HKMO Ankara Şube Başkanı Hüseyin Arkan, Sendika.Org’un sorularını yanıtladı. Arkan imar affı düzenlemesinin seçim kazanma hırsıyla ortaya çıkan bir düzenleme olduğunu belirtti
24 Haziran’a giderken AKP bir seçim hamlesi daha yaparak, 25 milyon civarında binadan yapı kayıt belgesi olmayan 13 milyon civarındaki bina için imar affı düzenlemesini TBMM’den geçirdi. Düzenlemeyle birlikte bu binalara yapı kayıt belgesi verilecek. Başbakan Binali Yıldırım ise inatla bu düzenlemenin “imar affı” olmadığını, “imar barışı” olduğunu söylüyor. Oysa neredeyse bu binaların neredeyse her biri bir kent suçu olarak AKP iktidarının gözleri önünde dikilmiş bulunuyor.
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Ankara Şube Başkanı Hüseyin Arkan, Sendika.Org’un sorularını yanıtladı. Arkan imar affı düzenlemesinin rant artıran, kamu düzenini, sosyal adaleti ve çevre düzeninini bozduğunun altını çizdi. Arkan, imar affının “siyasal hesapların seçim kazanma hırsının bir ürünü” olduğunu vurguladı
Geçtiğimiz ay Meclis’ten geçen ve kamuoyunun gündeminde de üst sıralarda yer alan “imar barışı” nedir? Kısaca bahsedebilir misin?
“İmar barışı” bizim için bir barış değil aftır yani biz buna imar affı demekteyiz. 10 Mayıs 2018 gecesi TBMM’den geçmiş, 6 Haziran’da “Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar” yayımlandı, 9 Haziran itibariyle de af başvuruları başlatıldı.
Bu afla birlikte yaklaşık olarak 13 milyon kaçak yapı, 3.5-4 milyon arası parsel etkilenecektir. Alınan yapı kayıt belgesi ile kaçak olan yapılara bedel karşılığında göz yumulmaktadır. Bu af ile kaçak yapılar iskan alabilecek; su, elektrik bağlanabilecek; önceden alınmış yıkım kararları, ilgili kişiler üzerindeki imara aykırılıktan ileri gelen adli cezalar ve tahsil edilemeyen idari para cezaları iptal edilecek. Sonrasında vatandaş bu belgeyle ruhsat almak için belediyenin yolunu tutacak ve yapı mevcut haliyle tescilli hale gelecek.
Buna benzer imar affı düzenlemeleri yapıldı mı?
İlk imar affı 1948 yılında Ankara’ya özgü sınırlı bir alanda, ardından ertesi yıl tüm ülke genelinde imar affı çıkarılıyor. 1950’lerden itibaren başlayarak günümüze kadar 14 tane imar affı çıkmış durumda.
Peki bu aflar Türkiye’yi nasıl etkiledi?
Çıkan her bir imar affı daha geniş kapsamlı olmuş, kaçak yapıları engelleme adı altında çıkan her bir af tersine kaçak yapılaşmayı artırmış. Vatandaş “Ben ne yaparsam yapayım devlet bunu affeder” düşüncesine girmiş. Doğal sit alanlarındaki, ormanlık alanlardaki yapılaşmalar artık tescilli olmuş ve devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yapılar, kıyılar, meralar, otlaklar, diğer kültürel yapılar her geçen gün talan edilmiş halde ve bugün de bu ögeler yine tehdit altındadır. Yine adı “imar barışı” olan bu af ile 1950’lerden beri görmüş olduğumuz ve artarak süre gelen bu sıkıntıları daha da artırarak devam edecektir. Ülkemizde şu an bulunan binaların yüzde 60’ı kimisi ufak kimisi ise büyük aykırılıklar nedeniyle bir şekilde kaçak durumdadır. Bunların hepsi affedilecek, mevcut haliyle tescillenecek ve iskanı verilecektir.
Peki bu imar affı ile bir rant konusu oluşacak mı?
6 Haziran’da Resmi Gazete Tebliğ’i Madde 5 “Yapı Kayıt Belgesi bedel, yapının bulunduğu arsanın 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununa göre belirlenen emlak vergi değer ile yapının yaklaşık maliyet bedelinin toplamı üzerinden, konutlarda yüzde üç, ticari kullanımlarda yüzde beş oranındadır” deniyor. Mesela çok basit bir örnek vermek gerekirse Ankara Çukurambar’da toplam yapı alanı 3500 metrekare olan bir yapının değeri yaklaşık 20 milyon TL civarındadır. Bu yapının kaçak olduğunu düşünsek, değerinin yüzde 3’ü olan 600 bin TL vererek bu kaçak yapınız artık, kat mülkiyetine geçmiş, iskanlı ve tescilli bir yapı olmuş olacaktır. Yani 600 bin TL ile 19 milyon 400 bin TL tutarında bir gelir elde etmektesiniz. İlk bakışta vatandaşa hizmet eden bir düzenleme gibi gözükse de aslında kamunun zararına, rantı artıran, kamu düzenini, sosyal adaleti ve çevre düzenini bozan bir aftır.
İmar affının çevre düzenini bozacağını söylüyorsun. Bu düzenlemenin çevre düzenine nasıl bir etkisi olacak?
Bir imar planı ile planlama alanında yaklaşık olarak yaşayacak insan sayısı, konut alanları, yeşil alan, sosyal alan, kullanılacak taşıt sayısı, park alanları, altyapı kapasitesi, yol genişliği ve tüm donatılar hesaplanarak yapılaşmaya açılır. Ancak bu yapılaşmanın üzerine siz kaçak yapılar yaparsanız ve daha sonrasında onları affederseniz, sizin bilimsel olarak hesaplamış olduğunuz geçecek taşıt sayısı artar, altyapısı yetmemeye başlar, yeşil alanı talan olur kısacası yaşam alanı ve çevre düzeni bozulur. Yani siz bin kişinin yaşayabileceği bir imar planı ile bir bölge oluşturuyorsunuz, arkasından kaçak yapı ile 1500 kişi orada yaşamaya başlıyor, ne beklersiniz? Elbette trafik sıkışır, yolları sel götürür, kent estetiği bozulur, tüm dengeler alt üst olur ve dolayısıyla yaşam düzeni bozulur.
Çizdiğin bu genel çerçeveye göre imar affı birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Peki vatandaş için herhangi faydalı bir yanı yok mu? Bu binalar yıkılmalı mı yani?
Başlangıçta öyle görünüyor ve bu konu seçim öncesi bir propaganda aracına dönüştürülüyor ancak vatandaşı iyi bilgilendirmekte fayda var. Her şey beyana esas olduğu için tüm sorumluluk vatandaşa yükleniyor. Beyan sonrası yapı kayıt belgesi aldıktan sonra, ruhsat almak için mühendislik hizmeti alarak binanın mevcut halinin ölçülerek kayıt altına alınması ve idareye sunulması gerekiyor. Bu işlem sonrası yerinde bir devlet kontrolü yapılmayacak olup, sorumluluk yine vatandaşa ve ölçümü yapan mühendise yükleniyor. Dolayısıyla olası yanlış beyanlar ileride daha karmaşık ve çözümü imkansız problemlere ve adli suçların artmasına neden olacaktır.
Bu “imar barışı” ile iskan alan binalar daha sonrasında kentsel dönüşme girdiğinde kentsel dönüşümden faydalanmıyorlar. Bu şu demek; bir binanın 10 dairesi var tapuda, aynı binaya dört daire daha kaçak olarak yapıldığın ve sonrasında bunun af kapsamında tescillendiği düşünüldüğünde, bu binadaki toplam 14 daire kentsel dönüşüme girmiyor, yine 10 daire üzeri kentsel dönüşüme giriyor. Kaçak olup af olan dört binanın malikleri buradan bir hak talep edemiyor. Çünkü burada yapılan af mevcut bina yıkılana kadar geçerli.
Türkiye deprem kuşağında olan bir ülke. “İmar barışı” dedikleri düzenleme kaçak yapıları nasıl etkileyecek?
6 Haziran’da Resmi Gazete Tebliğ’i Madde 9 ile “Yapının depreme dayanıklılığı ve yapının fen ve sanat norm ve standartlarına aykırılığı hususu yapı malikinin sorumluluğundadır” denmektedir. Riskli yapılar devlet eliyle meşrulaştırılmakta ve depreme karşı devletin yükümlülüğünü kaldırıp vatandaşa sorumluluk yüklemektedir. Yüzde 66’sı birinci ve ikinci derece deprem kuşağında olan ülkemizde, devlet eli ile ciddi tedbirler alınması gerekirken tam tersine kaçak yapılaşmalar ile bu sorumlulukları vatandaşın beyan ve sorumluluğuna bırakmaktadır.
Peki son bir soru. İmar affına karşı ne yapmak gerekiyor? Bir çağrınız var mı?
8 ay önce İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Karadeniz yaylalarında 750’nin üzerinde kaçak yapı yapıldığını” söylediği ve “Hiç kusura bakmasınlar, yaylalardaki bu kaçak yapılar yıkılacak” dediği o yapılar artık yasallaşıyor. Bir yıl önce Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki “En büyük hırsızlıklar imardan geliyor”, “Kentlerimize ihanet ettik” dediğini hatırlayalım.
İmar affı ve benzeri düzenlemeler, toplumsal kaynak ve değerleri bireysel çıkarlara sunan bir araç olarak, ekonomik kriz ve darboğazı geçici de olsa aşmayı amaçlayan, siyasal hesapların seçim kazanma hırsının bir ürünüdür. Kamu yararını, bilimi, mühendisliği, toplumu, çevre ve yaşam hakkını esas almayan imar affı düzenlemesi, bu ülkeye, bu topluma, geleceğimize ve gelecek kuşaklara ihanettir. Halk sağlığını tehdit eden, kentlerin düzensiz bir şekilde büyümesini sağlayan, çevreye ihanet eden, doğal alanları tahrip eden, kentlerimizi yaşanmaz hale getiren bu affın bir an önce çekilmesi ve bu konu ile ilgili kamuoyu oluşturulması gereklidir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.