Brezilya’daki kamyon şoförlerinin grevi çok kitlesel ve kelimenin gerçek anlamıyla bütün ülkeyi etkiliyor. Brezilya ekonomisinin tamamını durdurmuş durumda
Kamyon şoförlerinin grevi örneğinde, ülkenin dört bir yanındaki proleterler gıdadan yoksun kalmakta ve bu gibi kitlesel grev durumlarında daha da sert biçimde yaşanan fiyatlardaki artışa bağlı olarak pek çok temel ihtiyacından yoksun kalmaktadır. İşçiler arasında son kertede bir çatışmaya yol açacak olan bu kördüğümü çözmek adına geliştirilebilecek mantıksal çözüm, ülkenin dört bir yanında işçi sınıfının dayanışmasını harekete geçirerek sermayeye, paraya ve devlete karşı insani ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamaktır. Bu türden bir girişim, üretici güçlerin artık kâra ya da sınıfsal tahakküme değil, insani arzulara, isteklere ve kapasitelere tabi olduğu bir yeni üretim tarzı yaratma noktasına uzanacak biçimde dünya ölçeğinde genelleşme potansiyeline sahiptir
Başlangıçta, taşımacılık sektöründeki sermayedarlar, kamyon şoförlerinin grevini, petrol şirketlerine ve hükümete karşı ve sermayedarlar arasındaki rekabette kendi çıkarları için pazarlık etmek üzere kullanmaya çalıştılar. Hatta olayın bir lokavt mı yoksa bir grev mi olduğu bile kuşkuluydu. Fakat sonrasında, grev kontrolden çıktı. Taşımacılık sektöründeki sermayedarlar, grevi sonlandırmak için hükümet ile bir anlaşmaya vardıklarında, işçiler grevi sürdürdüler ve grev daha da kitleselleşti.
Grevin gelişimi
Kamyon şoförlerinin grevinin ilk nedeni, uluslararası piyasada petrol fiyatlarının spekülatif dalgalanmasıyla (yani, fiyat değişkenliğinin neredeyse bitcoin’deki gibi yaşanmasıyla) ve yine Dolar’ın Brezilya para birimi Real’e karşı kurunun spekülatif dalgalanmasıyla doğrudan bağlantılı olan biçimde mazotun fiyat politikasından kaynaklanan fiyat artışları idi.
Kamyon şoförleri (%46’sının kendi kamyonları, %53’ü başkasının kamyonunda şoför) bundan aşırı derecede etkilenmektedirler çünkü kamyonlarının mazotunun parası kendi ceplerinden çıkmaktadır. Grev çok kitlesel ve kelimenin gerçek anlamıyla bütün ülkeyi etkiliyor. Brezilya ekonomisinin tamamını durdurmuş durumda.
Fakat grevin başlangıcında, taşımacılık alanındaki sermayedarlar da greve katıldılar ve hatta grevin başını çektiler çünkü petrol şirketlerine ve hükümete karşı ve sermayedarlar arasındaki rekabette kendi çıkarları söz konusuydu. Bu anlamda, dediğimiz gibi, olayın bir lokavt mı yoksa bir grev mi olduğu belli değildi çünkü bu grev, televizyonda her daim yıkıcılık ve hatta suç olarak sunulan diğer grevlerin aksine, burjuva medya ve hatta polis tarafından bile tuhaf bir şekilde destekleniyor gibi görünüyordu. Grev daha sonrasında sermaye çevrelerinin çıkarlarına hizmet edecek bir pazarlık nesnesi olarak maniple edildi (örneğin, işverenlerin işçilere daha az hak tanımaya dönük talepleri söz konusu oldu).
24 Mayıs’a kadar, işveren sendikaları (ya da satılmış işçi sendikaları) hükümet ile grevi bitirmek üzere anlaştılar ve (petrol fiyatlarının ayda bir düzenlenmesi, gündelik dalgalanmaya bırakılmaması ve yine petrol fiyatlarının yüzde 10 düşürülmesi gibi) bazı taleplerini kabul ettirdiler.
Gelgelelim, sermaye çevreleri anlaşma yapmalarına rağmen grevi durduramadı çünkü işçiler greve devam etme kararı aldılar (ve grev daha da güçlendi). Greve katılmaya devam eden bazı sermayedarlar halen vardıysa da, grev artık ağırlıklı bir biçimde patronlara karşı bir mücadele, bir sınıf mücadelesi haline geldi. Örneğin, taşımacı şirketler ve işverenler tarafından işçilere çok az ücret verilmesi konusunda karşı talepler dillendirilmeye başlandı. İşte bundan sonra, burjuva medya grevi bir yıkıcılık ve suç olarak haberleştirmeye başladı ve hükümet de greve silahlı kuvvetlerin müdahale etmesi emrini verdi.
Bizim aldığımız konum
Kuşkusuz bizler işçilerin kendi koşullarını iyileştirmeleri için verdikleri her türden özerk mücadeleyi destekliyoruz. Bu türden eylemlerde katkıda bulunabileceğimiz şey ise, bunları, sadece kendi ülkelerimizdeki değil bütün dünyadaki yönetici sınıfa karşı bütün işçiler, ezilenler, proleterler arasındaki dayanışmayı güçlendirip güçlendirmediği kriteri üzerinden değerlendiren, toplum üzerindeki bu türden etkilerde bulunup bulunmadığı üzerinden değerlendiren bir bakış açısı sunmaktır.
Bu türden bir yerden baktığımızda, hizmet ve taşımacılık sektörlerindeki grevler, bu hizmetleri kullanan diğer proleterleri ve sadece patronları ve hükümeti değil, “yatırımın çeşitlendirilmesi”nden faydalanmaları nedeniyle pek sıkıntı çekmeyenleri (örneğin, çoğunlukla çeşitli sektörlerden ve hatta çeşitli ülkelerden şirketlerin hissedarı olan sermayedarları) güçlü bir biçimde etkilemektedir. Bu açıdan, burada ele aldığımız kamyon şoförlerinin grevi örneğinde, ülkenin dört bir yanındaki proleterler gıdadan yoksun kalmakta ve bu gibi kitlesel grev durumlarında daha da sert biçimde yaşanan fiyatlardaki artışa bağlı olarak pek çok temel ihtiyacından yoksun kalmaktadır. İşçiler arasında son kertede bir çatışmaya yol açacak olan bu kördüğümü çözmek adına geliştirilebilecek mantıksal çözüm, ülkenin dört bir yanında işçi sınıfının dayanışmasını harekete geçirerek sermayeye, paraya ve devlete karşı insani ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamaktır. Bu türden bir girişim, üretici güçlerin artık kâra ya da sınıfsal tahakküme değil, insani arzulara, isteklere ve kapasitelere tabi olduğu bir yeni üretim tarzı yaratma noktasına uzanacak biçimde dünya ölçeğinde genelleşme potansiyeline sahiptir.
[Libcom’daki İngilizce orijinalinden Soner Torlak tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.