Direnişin 18. gününde, fabrika önündeki eylemlerini sürdüren Flormar işçilerini ziyaret ederek ne yaşadıklarını, ne istediklerini konuştuk
Petrol-İş Sendikası’na üye oldukları için işten atılan Flormar işçilerinin fabrika önünde başlattığı direniş 18. gününü tamamladı. İşçilerden Koca, haklarını savunmayanlara oy vermeyeceklerini belirtirken Erdoğdu, sendikalı olarak işe geri dönmek istediklerini vurguladı
Flormar işçileri, Petrol- İş Sendikası’na üye olmalarının ardından çeşitli gerekçelerle birer birer işten atıldı. Sendikalı olarak işlerine geri dönmek isteyen işçiler fabrika önünde 18 gündür direnişte.
Bugüne kadar 119 kişi işten atılırken engelli grubunda çalışan 5 kişiye senelik izinleri verildi. Balayından dönen bir çift işe başladıkları günün ertesinde işten atıldı. Birden fazla kişi ise Flormar yöneticileri tarafından istifaya zorlanmalarının ardından istifa etti. Toplamda 124 işçi mağdur edildi.
Direnişin 18. gününde, fabrika önündeki eylemlerini sürdüren işçileri ziyaret ederek ne yaşadıklarını, ne istediklerini konuştuk. İşçilerden Koca, haklarını savunmayanlara 24 Haziran seçimlerinde oy vermeyeceklerini ifade ederken diğer işçi Erdoğdu, sendikalı olarak işlerine geri dönmek istediklerini söyledi.
Öncelikle işten atılma sürecinizden bahseder misiniz?
Pınar Koca: Mart ayında sendikaya ilk üye olanlar arasındaydım. Üye olmamın üzerinden bir gün geçmişken aralarında benim de olduğum 12 kişiyi işten attılar. Bizden sonra birer birer diğer arkadaşlarımız da işten atıldı. Onları işten atmalarının sebebi ise ya sendikalı olduklarını öğrenmeleri ya da eylemimize alkışlarla destek vermiş olmaları.
İşten atılmaların artması üzerine ilk eylemimizi yapmak üzere, işten atılan tüm arkadaşlarımız ile birlikte fabrika önüne gittik. İçeriden de yaklaşık 60-70 arkadaşımız bize alkışlarla destek verdi. O gün bize kim destek verip alkışladıysa hepsini işten attılar. İşten atmalar çay molası sırasında yaşandı. Bu sırada molaya çalışanların molaya çıkmasına izin verilmedi. İşveren, işten çıkarılan işçilerin içeride olduğunu ve kendilerinin can güvenliklerinin olmadığını gerekçe göstererek fabrika içine polis soktu. Ancak bu durum doğru değil, çünkü işten atılanlar tekrar içeri alınmıyor. Çay molasındaki arkadaşlarımızın bırakın bizimle konuşmalarını tebessüm etmelerini, alkışlamalarını, kapıya çıkmalarını bile istemiyorlar. Biz içerideki arkadaşlarımızla iletişim kurmayalım diye demir kapıyı biraz daha yükselttiler. Daha sonrasında çitlerin üstüne dikenli çivili teller yapıldı. Çay molası alanına branda çekildi.
Bunların hepsi o gün oldu. Flormar her defasında bizim örgüt olduğumuzu, sendikanın yetkilisinin “terörist” olduğunu, içerideki çalışan arkadaşlarımızı darp ettiğimizi söylediler. Bunların hepsi yalan. Biz sabahın erken saatlerinde arkadaşlarımızın vardiya değişiminde geliyoruz. Bizi görsünler, pes etmediğimizi anlasınlar, bilsinler diye.
Pınar Koca
Selman Sakarya: Ben de 15 Mayıs’ta işten atıldım. Bizleri görmesinler diye arkadaşlarımızı bir bölümde topladılar. Ama işveren zorla o bölüme girdiklerini söyleyerek suç duyurusunda bulundu. Makineler çalışıyordu. Ara kademe yöneticileri tarafından toplantı alınacağı söylenerek o bölüme indirildiler. Biz dışarı çıkarıldık. Sürecin başında atılanlar da kapıdaydı. Bir süre sonra içerideki bazı arkadaşlarımızın da çıkışları verildi ve 39 kişi kapıya çıkarıldı. Gerekçe olarak ise 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 25/2’nci maddesi gereği “Yasa dışı eylem yapanlara destek vermek suçu”. Bu ne demektir biz bilmiyoruz. Yasa dışı bir eylemde bulunmadık biz.
Nihade Erdoğdu: O günü işlerin çığrından çıktığı gün diye tanımlayabilirim. Bizi toplantı olacağı gerekçesiyle alt kata indirdiler. Bu sırada gündüz vardiyasındaki arkadaşlarımızın işten çıkarıldığını gördük. Şok olduk, alkışlarla tepki gösterdik. Yöneticilerimiz bu sırada destek vermememizi istedi. Ama arkadaşlarımız atılırken biz sessiz kalamadık. Bir bölüme aldılar bizi. Ara kademe yöneticiler etrafımızı sardı, polisler geldi. Makinelere vurduğumuz söyleniyor ancak biz sessizce bekledik. Çay saatinde dışarı çıkarılmadık. Hepimizin isimlerini aldılar. Koridordaki yangın merdivenlerinden suçlu gibi aşağıya indirdiler. Bu sırada arbede yaşandı, bize küfürler edildi. Bahçede direnişçilerle aramızda polis aracılığıyla set ördüler.
Selda Kuşçu: Sendikaya üye olmak isteyen ilk işçilerden biriyim. Patronların zulmünden, emeğimizi karşılığını alamamaktan, insan yerine konulmamaktan bıktık. Bunu bir şekilde yenmemiz gerektiğini düşündük. Sendikalı olduğumuz öğrenildiği anda bizi işten çıkardılar. Bize açıklama yapmaya bile gerek duymadılar. Sonrasında bize destek verenleri de attılar. Ardından direnişe başladık.
Peki sizi o güne getiren süreçlerde neler yaşandı? Çalışma koşullarınız nasıldı?
Pınar Koca: Ben imalat bölümünde çalışıyordum. Bulunduğumuz bölüm diğer alanlardan daha ağırdı çalışma koşulları açısından. Sürekli ayakta çalışmak zorunda kalıyorduk. Bu yüzden zam istiyorduk. Senede bir kere 2 yılın üstünde çalışanlara yarım, 5 yılın üstünde çalışanlara ise tam maaş ikramiye veriyordu yalnızca. Sonrasında bu ikramiyeler de indirildi. Nedeninizi sorduğumuzda “Bu bir hak değildi. Bizim de paraya ihtiyacımız var” denildi. Üretim konusunda ciddi baskı altındaydık. Çalışma alanımızda “Üretim durdu- devam ediyor” gibi yazıların yazdığı panolar var. Bu panolardan üretim adetlerimiz sürekli sayılıyordu. İki dakika üretim durduğunda hesap soruluyordu. Makine bir dakika geç çalıştığında hemen soruyorlardı. Ama çalışma alanımız çok kalabalık. Tuvalete, çay molasına çıktığımızda sıra bekliyorduk. Bu yüzden çalışma alanına gitmekte 1-2 dakika gecikebiliyorduk. Bunu gerekçe göstererek 15 dakika çay molasını 10 dakikaya indirdiler.
Nihade Erdoğdu: Biz mesela üstlerimiz ile konuşamıyoruz, insan kaynakları bölümü ile görüşemiyoruz. Bizi insan yerine bile koymuyorlardı. Bize zam vereceklerini söylüyorlardı ama hiçbiri gerçekleşmedi. Görüşmek istediğimizde 3 ay boyunca randevu verilmedi. Biz de sendikaya üye olmaya karar verdik.
Peki kaç yıldır Flormar’da çalışıyorsunuz?
Nihade Erdoğdu: 7 senedir bu fabrikada çalışıyorum.
Pınar Koca: 8 yıldır çalışıyorum.
Selda Kuşçu: 6 senedir Flormar’da çalışıyorum.
Selman Sakarya: Ben yeni işe başlamış sayılırım, henüz 5 aydır fabrikada çalışıyordum.
Sendikalı olduğunuz için işten atıldınız ama sizi sundukları gerekçe ne oldu?
Pınar Koca: Ben 8 yıldır burada çalışıyorum, bir anda “performans düşüklüğü” gerekçesiyle atıldım.
Nihade Erdoğdu: Bir kısmımızı 25/2. maddeden, yani “iş yerine zarar verme, makineleri durdurma, eyleme destek verme” gibi maddeleri gerekçe göstererek çıkardılar.
Selda Kuşçu: Ben de “performans düşüklüğü” sebep gösterilerek işten atıldım. İşten ilk attıkları herkese aynı gerekçeyi sundular zaten.
Selman Sakarya
Direnişe başlarken referans aldığınız, örnek aldığınız bir direniş deneyimi oldu mu? Yoksa tamamen kendi bilginiz, deneyiminiz ile mi hareket ettiniz?
Pınar Koca: Bu aslında hem bizim hem de Petrol-İş’in deneyimiyle ortaya çıktı diyebilirim.
Selman Sakarya: Biz bir direniş nasıl başlatılır, nasıl yürütülür hiçbir şey bilmiyorduk. Burası kendi deneyimlerimiz ile büyüyor.
Nihade Erdoğdu: Biz direniş, kadın dayanışması gibi kavramları bilmezdik. Sendikaya bile üye olurken çok araştırdık, bizi yarı yolda bırakmamalarını istedik.
Selda Kuşçu: Petrol-İş’in bütün direnişlerini ve kazanımlarını sahiplenerek bu sendikaya geldik. Sendika ile kazanacağımıza inandık.
Direnişteki işçiler, çay molasında olan arkadaşlarını desteğe çağırırken
Ailelerinizden, arkadaşlarınızdan, sendikanızdan ne ölçüde destek alabildiniz?
Pınar Koca: İşten çıkarıldığım anda sarı taksi çağırıp eve gönderdiler, çalışmaya devam eden arkadaşlarımı görmeyeyim diye. Eve vardığımda eşimi aradım, beni işten çıkardıklarını söyledim. Bana çok destek oldu ailem. Sendikadaki toplantılara da buradaki direnişe de çoğu kez birlikte geldik.
Nihade Erdoğdu: Direnişe herkes çok destek verdi. Haklı olduğumuzu biliyorlar.
Selda Kuşçu: Ayakta durabilmem için bu direnişe katılmam gerekiyordu. İlk zamanlarda eşim de destek olmadı direnişe. Ama sonrasında çocuklarım da eşim de benim arkamda oldular.
Fotoğraf: Hilal Tok/EVRENSEL
Direnişinizle özdeşleşen, üzerine yazılar yazılan bir fotoğrafınız var. Bu fotoğrafın öyküsü nedir ve siz bu fotoğrafa baktığınızda ne görüyorsunuz?
Pınar Koca: Her gün sabahtan akşama kadar böyle coşkuluyuz. Erik dalı oynuyoruz, Flormar şarkımız var onu söylüyoruz, yumruklarımız havada…
Selda Kuşçu: Bugün yine aynı görüntüleri verdik, o fotoğraf bizim her gün olan halimiz. Haklı olduğumuz için yüzlerimiz hep gülüyor. Kazanamayacağımız bir direnişe başlamadık biz.
Bir Tayyip Erdoğan var ki 8 Mart etkinliğinde “Kadınların haklarını çok önemsiyorum. Önümüzdeki süreçte yükü kadınlarla birlikte omuzlayacağız” demişti. Bir Tayyip Erdoğan da var ki işverenlerle konuşurken “Grev tehdidi olan yere OHAL’den istifade anında müdahale ediyoruz. Var mı bir tane grev ortada” sözlerini sarf etmişti. Hem birer kadın hem de direnen bir işçi olarak sizce hangisi gerçek Tayyip Erdoğan?
Pınar Koca: Benim anladığım kadarıyla işverenlerin yanında, işçilerin yanında değil. 15 Temmuz’un ardından OHAL çıkarıldı ancak bu süreç işçilerin grev yapmasının önüne geçti. Ben grev yapmak istiyorum ama engelleniyor. Şu anda işveren OHAL’in arkasına sığınıyor. Milyar dolarlar kazanıp yine de “mağduruz” diyorlar. Ama biz geçim şartlarının altında maaşlar alıyoruz ve bize “mağdur” demiyorlar. Bu yüzden devlet işverenin yanında. Kesinlikle bizim haklarımızın yanında olmayanlara oy yok. Hangi parti gerçek anlamda işçinin yanında olursa o zaman ona oy veririz.
Selda Kuşçu: Seçimlerde halkın oyunu kazanmak istiyorlarsa işçinin yanında olsunlar. Erdoğan şu anda işverenin yanında görünüyor.
Nihade Erdoğdu
Nihade Erdoğdu: İşçilerin yanında olmalarını isterdim ama şu anda işçilerin yanında değiller. OHAL işçilerin haklarını engellemiş oldu ama biz başımıza gelene kadar farkında değildik.
Malumunuz önümüz 24 Haziran seçimleri. Partiler, liderler işçilerle, emekçilerle ilgili vaatler de sıralıyorlar. Bizim mikrofonumuz ise sizde: Siz bu ülkeyi yönetecek olsanız kendinize ve sizin gibi emekçilere ne gibi haklar verirdiniz?
Pınar Koca: Ben cumhurbaşkanı olsam fabrikalarda sıkıntı olduğunda işçiden tasarrufa gitmelerinin önüne geçerdim. Önce fabrikadan tasarruf ettirirdim. Çünkü geçim sıkıntısı yaşayan biziz. İşçilerin destekçisi olurdum. Bir yol, köprü yapacağıma işçilerin haklarını verirdim. Sermayeyi kazandıran zaten biziz.
Selman Sakarya: Türkiye’deki ana sorun bence kanunlar değil, uygulama. Mesela sendikaya üye olmak bizim anayasal hakkımız. Bizim üye olmamızın ardından sendikaya üye olanların sayısı arttı, yetki belgesini aldık ama sonunda işten atıldık. Hakkımızı vermiyorlar. Direniş devam ederken bahçeden kim bize el salladıysa hepsi 10 dakika içinde işten atıldı. Sayımız o yüzden bu kadar arttı.
Selda Kuşçu
Selda Kuşçu: Kullandıkları ürünlerin hepsi bizim emeğimiz. Bu yüzden haklarımızı alana kadar Flormar ürünlerini kullanmamalarını istiyoruz.
Pınar Koca: Öncelikle Flormar mağazalarında çalışan kadınlara seslenmek istiyorum. Mağaza önlerinde eylem yapıldığında polise haber vermeleri yönünde bildirim yapılmış. Ben Flormar mağazasına 8 yıl emek verdim. Bugün bizim hakkımızı gasp edenler yarın mağaza çalışanlarının da hakkını yok sayar. Kadınlara mesajım ise hakkımızı alana kadar Flormar ürünü kullanmamalarını talep ediyoruz.
Nihade Erdoğdu: Destekleri internette görüyoruz ve çok mutlu oluyoruz. Bundan sonra biz de hakları gasp edilenlerin yanında olacağız.
Bu direnişe bir slogan belirlemek isteseniz, o ne olurdu?
Selda Kuşçu: “Fondöten değil direniş güzelleştirir” diyebilirim.
Pınar Koca: “Flormar’da kadınlar direniştir”, “Flormar değil, direniş kazansın”.
Nihade Erdoğdu: “Flormar direniştir, kazanacağız”
SENDİKA.ORG KAMERASINDAN FLORMAR DİRENİŞÇİLERİNİN BİR GÜNÜ
ÜSTLERİNE ARAÇ SÜRÜLEN FLORMAR İŞÇİLERİNİN DİRENİŞİ SÜRÜYOR: “ÇELİKTEN İRADEYİZ”
Söyleşi: Gül Gündüz