Bir feminist aday olarak bu parlamentoya neden aday oldu? Milletvekilliğine yüklediği anlam ne? Seçildiği durumda Meclis’te ne gibi çalışmalara öncelik verecek? Biz sorduk, Gülüm yanıtladı…
Bir feminist aday olarak bu parlamentoya girmek için neden aday oldu? Neden HDP listesinde? Milletvekilliğine yüklediği anlam ne? Seçildiği durumda Meclis’te ne gibi çalışmalara öncelik verecek? Biz sorduk, Gülüm yanıtladı…
HDP’den İstanbul 3. Bölge milletvekili adayı olan Avukat Züleyha Gülüm ile yaptığımız söyleşide adaylık sürecini, seçim sürecine ve sonrasına dair tespitlerini konuştuk.
Feminist bir aday olarak HDP listesinden aday olmasının anlamı ne? Milletvekilliğine yüklediği anlam ne? Parlamento sosyalistlerin ve kadın hareketinin neresinde? Biz sorduk, Gülüm yanıtladı.
Biz sizi daha çok kadın hareketinden, sokaktan mücadele eden biri olarak tanıyoruz. Emektar ve önde görünmeyi sevmeyen biri olarak aynı zamanda. Öncelikle neden milletvekili olduğundan bahseder misin?
90’larda üniversite hayatımdan beri mücadele ediyorum. O dönemden bugüne kadar hayatın herhangi bir alanında mücadeleyi sürdürmeye çalışıyorum. En çok kadın mücadelesi hayatımda belirleyici oldu. Uzun bir süre feminist hareket içerisinde yer aldım. Sosyalist Feminist Kolektif’te bulundum. Aynı zamanda HDP içerisinde de uzun zamandır çalışıyorum. Bu anlamda Meclis’i de bir görev tanımı gibi görüyorum. Mücadelenin farklı alanları var. Bir gün Meclis’te, bir gün parti yönetiminde, bir gün avukatlık alanında olursun. Bunların her birini bir görev olarak görüyorum, farklı bir statü olarak değerlendirmiyorum. Bizim vekillik kavramımızın sistem vekilliği ile aynı olmaması gerektiğini düşünüyorum. Vekilin kendisi asile vekalet edendir, daha önemli olan değildir. Asil adına Meclis’te sözü söylemesi gereken, oy aldığı kitlenin istekleri doğrultusunda sözü kurması gereken Meclis politikalarına müdahil olması gereken kişi olarak düşünüyorum. Biz ne kadar bunun kenarında durmaya çalışsak da bir şekilde milletvekilliği adaylığı kişiyi başka bir statüye koyuyor, adaylıkta bile bunu hissediyorsun. Bizim için vekillik, mücadele verdiği herhangi bir noktadan sunduğu katkıdan daha önemli değildir. Bu dönemde de milletvekili olmayı düşünmedim. Ancak özellikle kadın mücadelesinin Meclis’e daha fazla taşınması konusunda ısrar edenler çok oldu.
Önümüzdeki 24 Haziran seçimlerinin önemi nedir sence? Bu konuda neler söylemek istersin?
Çok kritik bir seçimden geçiyoruz. Bugün ülkenin geldiği nokta itibariyle ya gerçekten otoriter bir yönetime geçeceğiz ve bütün haklarımız elimizden alacaklar. Özellikle kadın hakları alanındaki kazanımlarımızı tümüyle yok edecekler. Tüm toplumsal demokratik hakların kırıntılarının bile yok edildiği bir faşizm koşullarına geçeceğiz. Ya da demokrasinin yolunu açacağımız bir seçim olacak. Gerçekten bu saatten sonra bizler demokrasinin yolunu açacak seçeneği yaratamazsak geri dönüşü çok zor olan bir noktaya evrilmiş olacak. Koşullarımızın çok daha geriden başladığı bir mücadeleyi sürdürmek zorunda kalacağız. Geri dönüşü olmayan bir yola girmemek gereken bir noktadayız. Bu yüzden çok daha fazla yüklenmemiz gereken, tüm topluma bu durumu anlatmamız gereken bir süreçten geçiyoruz. Bu duruma özel olarak kadınlarla ilgili söylersek kadın kazanımlarına büyük bir darbenin vurulduğu bir dönemden geçiyoruz. OHAL’den önce başlamıştı ama OHAL ile birlikte kadın kazanımlarına yönelik saldırılar var. Bütün yasal kazanımlarımızı geri almaya çalışıyorlar. Kürtaj, tecavüzcü ile evlendirilme, nafaka ve son olarak geçtiğimiz gün açıklanan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile birleştirilmesi… Bu aslında kadını yaşamdaki her alandan yok etmenin adımlarından bir tanesi oldu ve bunu müjde diye açıkladılar. Uzun zamandır AKP’nin kadın düşmanı politikasının son evresi olarak da bu durum önümüze geldi. Zaten sık sık tekrarlanıyordu “Kadın erkek eşitliğine inanmıyoruz”, “Eşitlik fıtratta yoktur”, “3 çocuk değil 5 çocuk doğurun”, “Hamile kadının sokakta ne işi var”.
Bu tabii tepeden söylendiği zaman topluma bir yansıması oluyor. Taciz tecavüz daha da artıyor, kadın emeğinin sömürüsü daha fazla artıyor. Bir yandan esnek, güvencesiz çalışma yaygınlaştı. Bunun sonucu olarak kadınların çalışma alanları zorlaştı. Halkın olanaklarını kullanarak kadınlara destek sunarak AKP lutfu gibi gösteriyor. Sosyal yardım diyor bunun adına ama bunun adı hak.
Yetkileri tamamen tırpanlanmış kaotik bir Meclis olacak önümüzdeki süreçte. Böyle bir Meclis’te ne yapılabileceğini düşünüyorsun? Nasıl bir Meclis bizi bekliyor?
Muhalefetin cumhurbaşkanlığını alması halinde bizim öngörümüz ve yapmak istediğimiz cumhurbaşkanlığının yetkilerinin sınırlandırmak olacak. Demokratik bir parlamenter sisteme geçiş gerekiyor. Yerel yönetimlerin güçlendirildiği, yerellere yetkilerin verildiği, yerellerin kendi bütçesinin olduğu, doğrudan demokrasinin uygulandığı bir sisteme geçiş gerekiyor. Tüm hukuksal sistemi, değiştirip dönüştürmek gerekiyor. Demokratik cumhuriyet meselemiz var. Kim iktidarda olursa olsun ezilenlerin, yoksulların, LGBTİ’lerin, her temsilin kendi taleplerinin ortaklaştığı irili ufaklı herkesin söz hakkının olduğu bir anayasa yapılması lazım. Bu anayasa da önceki de antidemokratik birer anayasaydı. Yeni bir anayasa gerekiyor. Topyekun sistemin yeniden kurgulanması, demokratik sistemin kurgulanması gerekiyor. Bu hali ile böyle bir cumhurbaşkanlığı ve parlamento ile yürünemez. Bu anlamda toplumsal muhalefetin yapması gereken şey toptan bir değişiklik.
HDP’nin bu seçimlerdeki adayları dikkat çekici. Feminist ve özellikle de farklı çevrelerden sosyalist adayların sayısında artış var. Bu durumun Meclis’e yansıması nasıl olacak? Sence bir değişiklik gözlemlenecek mi?
Bizim hedeflediğimiz her türlü demokrasi, eşitlik, özgürlük, adalet, kadın özgürlüğü meselesinin ideolojik zeminini sol-sosyalist ideoloji ve feminist ideoloji oluşturuyor. Çünkü tüm bu ideolojik zemin özgürlük alanlarını tanımlayarak tarifliyor ve mücadele ediyor. Dolayısıyla bizim kurduğumuz demokrasi cephesinin ittifakını oluşturan Halkların Demokratik Partisi’dir. HDP’nin zemini sol olduğundan kaynaklı ittifak yapacağı güçler de elbette ki sol, sosyalist güçler, kadın hareketi ve tüm demokratik kitle örgütleridir. Dolayısıyla böyle ittifak yapması garipsenecek bir durum değil. Sadece anadil meselesi değildir Kürt sorunu. Radikal demokrasiyi savunuyor parti. Toplamda buradan baktığında ittifak güçleri şaşırılacak güçler değil. Bu güçlü bir çıkış bence. Tüm politik hat açısından ortak tavır, tutum alma, mücadele hattını genişletme gibi bir sonucu olacak. Meclis ile sokağın bağını kurabiliyorsak anlamı olacak. Yoksa sadece orada söz kurmanın bir karşılığı yok. Mücadelenin kendisi evlerde, iş yerlerinde, sokaklarda, meydanlarda yürüyor. Buranın toplamının Meclis ile bağını kurabildiğin sözünü taşıyabildiğin oranda bir anlamı var Meclis’in. Bizim bu bağı kurabilme gücümüz büyümüş oldu geniş ittifakla birlikte. O zaman daha etkin bir müdahale gücü gelişmiş olabilecek. Kadınlar meydanlarda haykırdığında mecliste de aynı ses çıktığı oranda böyle bir birliktelik anlam kazanmış olacak. Meclis’in olması devlet mekanizmalarındaki değişimi dönüşümü yaratmak açısından önemli ama tek başına değil.
AKP muhalefeti ‘savaş’ üzerinden bölmeye çalışıyor. Buna karşı HDP ne yapabilir? HDP içerisindeki sosyalist vekiller ne yapabilir?
Son dönemde HDP’ye karşı bir sessizlik vardu ama yeniden başladı. Selahattin Demirtaş’a ‘terörist’ demek, ‘birilerini öldürdü o yüzden yargılanıyor’ demek, yine savaş politikalarına dönme adımları başladı. Biz yıllardır şunu söylüyoruz bu ülkede Kürt sorunu çözülecekse barış ile çözülecek. Bir sorun varsa bunun bir kaynağı vardı ve çözülmezse sürekli uğraşmak durumunda kalırsınız. Asıl olan bu meselenin kendisini demokratik yöntemlerle, bir halkın talepleri doğrultusunda çözülebilir. Bizde aksine kutuplaşmanın, siyasetin bir aracına haline geliyor. Bu sayede seçim sürecinde başka bir toplumsal hattı kendi yanına çekmenin aracı haline geliyor. Şimdi yeniden aynı aşamaya geçildi, birilerini terörist ilan edip diğerlerini ayırmaya çalışıyor. Tüm toplumsal muhalefetin burada yapması gereken şey AKP iktidarının politik hattında durmak değil gerçek olan neyse bu ülkede ona dair demokrasi için politika üretmektir. Artık iktidarın etki alanından çıkmaları gerekir. Bu ülkede birçok pratik alanda iktidarın etkisi altında kaldılar vekillik düşürülmesi meselesinde de. Bizim ittifakımız ezilenlerin kadınların ittifakı.
Filistin mücadelesinin de içinde BDS Türkiye gönüllüsüsün aynı zamanda. AKP’nin Filistin konusundaki tavrını da takip ediyoruz. Mavi Marmara sonunda yapılanları, One Minute resti çekerken anlaşmaların yürütüldüğünü, en son Gazze saldırısından birkaç gün sonra ihracat yapıldığını biliyoruz. Bu konuda Meclis’te ne yapılabilir?
AKP her politikasında olduğu gibi Filistin meselesini de bir seçim yatırımı olarak kullanıyor. Gazze’ye saldırıyı gündem yapıyor, Filistin’e dair açıklamalar yapıyor. Ama en çok askeri, ticari, tarımla ilgili anlaşmaları yaptığı ülke İsrail. Savunma sanayisine ilişkin anlaşmalar yapıldı. Sanki AKP bu konuda duyarlılığı varmış gibi bir görüntü yaratılıyor. Aslında devlet ve AKP ile bağı olan insanlar sokağa çıkıyor ama birkaç şey hiç söylenmiyor. Mesela “İkili anlaşmalar iptal edilsin”, “Yaptırımlar uygulansın”, “Uluslararası anlamda boykot çağrısı yapılsın” gibi çağrılar yapılmıyor. Bu tabii kabul edilebilir değil. Gerçek bir Filistin dayanışması değil. Bizim yapabileceğimiz şey Filistin için İsrail’e Boykot grubunda (BDS Türkiye) yer almak olmalı. Bu alanda kimler çalışıyorsa birlikte iş yapılmalı. Alan çalışması ile birlikte çalışmalar yapılmalı, meclis gündemine taşınmalı. İktidarın ne yaptığının anlatılması gerekir. Mecliste olursak bu konuda çalışmalar yapacağım. Filistin meselesi artık malzeme olarak kullanılmaktan çıkarılıp solun sosyalistlerin daha fazla sahip çıktığı bir mesele olmalı.
Seçimlere sayılı günler kaldı. İnsanlara sandığa giderken ne söylemek istersin?
Geleceklerini düşünsünler. Toplumsal muhalefetin kazanabilmesi için HDP’nin barajın altında kalmaması gerekiyor. HDP baraj altında kalırsa AKP tek başına iktidarda kalabilir. Aynı zamanda HDP tüm ezilenlerin sorunlarını çözme hedefinde. Birlikte yol almak gerekiyor. Çünkü demokrasinin yolunu açacak bir parlamento olacak. Buradan tüm toplumsal muhalefete birlikte durmaya 1 oy Demirtaş’a bir oy HDP’ye vermeye çağırıyoruz. Erdoğan ‘OHAL koşullarını gerekçe göstererek bütün grevlerini yasaklıyoruz, daha ne istiyorsunuz dedi sermayeye’ bu sözün kendisi bile tek başına iktidarın kendi yandaş sermayesinin yanında durduğunun açık göstergesi. Son olarak şunu söylemek istiyorum. Kadınlar kahkahaları, neşeleri, halayları, zılgıtları, horonları, göbek havalarıyla Meclis’e geliyor haberiniz olsun.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.