Du Châtelet, kadınların düşünen bir varlık olarak görülmediği ve haklarının olmadığı bir çağda tarihe adını yazdırmıştır. Bir filozof, bir fizikçi, bir matematikçi, bir çevirmen, bir kadın hakları savunucusu olarak karşımıza çıkar. Hepsinde ve daha fazla tarakta bezi vardır incelerseniz 17 Aralık 1706’a dünyaya geldiğinde Gabrielle-Émilie Le Tonnelier de Breteuil ismini alan, evlendikten sonra soyadı değişen, […]
Du Châtelet, kadınların düşünen bir varlık olarak görülmediği ve haklarının olmadığı bir çağda tarihe adını yazdırmıştır. Bir filozof, bir fizikçi, bir matematikçi, bir çevirmen, bir kadın hakları savunucusu olarak karşımıza çıkar. Hepsinde ve daha fazla tarakta bezi vardır incelerseniz
17 Aralık 1706’a dünyaya geldiğinde Gabrielle-Émilie Le Tonnelier de Breteuil ismini alan, evlendikten sonra soyadı değişen, yayınlarını Madam la Marquis du Chastellet adıyla yayınlandığı, daha sonra ise Émilie du Châtelet’i olarak tanınan filozof, matematikçi, fizikçi, çevirmen, yazar olan bilim ve düşünür kadınını selamlarken, yüzyıllar öncesine giderek beyin kıvrımlarında kıvrılalım mı?
Evde eğitim gören Émilie daha küçük yaşlarda birden fazla dile hakimdi. Babası şansıydı. Yüksek rütbeli bir memur olması nedeniyle dönemin önde gelen bilim adamları ve matematikçilerinin evlerine sık ziyaretleriyle Émilie matematik ve bilim karşısında büyülendi. Babası ise annesinin aksine bu büyüyü engellemedi ve kızının geleceğini kendisinin belirlemesine katkıda bulundu. Kadın olanların eğitime ve bilimle ilgilenmelerine hak tanımayan bir yüzyıla düşmüştü. Fakat bu sizce Châtelet’i durdurabilmiş midir? Ben birkaç yüzyıl sonra bu yazıyı yazmaya sürüklendiğime göre tabii ki durdurulamamıştır. Hadi başlayalım…
Émilie yaşadığı çağda 18 yaşına geldiğinde evlenmiştir ve iki çocuk sahibi olmuştur. Fakat bu bilime olan merakını ya da bilim karşısında büyülenişin önüne geçememiştir. Dönemin önde gelen matematikçilerinden özel ders almıştır. Sosyal yönü sayesinde geniş bir bilim çevresine sahip olurken bilgisine bilgi katmıştır. Sahip olduğu çevrede, toplantılarda yasak aşklar da çalmıştır hayatının kapısını… Her ne kadar fizikçi matematikçi olarak tarih içinde adından söz edilse de, kendisi aynı zamanda bir bir filozof, düşünürdür. Doğa felsefesi, tanrı, din konularında kendisine ait birçok felsefi makale ve kitap yayınlamıştır. Bunun yanında çekim yasasından yola çıkarak ay ve dünya arasındaki ilişkide yorum yapabilecek astronomik bilgilere de sahiptir.
Émilie bilginin deneyimle doğrulanmasının gerekliliğini vurgular. İnsan bilgisini ve eylemini ön planda tutan evrensel ilkeler evrensel bir varsayımın gerekliliğini iddia eder, çünkü böyle bir başlangıç yoksa tüm bilgimiz görecelidir.
Birçok bilim dalını, alanı ilgilendiren enerji kavramına gelelim… Gottfried Wilhelm Leibniz vis visa (yaşam gücü) olarak tanımlayarak hayatımıza dahil eder. Ve tabii birçok farklı görüşü, tartışma konusunu da beraberinde getirir. Hatta dönemde ünlü vis visa tartışmaları düzenlenirdi. Size şaşırmayacağınız bir şey söyleyeyim hemen burada… Tabii ki bu tartışmalar sadece erkekler katılabiliyordu. Çünkü kadınlar bilimle uğraşamazdı, biliyorsunuz. Émilie bu tartışmalardan birine katılmak istemiştir ve cinsiyeti yüzünden tartışma salonuna alınmamıştır. Bu sizce kendisini durdurabilmiş midir? Duyamadım? Tabii ki hayır Émilie erkek kıyafeti giyerek bu tartışmalara katılan ilk kadın olmuştur.
Leibniz, kütleyle hızın karesinin çarpımının (mv2 ya da bunların toplamının) gücün (enerjinin) gerçek ölçüsü olduğuna inanıyor ve savunuyordu. Isaac Newton’a ise hızın kendisi ile orantılı olduğunu savunuyordu. Bu iki bilgiyi yorumlayan Émilie Leibniz’i savunurken birçok tepki de aldı. Evinde bir gün, ağır kurşun topları bir kil yatağına attı. Kilin iki katı hıza vuran topların kilin içine dört kat daha fazla girdiğini gördü; hızın üç katı olanlar ise dokuz kat daha büyük bir derinliğe ulaştı. Ve böylece Émilie Leibniz’in teorisini kanıtlamış oldu. Einstein’in ünlü formülünü E=mc²’yi kendisinden 150 yıl önce fikrini doğuran annesine merhaba diyelim… Merhaba Émilie…
1740 yılına geldiğimizde Émilie, Newton’ın Philosophiae Naturalis Principia Mathematica’sı (çoğunlukla Principia olarak anılacaktır) çevirmeye başlamıştır. 1949 yılına geldiğimizde uykusuzluk, yoğun çalışmalar ile olağanüstü başarılarından olan çevirisini kendisinin de yorumlarını katarak tamamlamıştır. Kitabı tamamladığı yıl hayata erken gözlerini kapamıştır. Çevirisi kitabı tamamlamasından 10 yıl sonra yayımlanmıştır. Fransa’nın Newton’u tanımasında etkili olmuş ve hala günümüzde Newton’un çalışmalarını anlatan en iyi çeviri ve temel kitap olarak gösterilmektedir.
Ahlak konusunda bir çalışma olan Mandeville’in Arıların masalsı İngilizce’den Fransızca’ya çevirmiştir. Arıların Masalını tercümesinde önsözü kendisi kaleme almıştır ve, du Châtelet, kadınların iyi bir eğitimden mahrum bırakarak, toplumun kadınların sanat ve bilim alanında itibar kazanmasını önlemesi üzerinde durmuştur. Kaleme aldığı yazıya göz gezdirecek olursak; kadın hakları için muhteşem cesur bir yazı olduğunu görürsünüz.
Bizi evrensel olarak bilimlerden dışlayan önyargının tam ağırlığını hissediyorum; hayatın her zaman beni şaşırttığı çelişkilerden biri, yasaların büyük ulusların kaderini belirlememize izin verdiğini görüyoruz, ama düşünmemiz gereken bir yer yok. Yüzyıllar boyunca hiçbir zaman, iyi bir trajedi, iyi bir şiir, saygın bir öykü, güzel bir resim, fizik üzerine iyi bir kitap, hiç kadın tarafından üretilmemiştir. Niçin anlayışı erkeklerinkine benzer her şekilde göründüğü bu yaratıklar, karşı konulmaz bir güç tarafından durdurulmuş gibi görünmektedir, ancak onlar yapana kadar, kadınların eğitimlerini protesto etmek için bir sebebi olacaktır. … Pek çok kadının, eğitimindeki bir hatadan dolayı yeteneklerinden habersiz olduklarına ya da entelektüel cesaret istemek için önyargıları nedeniyle onları gömdüklerine ikna oldum. Benim kendi deneyimim bunu doğrular. Şans bana arkadaşlık elini uzattıran mektuplarla tanıştı… sonra bir akılla bir varlık olduğuma inanmaya başladım…
Hak ettiği itibarı yüzyıllar sonra kazansa da, hala tarihte daha çok Voltaire ile yaşadığı yasak aşkla ön plana çıkarılması sizce ne derece doğru bir yaklaşım olabilir ki?
Kendisinin dile getirdiği bir cevap burada…
Beni kendi meziyetlerimle ya da meziyetlerimin olmaması ile değerlendirin, fakat, beni şu büyük generalin, bu büyük bilginin, Fransa’da bir parlayan bir yıldız veya meşhur bir yazara eklenti olarak görmeyin. Ben kendi doğrumla tüm söyledikleri ve yaptıkları ile sadece kendisine sorumlu olan bütün bir kişiyim. Henüz karşılaşmamış olmama rağmen benden bilgisi daha fazla olan metafizikçi veya filozoflar olabilir. Ancak, onlar da beşeri zaafiyetleri olan insanlardır.
Du Châtelet, kadınların düşünen bir varlık olarak görülmediği ve haklarının olmadığı bir çağda tarihe adını yazdırmıştır. Bir filozof, bir fizikçi, bir matematikçi, bir çevirmen, bir kadın hakları savunucusu olarak karşımıza çıkar. Hepsinde ve daha fazla tarakta bezi vardır incelerseniz. Eğer ki ışığı içinizde hissediyorsanız ilerleyin. Du Châtelet yolundan gidin durmayın…
Kaynak: Gaia Dergi
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.