AYM, “zorunlu kısırlaştırma” şartının kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlali olduğuna hükmetti. Avukat Sinem Hun, kararın yeterli olmamakla birlikte kazanım olarak görülmesi gerektiğini söyledi
AYM, “zorunlu kısırlaştırma” şartının kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlali olduğuna hükmetti. Avukat Sinem Hun, kararın yeterli olmamakla birlikte kazanım olarak görülmesi gerektiğini söyledi, sağlık politikasının dönüştürülmesi için daha fazla mücadele edilmesi gerektiğini belirtti
Anayasa Mahkemesi (AYM), zorunlu kısırlaştırma uygulamasıyla ilgili önemli bir karara imza attı.
Pembe Hayat’ın haberine göre; 2014 yılında trans erkek M.K, isim değişikliği ile birlikte trans geçiş süreci davası açmıştı. Türk Medeni Kanunu’nun 40. maddesinde yer alan “zorunlu kısırlaştırma” şartının Anayasa’ya aykırı olduğunu belirten M.K, ameliyatın Türkiye’deki devlet hastanelerinde başarılı bir şekilde yapılamadığı, yapabilen uzmanların ise fahiş fiyat istediği, ameliyat sonrası kalıcı ve beden bütünlüğüne geri dönülemez hasarlar açacağı söyleminin incelenmesini istemişti.
Aralık 2017’de dosyayı inceleyen AYM, “zorunlu kısırlaştırma”ya ilişkin şartı kaldırmıştı ancak aynı maddedeki “cinsiyet değiştirme ameliyatı gerçekleştirildiğinin resmi sağlık kurulu raporuyla doğrulanması halinde, mahkemece nüfus sicilinde gerekli düzeltmenin yapılmasına karar verileceği” şeklindeki düzenlemenin iptali istemini reddetmişti.
Trans erkeğin cinsiyet geçiş istemli başvurusu da “şartları sağlamadığı” gerekçesiyle reddedilmişti.
Trans erkek bunun üzerine maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlali gerekçesiyle bir kez daha AYM’ye başvurmuştu.
AYM, ikinci başvuruya ilişkin bugün yayımladığı açıklamada, kişinin maddi ve manevi hakkının korunması ve geliştirilmesi hakkına yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olarak değerlendirilemeyeceğini belirtti ve hakkın ihlali yönünde karar verdi.
Başvurucu vekili Av. Sinem Hun ise kararı Kaos GL’ye değerlendirdi. Geçiş sürecindeki operayonel uygulamaların kalkması ve beyan usulüne geçilmesi gerektiğini söyleyen Hun, “Elbette AYM’nin kararı yeterli değil, ikili cinsiyet rejimine sadık bir karar ancak yine de bu kararın bir kazanım olarak görülmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi.
1988 tarihli Bülent Ersoy Yasası ve 2004 tarihli Hikmet Sami Türk zihin yapısının ürünü 40. maddenin arasında bir yerde olduklarını ifade eden Hun, “M.K. kararına dönecek olursak da kararın oybirliği ile alınmış olması da ayrıca güzel bir gelişme” dedi.
Hun, AYM’nin kararı ile birlikte yeni gündemlerin de ortaya çıktığını belirtti ve ekledi: “Çocuk sahibi olmak isteyen translar için sperm ve yumurta dondurma, tüp bebek gibi gelişmeleri de değerlendirmek gerekiyor. Bu gündemler bir bütün olarak sağlık politikasını da dönüştürebilir.”
AYM’de bu alanda daha fazla savunuculuk yapılması gerektiğinin de altını çizen Hun, “Çok fazla hakim bu konuda konuşmaya açık. İlk derece mahkemelerinin olumsuz kararlarını AYM’ye taşımak gerektiğini düşünüyorum. Burada bu dosyalar ele alındıkça, bu konu tartışılabilir ve ilerleme sağlanabilir” dedi.
Hun, değerlendirmelerine şöyle devam etti:
Müvekkilim ameliyat olmayı isteyen bir trans erkek. Tahmin edersiniz ki dört yıl oldukça uzun bir süreç. Müvekkilimin hayatı altüst oldu. Evlilik sürecindeydi, resmi işlem yaptıramayacağı için evlenemedi. Ayrıca açık kimlikli değil, işyerinde yalnızca patronu biliyor. Bu süreçte kimliğini alamaması onu her açıdan yordu. Ne yazık ki intiharı bile düşündü. Yalnızca M.K. için değil, tüm translar için bahsettiğimiz hukuki süreçler hak ihlalinden başka bir şey getirmiyor. Bir devlet vatandaşını dört yıl boyunca tanımadan bir kenara atamaz. Eğitim, sağlık, barınma gibi en temel haklarından mağdur oluyorlar.
Sendika.Org