Erdoğan, Aile Bakanlığı’nın Çalışma Bakanlığı ile birleştirileceğini açıkladı. Sendika.Org’a konuşan kadın örgütleri, Kadın Bakanlığı taleplerini yineleyerek “Kadınları yok sayanlara 24 Haziran’da oy vermiyoruz” dedi
2011’de Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın yerine kurulan Aile Bakanlığı şimdi de Çalışma Bakanlığı ile birleştiriliyor. Sendika.Org’a konuşan kadın örgütleri, Kadın Bakanlığı taleplerini yineleyerek “Kadınları yok sayanlara 24 Haziran’da oy vermiyoruz” dedi
Tayyip Erdoğan geçtiğimiz günlerde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın birleştirileceğini açıkladı.
Bu açıklamayı, yıllardır Kadın Bakanlığı kurulması için çalışmalar yürüten kadın örgütlerine sorduk. Taleplerinde ısrarcı olduklarını belirten kadınlar, kendilerini yok sayanlara 24 Haziran’da oy vermeyeceklerini belirtti.
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’ndan Av. Deniz Bayram, Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın kaldırılıp yerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kurulması sürecinden itibaren kadının yok sayıldığını belirterek şunları ifade etti:
Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın kaldırılarak, sadece aile ve sosyal politikaları önceliklendiren, kadınlar bir aile içinde olmadığında ya da bir aile içinde olmayı reddettiğinde kaynak ve politikalara erişimini kaldıran Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kuruldu. Uzun vadede, kadından sorumlu kadın ve eşitlik bakanlığının olmamasının, kadınların hayata eşit katılımını imkansızlaştırdığını, şiddet gören, yoksul veya cinsiyet ayrımcılığının farklı yönlerden dezavantajlarını yaşayan kadınların sosyal politikalardan yararlanamadığını deneyimledik. Şimdi ise Hükümet el arttırıyor ve bakanlığın Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı altında konumlandırılma planını duyuruyor.
Kadınların bağımsız bir birey olarak değil sadece aileye tabi görüldüğüne dikkat çeken Bayram sözlerine şöyle devam etti:
Kadınları, bağımsız birey olarak görmeyen, sadece aileye tabi gören anlayış şimdi de kadınları kamu politikaları açısından iş gücü nesnesine dönüştürüyor. Vergisini veren, iş gücüne katılan bu ülkenin kadın yurttaşları olarak kamu politikalarından yararlanma hakkımız ancak Kadın ve Eşitlik Bakanlığı’nın kurulması ile mümkün olur. Biz kadınlar AKP Hükümeti’nden Kadın ve Eşitlik Bakanlığı alacaklıyız. Talebimizden vazgeçmeyeceğiz.
Halkevleri Kadın Sekreteri Nebiye Merttürk de bu kararın “AKP’nin kadınlara vaat edeceği hiçbir şeyin kalmadığının ispatı” olduğunu belirterek şunları söyledi:
Erdoğan’ın başbakan olduğu süreçte Kadın Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na çevrildi. AKP seçimleri kazandığı ilk dönemlerde kadın haklarını çokça gündem yapmıştı. Ancak kürtaj yasağı ile birlikte oldukça açık bir biçimde ortaya çıkan kadın düşmanı politikalar artarak devam etti. Çıraklık döneminden, ustalık dönemine kadar her dönemin ayrı katmerli kadın düşmanı politikaları ile mücadele ettik. Şimdi tam da erkek egemen bir Tek Adam diktatörlüğü inşasına hazırlanırken böyle bir hamle yapması bizim açımızdan şaşırtıcı değil. Seçim dönemlerinde daha dikkatli adımlar atılmaya çalışılırken işte böyle bir yandan da gerçekleri saklayamadıkları bir durum ortada. Ne kadar dikkat etseler de hamurlarındaki kadın düşmanlığı bu durumu saklamaya yetmiyor. Bu durum bize gösteriyor ki 16 yıldır kadınlara eşitsizlik, taciz, şiddet, yoksulluk ve ayrımcılıktan başka bir şey yaşatmayan bir iktidarın ömrü çoktan dolmuştur.
Merttürk açıklamasının devamında AKP’nin “kadın” kelimesini bile duymaktan rahatsız olduğunu kaydederek sözlerine şöyle devam etti:
“Kadın” kelimesini duymaktan dahi rahatsız olanlara karşı, kadınların isyanıyla cevap veriyoruz. Kendi iktidarları döneminde adımızı bakanlıklardan silen, kadınlara yönelik sorunları çözecek tek bir programı olmayanlara karşı tüm kadınları önce 24 Haziran’da sandıkta tamamlamaya, sonrasında eşitlik mücadelesini büyütmek için sokakta olmaya davet ediyoruz.
Kadın Meclisleri’nden Melek Önder, 24 Haziran seçimleri sürecinde partilerin ilk sıralarda kadın vekil adaylarını az göstermesine değinerek şunları kaydetti:
Geçtiğimiz günlerde Erdoğan’ın yapmış olduğu açıklamaya Kadın Meclisleri olarak tepki gösteriyoruz. Özellikle seçim sürecinde kadınlar üzerinden pek çok tartışma olmuştu. Partilerin ilk sıralarda kadın vekil adaylarının az olması, güçlü bir kadın programlarının da olmadığı yönünde. Bunların üstüne Erdoğan’ın yaptığı açıklama ile aslında görüyoruz ki içinde “kadın” kelimesinin dahi geçmediği Aile Bakanlığı’nın bu haline bile tahammül edemiyorlar. Bu yüzden iki bakanlığı birleştiriyorlar. Ama biz şunu biliyoruz kadın politikalarına daha fazla yön verebilecek bir kadın bakanlığı talebinde bulunurken bu açıklamanın yapılması kadınlar için geri bir adımdır. Kaldı ki günümüzde kadınların yaşamsal sorunlarının hiçbiri çözülmüş değil. Kadınların her gün şiddet gördüğü, koruma kararına rağmen öldürdüğü, iş yerlerinden tazminatsız çıkarmaların yaşandığı bugünlerde bu adım tüm kadınlar için geriye gidiştir.
Konuşmasının devamında Kadın Bakanlığı’na ihtiyaç olduğunu vurgulayan Önder, sözlerine şöyle devam etti:
Kadınlar olarak seçim süreci içindeyken sürekli olarak bu talebi dile getirmeliyiz. İspanya’da kabinenin çoğunluğu kadınlardan oluştu. Biz de bunu talep edebiliriz. Yıllardır mücadele vermeye devam ediyoruz. Bizi kadınları yok saymalarına inat mücadele etmeye devam edeceğiz. Kadınların kendisini yok sayanlara oy vermeyeceğiz.
İlerici Kadınlar Meclisi’nden Av. Yelda Koçak ise kadınların yaşam haklarına saldırılar yoğun şekilde devam ederken konu ile ilgili bakanlıkların kapatılmasını şu şekilde değerlendirdi:
Kadınların yaşam hakları, vücut bütünlüğü bu kadar ağır tehdit altındayken kadın ve aileden sorumlu devlet bakanlığını kapatarak aile ve sosyal politikalar bakanlığına dönüştüren, kadınların yasal haklarına her fırsatta saldıran AKP iktidarı şimdi de her türlü sendikal ve ekonomik hakları saldırı altında olan işçilerle kadınların durumunu tek bakanlık altına almaya çalışıyor. Kadının adını bakanlıktan çıkardılar yetmedi, kadını aileye ve sosyal yardım adı altında sadaka kültürüne hapsetmeye çalıştılar yetmedi. Şimdi de çok farklı bir alan olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını birleştirmeye kalkıyorlar. Her iki bakanlığın gündemi ile ilgili bırakın iş yapmayı, aleyhte iş yapmayı kendine görev edinen bu iktidarın sonu işçilerden ve kadınlardan yana esen rüzgarla gelecek. Her gün kadınlar ikinci sınıf insan muamelesi görerek öldürülüp şiddete uğrarken, onlarca işçi iş cinayetleriyle katledilirken bu iki bakanlığı birleştirmek ‘Ben sizler için hiçbir şey yapmayacağım’ demektir. O zaman biz de toplumun yarısını oluşturan kadınlar ve hayatı üreten işçi ve emekçiler olarak diyoruz ki; sizin de sonunuzu biz getireceğiz ve mutlaka kazanacağız.
Türk Kadınlar Birliği Başkanı Avukat Sema Kendirci, açıklamanın gerekçesi olmadığını ve planlamanın nasıl gerçekleşeceğinin bilinmediğini belirterek şunları söyledi:
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın adı Kadın Bakanlığı olmalı. Kadınlara ve çocuklara yönelik politikalar üretecek kurumlar gerekli. Söz konusu iki farklı bakanlığı hangi amaçla bir araya getirecekler bilinmiyor. Muhtemelen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın altına yerleştirilecek. Ama sormak lazım. Bu iki bakanlığın nasıl bir benzerliği, çalışması olabilecek?
Konuşmasının devamında “Yol yakınken böyle bir işlemin yapılmaması gerekiyor” diyen Kendirci, sözlerini şöyle tamamladı:
İlk olarak Kadın Bakanlığı’nı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na dönüştürdüler. Şimdi de iki bakanlığı birleştirmek istiyorlar. Önce kadının adından ardından da aileden vazgeçtiler. Hani aile kutsaldı? Sanırım aile içinde de kadın olduğundan kadını çağrıştıran her şeyi ortadan kaldırmayı amaçlıyorlar.
Mor Dayanışma’dan Gamze Özkök ise 2011’de kurulan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kadın politikası üretmediğini belirterek şunları söyledi:
Biz kadınlar 2011 yılında kurulan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kadınların toplumsal konumlarını ikincilleştiren, onları her alanda ezen sosyal koşullarla barışık bir şekilde çalışan bir kurum olduğunu ve kadınların erkek düzeni tarafından ezilmelerine sürekli meşruiyet ürettiğini her zaman dile getiriyorduk. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı’nın birleştirilmesi haberini Erdoğan’dan sürpriz bir açıklamayla aldık. Doğrusu bu açıklama bugüne kadar sürdürülen bu politikaların devam edeceği anlamına gelir. Ki bunun kadınlar açısından çok da sürpriz bir haber olduğunu söyleyemeyiz.
2011 yılından bu yana Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının faaliyet karnesine bakacak olursak ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılır.Bakanlık her fırsatta ailenin kadından önce geldiğini söylüyor ve kadının yalnızca aile içerisinde konumlandığı bir durumu meşru görüyor. Kadınlara yalnızca aile yaşamı dayatılıyor. Ev içi emeğimizin ve bedenimizin sömürüldüğü, içerisinde can verdiğimiz aile kurumunu korumsya yönelik bir bakanlık bu. Açıkçası erkek egemenliğinin zihniyetinin yansıması olarak işleyen bir kurum. Erkek şiddeti ile mücadele ediyormuş gibi yapıp, kadın cinayetlerini normalleştiren, politika ve söylemleriyle şiddet uygulayan erkekleri koruyan ve kollayan bir bakanlık.
Hatırlayalım 2015-2016 yıllarında gerçekleşen Ensar Vakfındaki tecavüz olayındaki tutumu. Dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu bu olayla ilgili “Bir kere yaşanmış bir olay” diyebilme cürretini kendinde bulabilmişti.
Bu bakanlığın zihniyet yapısını yayımladıkları raporlardan da anlayabiliriz. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın 2016 yılına ait faaliyet raporunda Çanakkale Savaşı’nın yıldönümünde bütün il merkezlerinde mevlit okutulmasını birincil faaliyet olarak yayınlanmıştı. Şiddet, cinayet, taciz, tecavüz ya da kadın istihdamı ile ilgili bir öncelik yok. Mevlit var.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı’nın birleştirilmesine dair detayları henüz bilmediklerini ekleyen Özkök, birleştirilecek bakanlıkların da kadınların taleplerinden uzaklaşacağını ekleyerek sözlerini şöyle tamamladı:
Kadınların gündelik sorunlarından daha çok uzaklaşan, ucuz kadın emeğine dayalı patriarkal kapitalizmin kâr, üretim ve yeniden üretim kaygılarına daha çok yaklaşan bir yaklaşımın benimseneceğinden eminiz.
Mor Dayanışma olarak; erkek egemen düzeni koruyarak bizleri yok sayan, bizleri patriarka ile kapitalizmin şiddet ve sömürü nesnesi haline getiren bir bakanlık değil; kadınların taleplerine odaklanacak, kadınlardan yana politikalar üretecek, kadınların ikincil konumlarıyla mücadele edecek, kadın örgütleri ve STK’lerle işbirliği içerisinde olacak bir Kadın Bakanlığı istiyoruz.
İlgili haberler:
Sendika.Org