Türkiye’de sermaye birikim rejimi krizi yaşandığını, bunun resesyon ile birleşmesi halinde yapısal bir krizin doğacağını belirten Akçay, 24 Haziran sonrası senaryolarını yazdı
Türkiye’de sermaye birikim rejimi krizi yaşandığını, bunun resesyon ile birleşmesi halinde yapısal bir krizin doğacağını belirten Akçay, 24 Haziran sonrası senaryolarını ise şöyle yazdı: Muhalefet kazanırsa neoliberal reçetenin dışına çıkmak zorunda, iktidar kazanırsa yapısal kriz büyük olasılık, başkanlık ve parlamento ayrışırsa erken seçim kapıda
Gazete Duvar yazarı Ümit Akçay, ekonomide yaşanan krize ilişkin tanımlamalar yaparak 24 Haziran seçimleri sonrası senaryolarını yazdı.
Türkiye ekonomisinin 2016’nın üçüncü çeyreğinde daralmaya başladığını, bunun 2000’li yıllarda takip edilen büyüme modelinin sonuna gelinmesi anlamını taşıdığını belirten Akçay, 16 Nisan referandumunda ekonominin bir basınç oluşturmaması için sorunları ertelemeye dönük bir “geleceğe kaçış planı”nın uygulamaya konulduğunu, bugün ise bu olumsuz sinyallerin görüldüğünü söyledi.
Teknik anlamıyla ekonomik krizi (resesyon) “Ekonominin iki çeyrek üst üste (yani 6 ay) daralması”, sermaye birikim rejiminin krizini ise “Sermaye birikim sürecinin uzun bir süre içinde gösterdiği düzenlilikler, birikim gerçekleştiği temel sektörler ve bu birikim rejimi ile uyumlu olan ekonomi politikaları” diye açıklayan Akçay şöyle devam etti:
Her sermaye birikim rejimi krizi, resesyonla birlikte sonlanır ve yeni bir birikim rejimi kurulur diyebiliriz. Ancak her resesyon, bir birikim rejimi krizine tekabül etmeyebilir. O nedenle krizleri niteliklerine göre incelemek daha verimli olabilir.
Ekonomik krizleri durumsal (contingent) ve yapısal olarak ikiye ayırabiliriz. Belirli bir birikim rejimi sürerken, dönemsel tıkanıklıklar nedeniyle resesyonlar yaşanabilir. Bu durumsal bir krizdir. Ekonomik daralmaya neden olan unsur(lar) geçici olduğu için birikim rejiminin sürmesini tehlikeye atacak büyüklükte krizler oluşmaz.
Yapısal krizler ise, resesyonların birikim rejimi krizi ile birleştiği zaman ortaya çıkar. Türkiye’nin yakın geçmişinden örnekler vermek gerekirse 1971 krizi durumsal iken 1978-1980 krizi yapısaldır. Ya da 1994 krizi durumsal iken 2001 krizi yapısaldır. Yani, yapısal krizleri durumsal krizlerden ayıran, sermaye birikiminin koşullarının dönemsel kesintilerin ötesinde, köklü bir şekilde tıkanmasıdır.
Türkiye’deki krizin durumsal/geçici değil, sermaye birikim rejiminin krizi olduğunu ve bunun bir resesyon ile yapısal bir hal alabileceğini kaydeden Akçay, yazısını şu üç senaryo ile bitirdi:
Yazının Gazete Duvar’daki özgün hali için tıklayın.
Sendika.Org