Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde her sene düzenlenmekte olan İnek Bayramı kutlamalarına Mülkiyeliler Birliği Yönetim Kurulu üyeleri alınmadı
Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde her sene düzenlenmekte olan İnek Bayramı kutlamalarına Mülkiyeliler Birliği Yönetim Kurulu üyeleri alınmadı. Mülkiyeliler Birliği ve Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim elemanları konuya ilişkin açıklama yayımladı
Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde geleneksel olarak her yıl yapılan İnek Bayramı yıllardır AKP ve yandaş yazarların hedefindeydi. Geçtiğimiz sene de gericilerin hedef göstermesi üzerine Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş kutlamaları yasaklamayı denemiş fakat Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF) öğrencileri yasağı tanımamıştı.
Dün (2 Mayıs) İnek Bayramı kutlamalarına ilişkin dekanlıkla görüşmek üzere fakülteye giden Mülkiyeliler Birliği Genel Başkanı Dinçer Demirkent’in, Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş’in sözlü talimatı ile okula girişi yasaklandığı öğrenildi. Demirkent, ısrarcı olması halinde ise gözaltına alınmakla tehdit edildi.
Bugün ise İnek Bayramı kutlamalarına Mülkiyeliler Birliği Yönetim Kurulu üyeleri “dışarıdan oldukları” gerekçesiyle alınmadı. SBF Dekanı Orhan Çelik, Mülkiyelilerin görüşme taleplerini ise görmezden geldi.
Yönetim kurulu, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, İnek Bayramı’nın bir şenlik olmadığını, üniversite yönetiminden, akademisyenine, siyasi iktidarlara kadar herkesi mizahi bir dille eleştirildiği bir gelenek olduğunu belirtti. Açıklamada rektörlüğün ve fakültenin, bu geleneğin içini boşaltmaya ve sıradan bir bahar şenliğine dönüştürmeye çalıştığının altı çizildi. Açıklamanın devamı şöyle:
Şüphesiz ki bu yasakçı ve keyfi uygulama, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne yönelen geniş çaplı tasfiyenin bir uzantısıdır. Bu tasfiyeyle; mezunları, öğrencileri ve hocaları ile bir bütün olan Mülkiye camiası hedef alınmaktadır.
Mülkiyeliler Birliği Yönetim Kurulu olarak, gerek Ankara Üniversitesi gerekse Siyasal Bilgiler Fakültesi yönetimine bir gerçeği hatırlatmak isteriz: 160 yıllık tarihiyle Mülkiye, bu zor dönemde de birlikte yürüyebilme kabiliyetine, geleneğini ve değerlerini yaşatma kararlılığına sahiptir. 80 yıllık geleneğimizin tüm mizahıyla düşünsek dahi aklımıza gelmeyecek bu trajikomedi bittiğinde tarih, sizleri karşımıza çıkardığınız bariyerlerle, bizleri de o bariyerleri aşan birlikteliğimizle hatırlayacaktır. Çünkü Mülkiye, dört duvar arasına sıkıştırılamayacak kadar büyüktür! Unutmayın ki Mülkiye her yerdedir!
SBF’li öğretim elemanları ise yasaklama uygulamasına yaptığı açıklamayla tepki gösterdi. Açıklamada, korku zinciri nedeniyle üniversitelerin resmen açık, fiilen kapalı; İnek Bayramı’nın kağıt üstünde var ama fiilen olmadığı belirtildi. Korku zincirinin yukarıdan aşağı işletildiği belirtilerek şu ifadelere yer verildi:
Yönettiklerinden korkan bir siyasal iktidar, üniversitelerinden korkan bir YÖK düzeni, fakültelerinden korkan bir rektör, kendi öğrencilerinden korkan bir dekan, dekanından ve rektöründen korkan cübbeleri düğmeli hocalar… Bu zincir sayesinde geleneksel olarak İnek Bayramı’nın açılışını, her yıl olduğu gibi, “Sevgili İnekler, kesimhaneler hazırlandı, siz de hazır mısınız?” diye gerçekleştirmesi gereken SBF dekanı konuşma yapmaktan vazgeçmiş ama korku bununla kalmamış, Mülkiyeliler Birliği yönetiminden korkan rektörlük ve dekanlık onların sözünü de engellemek için bayramın açılış törenini iptal etmiştir.
Geçtiğimiz sene İnek Duası’nı okuyan öğrenciye “dini değerleri aşağılamak”tan dava açıldığı anımsatılarak, “Bugün de İnek Duası programa alınmamış, onun yerine İnekname adıyla bir ucube geçirilerek bayram ve dua varmış gibi gösterilmeye çalışılmaktadır” denildi.
“Apaçık üniversite işgal ve kuşatma altındadır. Ancak bunun başlıca sorumlularından biri de biz üniversite öğretim elemanlarıyız” sözleriyle devam eden açıklamada şunlar kaydedildi:
Nasıl ki 12 Eylül askeri-faşist diktatörlüğü eliyle YÖK düzeni inşa edilerek ve asistanlık kurumu budanarak üniversitenin çölleşme süreci başlatıldıysa ve biz buna sessizce uyum gösterdiysek, üniversitelerin kapatılması da bizzat biz, üniversite mensuplarının destekleri, alkışları, teşvikleri sayesinde estirilen kampüs rüzgarlarıyla başlatılmış ve üniversiteler halktan, şehirden, zamandan kopuk, belleksiz, belleğini zamanın muktedir ruhundan devşirmeye muhtaç hale getirilmiştir. Mekteb-i Mülkiye’nin de içinde yer aldığı Cebeci fakülteleri arasından geçen sokağa kampüs yapıyoruz denerek nasıl usulsüzce el konulup sokaktaki insanla bu fakültelerin bağı kesildiyse, bu fakültelerin yeşil alanlarını park olarak kullanan şehir sakinleri nasıl kovulduysa, canları sıkıldığında anfilere doluşan mahallenin ihtiyarları nasıl kapılardan çevrilmeye başlandıysa, bizim o gün yapılanları, bugün yaşadıklarımızın habercisi olarak görmemiz gerekirdi. Göremedik. Önce sokaklar, sonra insanlar kovuldu. Şimdi etrafımızı yüksek duvarlar, dikenli teller, beli silahlı sivil polisler, eli coplu özel güvenlik görevlileri çeviriyor. Bırakalım sokaktakini, üniversitenin ruhuna uygun eleştirel bir ses çıkaran her öğrencimiz soluğu ya cezaevinde ya okuldan atılarak sokakta alıyor. Artık mezunlarımız, eski hocalarımız, hukuksuz bir biçimde ihraç edilmiş hocalarımız, tüm anayasal hakları, temel insan hakları ayaklar altına alınarak fakültelerine giremiyorlar! Ama elleri satırlı, palalı, dilleri küfürlü dileyen herkese kampuslerin kapıları ardına kadar açılıyor!
Açıklamanın devamı şöyle:
Üniversite, öğrencilerin, öğretim elemanlarının, mezunlarının, ailelerinin ve arkadaşlarının, dostlarının ortak yurdudur! Sahibinin sesi rektörlerin, dekanların, cübbeleri düğmeli hocaların değil! Özel güvenlik şeflerinin, sivil polislerin değil!
Biz, Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim elemanları olarak, biliyor ve kabul ediyoruz ki üniversite eleştirinin yurdudur, zamana uymanın değil! Rüzgara karşı yürümenin yurdudur, rüzgarın önüsıra-peşisıra değil! Öyleyse, bayramın bayram olmaktan çıkarıp yerine bayram taklitlerinin geçirildiği bir performansın suç ortağı olmayı reddediyoruz. Sözümona kurumu ve gelenekleri korumak adına, her nasıl olursa olsun geleneği sürdürmenin, geleneğin asli sahipleri kurumlarına bile giremiyorken şenlik yaptığını sanmanın, geleneğin katillerinin aklanmasını ve meşrulaştırılmasını sağlamaktan başka hiçbir işe yaramadığı bir noktadayız. Öyle bir noktadayız ki geleneği ve kurumu korumak için, geleneğin ve kurumun ölü bir kabuğa dönüştürüldüğü yerde, ölülere tapınmayı reddediyoruz. Ancak bizler, Hakan Yurdakuler gibi, Arkadaş Zekai Özger gibi ölülerimizin capcanlı nefesleriyle ısınıyor ve bu emanet nefesi, son uyumcu olmayan Mülkiyeli de hayatta kalana dek, Mülkiyelilere teslim etmeyi görev sayıyoruz.
Rüzgarın önüsıra-peşisıra koşmayan, rüzgara karşı yürüyen tüm mülkiye mensuplarını saygıyla selamlıyor ve inek bayramlarını coşkuyla kutluyoruz!
Sendika.Org