Guillaume Legrand, 2002 yılında TOWT adlı şirketi kurar. Amaç yelkenlilerle deniz taşımacılığını sağlamaktır. Konteynerlerin ağırlığı karşısında yılmaz ve unutulan bu taşımacılığa yeni bir nefes aldırmak ister Küreselleşmenin kalbi deniz yoluyla ulaşımda atıyor. Binlerce hatta onbinlerce konteyner taşıyan kargo gemileri kıtalar arasında gidip gelmekte. Konteyner gemiler 1956 yılında icat edildi. 1970 yılında gemi uzunluğu 230 metre […]
Guillaume Legrand, 2002 yılında TOWT adlı şirketi kurar. Amaç yelkenlilerle deniz taşımacılığını sağlamaktır. Konteynerlerin ağırlığı karşısında yılmaz ve unutulan bu taşımacılığa yeni bir nefes aldırmak ister
Küreselleşmenin kalbi deniz yoluyla ulaşımda atıyor. Binlerce hatta onbinlerce konteyner taşıyan kargo gemileri kıtalar arasında gidip gelmekte.
Konteyner gemiler 1956 yılında icat edildi. 1970 yılında gemi uzunluğu 230 metre ve taşıdığı konteyner sayısı 1500 iken 2013 yılında uzunluk 400 metreye ve konteyner sayısı da 16 bine ulaştı. En son rekor ise 18 bin 300. Limanlar ise konteynerlere göre yeniden şekillendi.
2015 yılında gemi sayısı 53 bin, taşınan konteyner sayısı ise yaklaşık 495 milyon.
Taşınan toplam mal miktarı 8-9 milyar ton.
Yani taşınan malların yüzde 90’ı deniz yoluyla gerçekleşiyor. Değer olarak ise yüzde 70’i temsil ediyor.
Maliyet ucuz ve ürün fiyatının yüzde 0,3 ila yüzde 1,6’sı arasında.
Asya ülkelerinde kadın ve çocukların sağlıksız koşullarda, sömürülerek ürettiği ürünler aldıkları ücretin çok daha altında kargolarla taşınarak gözü doymak bilmeyen batılı üreticilerin yüksek kâr oranlarıyla fiyatları bine katlanarak satılıyor.
2020 yılından sonra deniz ulaşımının yüzde 150-200 artacağı öngörülüyor. Sonra da küreselleşmenin sonu yaklaştı deniliyor.
Bu sektör karbondioksit (CO2) salımının da yüzde 3,5-4,5’inden sorumlu. Fransa’nın üç katı. Fosil yakıtlara büyük ölçüde bağımlı.
Kazalar sonucu kıyılara verilen zararları da unutmayalım. Örnekler çoktur: 2000 yılında Erica tankerinin Fransa’nın Brest kentinin 40 mil açıklarında parçalanıp 10 bin ton petrolü denize dökmesi… 300 bin üzerinde kuş etkilenir. Amoco Cadiz ve Torrey Canyon diğer örnekler.
CO2 salımı dışında deniz taşımacılığında sosyal güvence çok azdır. Çalışma koşulları çok ağırdır.
Açık denizde yakıt boşaltmalarıyla tanınırlar. Dört denizciden üçü güney ülkelerinden gelir. Kolayca kapı dışarı edilirler ve dünyanın herhangi bir limanında terk edilirler.
Avrupa’da ayrıca nehirlerde taşımacılık toplam taşımacılığın yüzde 8’ini oluşturur ki bu da ihmal edilmeyecek bir sayıdır.
Guillaume Legrand, 2002 yılında Brest kentinde (Fransa) TOWT (Trans Oceanic Wind Transport-okyanuslar ötesi yelkenli taşımacılık) adlı şirketi kurar. Amaç yelkenlilerle deniz taşımacılığını sağlamaktır. Konteynerlerin ağırlığı karşısında yılmaz ve unutulan bu taşımacılığa yeni bir nefes aldırmak ister.
Amacı ucuza taşımak değil ki kargolar karşısında bu hemen hemen imkânsızdır ama çevreci bir imge yaratmaktır. Yelkenli taşımacılığı da pazarlama tekniği olarak kullanır: Kimi firmalar sattıkları malın etiketine “yelkenli ile taşınmıştır” ibaresi koyarlar. Ayrıca CO2 salımı azaltılmıştır.
Yıllık cirosu 300 bin avrodur.
Yelkenliyle yakıt sadece limandan çıkış ve girişlerde kullanılır. Yazılımla rüzgâr yönü en iyi şekilde saptanarak bu akıllı yelkenlere aktarılır. Yelkenler optimum şekilde kullanılır.
Ancak yelkenliler hava koşullarına daha hassastırlar. Daha fazla personel kullanmak zorundadırlar ve personel nitelikli olmak zorundadır, yani gerçek denizci olmalıdır. Mal teslimatı zaman alır.
İş ve rekabet zor olsa da taşımacılık devam etmektedir.
İsveç-İngiltere-Hollanda arası çalıştığı gibi Dominik Cumhuriyeti ve Asor Adalarına da gidip gelirler. Bira, şarap, tuz, kakao, rom, çikolata, konserve gibi ürünler taşır.
Ancak ürün fiyatı düşük ise taşıma fiyatı artar. Örnek kahve. Ama fiyat yüksek olursa taşıma fiyatı fark etmez. Örnek rom.
Filosunda bugün 10-15 yelkenli bulunmaktadır.
Towt başka ülkelere de örnek olmaktadır.
Towt’un Fair Transport adlı firmayla Ecoliner adı altında 3-4 direkli ve 4000 M2 yelkene sahip, 138 metre uzunluğunda ve 8000 ton taşıyacak bir projesi bulunmaktadır. 5 milyon yatırım söz konusu ve amaç da Atlantik Okyanusu’nu 20 günde geçmek.
Deniz taşımacılığında tasarrufa gitmek düşüncesi sadece yelkenli taşımacılıkla ilgili değildir.
1960’lı yıllarda nükleer yakıtlı kargolar düşünülmüş (Almanya, ABD, Japonya) ama peşi gelmemiştir.
Norveçli Lade As’ın Vindskip projesinde gemi gazla çalışır ama ayrıca rüzgârın enerjisini alacak ve bu enerjiyle gidecek şekilde tasarlanmaktadır. Yakıt tasarrufu yüzde 60 olarak hesaplanmaktadır.
Ecomarine Power’in Aquarius (2015) projesinde ise güneş panoları yer alır.
Yves Parlier’in “Beyond the Sea” (2007) projesinde ise uçurtma desteği söz konusudur. Kargoya bağlanan uçurtma sayesinde yakıttan yüzde 20 tasarruf sağlanacaktır. Proje 2014 yılında 4,4 milyon avro yardım alır.
Projeler çok ve gelişmekte. Fosil yakıtlardan belki de kolayca vazgeçebilmenin en iyi yolu yelkenliden geçecektir. Bu eski kadırgalara, yelkenlilere dönüş değil yelkenliyi yeni tekniklerle en iyi şekilde kullanmak olacaktır.
Kaynaklar: meretmarine.com; lemonde.fr; sortirdunucleaire.com; lefigaro.fr; cosoglobe.com; planetescope. com; lesechos.fr; francebleu.fr; transportshaker-wavestone.com.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.