Çete lideri Sedat Peker tarafından “Oluk oluk kanlarını akıtacağız” denilerek tehdit edilen ve suç duyurusunda bulunan barış imzacısı akademisyenler Peker’in beraat etmesine ilişkin açıklama yayımladı
Barış imzacısı akademisyenlerini “Oluk oluk kanlarını akıtacağız” diyerek tehdit eden çete lideri Sedat Peker hakkında suç duyurusunda bulunan imzacı akademisyenler Peker’in serbest bırakılmasına ilişkin yazılı açıklama yayımladı
“Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı barış bildirisini imzalayan Barış Akademisyenleri (BAK), çete lideri Sedat Peker tarafından “Oluk oluk kan akıtacağız. Kanlarınızda duş alacağız” demişti. Bunun üzerine akademisyenler Peker’le ilgili suç duyurusunda bulunmuş, savcılık ise “tehdit” ve “suç işlemeye tahrik”ten iddianame düzenlenmişti. Peker hakkında, tehdidinin ardından geçen iki buçuk yılın ardından 13 Temmuz’da görülen duruşmada “atılı suçların oluşmadığı” gerekçesiyle beraat kararı verildi.
Duruşmaların hiçbirisine Peker katılmazken avukatları ise Peker’in tehdidinin “düşünce ve ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, sözlerinin teşbih ve “ütopya” olduğu, “devletin bekası için uyarı niteliğinde olduğu”nu ileri sürerek Peker’İn “kamu barışından yana olduğunu” iddia etmişlerdi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
Demokratik bir hukuk devletinin yargı makamı karşısında hukuken hak arayan bizler, bir kez daha sanık vekilleri tarafından da çeşitli etiketlerle isimlendirildik. Bir kez daha demokratik hak ve özgürlükler ve barış mücadelesinin, bilimsel çalışmanın olmazsa olmazı eleştirel düşünce üretiminin birikimi ve kazanımları ile anlam kazanmış kavramlarımızın içi boşaltıldı. Kamu barışı, barış içinde birlikte yaşayan bir toplum ütopyası, söz ve eylem ilişkisi, sözcüklerin etki gücü, düşünce ve ifade özgürlüğü ve kapsamı gibi pek çok kavramsal alan; vurmak, kan dökmek, kan gölüne çevirmek, bayrak direğine asmak gibi söz edimlerle işgal edildi ve ters yüz edildi.
Ülkemizde yargının hukuki esas ve usullere uygun, siyasi süreç ve manipülasyonlardan bağımsız karar alabilme yetisini yitirmiş olduğuna bir kez daha tanık olduk.
Soruyoruz; tehdit nedeniyle ceza verilmesi için, tehditlerin gerçekleşmesi, akla tasavvura sığmayacak durumların ortaya çıkması mı gerekir? Ölümle tehdit ve öldürme yöntemleri üzerinden hayal edilmiş vahşi işkence henüz bir tehditken önüne geçilmediğinde, yani tehdit eylemine kavuştuğunda zaten yapacak bir şey kalmayacağı açık değil mi? Bu durum toplum vicdanında, adalet sisteminde nasıl yer bulur?
Bize yönelttikleri tehditlere, yaratmaya çalıştıkları korku iklimine ve meşrulaştırmaya çalıştıkları hak ihlallerine, her tür baskıya rağmen, Sedat Peker ve temsil ettiği var oluş biçimine karşı hukuken hak arama mücadelemize devam edeceğiz. İç hukuk yolları tükenirse AİHM’de hak arayışımızı sürdüreceğiz.
Barış talebimizin arkasında durduk ve duracağız. Barış istemenin suç olmadığını, başka bir yaşamın, özgür bir dünyanın, özgür bir ülkenin ve üniversitenin mümkün olduğunu tekrar tekrar dile getirmeye ve bunun için mücadele etmeye, birlikte durmaya ve dayanışmaya devam edeceğiz.
Bir kez daha vurguluyoruz; adalet duygusunun tesisi için bağımsız bir yargının yeniden inşa edilmesi zorunludur.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Sendika.Org