaset meydanına sürdü. Düzenlemenin can damarı‘’Yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır’’ cümlesinde saklı.
Kuralsızlaştırmayı ve serbestleştirmeyi şiar edinmiş en neoliberal iktidarlara dahi parmak ısırtacak bu taahhüt ile, devlet, vatandaşlarının canlarını ve mallarını koruma ve güven altına alma yükümlülüğünü terk ettiğini-sosyal kontratı da böylece bir yönüyle sonlandırdığını- kanunlaştırmıştır. Sütlüce’de konut olarak kullanılan binanın, Sultanbeyli Sancaktepe’de ilköğetim okulunun ve son olarak Ümraniye’de yolun çöküşünde şahit olduğumuz üzere denetim görevini zaten yapmayan bir devlet aygıtı, kağıt üzerinde de olsa var olan bu yükümlülüğünden artık azadedir.
Dahası, bu yasal düzenleme sayesinde, mahkeme kararlarına rağmen kentlerin dört-bir yanında pıtrak gibi yükselen rant kulelerine zaten ilişmeyen, doğal ve arkeolojik sit alanlarından yükselen turistik ucubelere zaten dokunmayan bir devlet aygıtı, bunların tümünü yasal şemsiye altına sokarak, tarih, kültür, doğa çevre koruma gibi yükümlülüklerinden kurtuluşunu da kanunlaştırmıştır.
Yasanın tekil maddelerine ve kimilerine ne getirilerine takılmadan, ötesinden baktığımızda düzenlemenin en vahim noktası buradadır. Öte yandan, böyle bir yasal düzenleme, Anayasayı yok sayan, Parlamentoyu salt bir meşruiyet aracına indirgeyen, KHK’ler eliyle ülkeyi yöneten bir tek adam sistemi ile de son derece uyumludur.
İmar affının, senelerdir konut hakkı için mücadele eden bazı mahallerde umut ve beklentiyi yükselttiğini söyleyen Baysal, düzenlemenin seçim sonuçlarında etkili olduğunu belirtiyor.
Ayrıca “Beklentiler yükselmiştir; ancak, yasanın hiç bir yerinde tapu hakkından bahsedilmemektedir” diyen Baysal şunları kaydetti:
Düzenleme, tapusuzları değil, ruhsatsız ya da ruhsata, imar mevzuatına aykırı yapıları kayıt altına almakta; böylece haklarındaki yıkım kararları ve para cezaları iptal edilmektedir. Talep edilmesi durumunda bu binalara elektrik, su ve doğalgaz bağlanabilecektir.
Ancak, yine yasaya göre, bu hakları sağlayan YKB, yapının yeniden yapılmasına veya kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerli olacaktır. Belli bir ücret karşılığında YKB sahibi olanların karşısına yarın öbür gün afet dönüşümü / riskli alan / acele kamulaştırma çıkarılmayacağının hiçbir garantisi yoktur. Yasa çok nettir; ‘barış’, kentsel dönüşüm ilanına kadar geçerlidir!
Peki bu dönüşüm ilanı, haklarında yıkım kararları olan ya da yasal süreçleri devam eden bilcümle lüks konut projesine, otele, AVM’ye karşı ilan edilir mi? Ya da kaçak katlarını satamayan ama barış sayesinde artık rahatlıkla pazarlayabilecek olan bilcümle inşaat emlak baronuna karşı ilan edilebilir mi? Yanıtı hepimiz biliyoruz, telaffuza gerek yok.
Baysal, 2016 tarihinde Afet Yasası’nda yapılan düzenlemeye göre, “Üzerindeki toplam yapı sayısının en az yüzde 65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanların riskli alan ilan edilebileceğine” dair bir madde olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
Rantları yükselen alt gelir grubu / emekçi mahallelerine göz dikecek sermayenin, halk henüz kayıt belgesi borçlarını öderken, birer riskli alan-afet dönüşümü-acele kamulaştırma ilanı çıkartmayacaklarının garantisi var mıdır? Hele ki mahalleli kendini ihbar ederek alanın en az yüzde 65’inin ruhsatsız olduğunu kendi eliyle belgelemişse.
Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin imar affından 50 milyar gelir bekledikleri şeklindeki açıklamasını hatırlatan Baysal “Bu düzenleme, sermayenin kent kırım, doğa tarih kırım projelerine af olduğu kadar ekonomiye de hayat öpücüğüdür” diyor.
“Bugün dünyanın her köşesinden konut hakkı ile ilgili itiraz ve taleplerin yükseldiği, toplulukların, insan onuruna yakışır bir barınma için ayağa kalktığı, ilerici yerel yönetimlerin konut hakkına yönelik çalıştıkları bir dönemdeyiz” diyen Baysal, inşaat sektörüne ek olarak bankacılık ve sigorta sektörlerinin de düzenlemeden fayda sağlayacağını belirtiyor.
Türkiye’de barınma hakkı mücadelesini sürdürenlerin uluslararası deneyimler ve mücadelelerden öğreneceği çok şey olduğunu söyleyen Baysal, sözlerini şöyle tamamladı:
Bu çerçevede, bağlı bulunduğumuz ilgili BM sözleşmesi ve mekanizmaları da elimizdeki önemli hukuki araçlardır. Unutmamamız gereken, mülkiyetten bağımsız ve herkes için insan onuruna yakışan bir konut hakkını hayata geçirmeye çalışmadıkça, konutu temel bir insan hakkı olarak değerlendirmeyip, salt mülkiyet ve tapu üzerinden metalaştırdıkça, itiraz ettiğimiz sistemi ve de yönetimi yeniden ve yeniden inşa ettiğimizdir.
Sendika.Org (Merve Sabcıoğlu)