Haydi devrimciler, çocuklarla oyun oynamaya, şarkı söylemeye, şenlik yapmaya ve birlikte hayatı anlamaya. Bugünkü oyunumuz mühür kırmak, faşist madara etmek
Haydi devrimciler, çocuklarla oyun oynamaya, şarkı söylemeye, şenlik yapmaya ve birlikte hayatı anlamaya. Bugünkü oyunumuz mühür kırmak, faşist madara etmek
Otobüsler dolusu çevik, otomobiller dolusu sivil polis ellerinde beylerbeyinin fermanı ile dayanmışlar Halkevlerinin kapısına. Kitapların okunmasını, tiyatroların oynanmasını engellemek için. Çocukların oyunlarını bozmak, gençlerin şarkılarını, kadınların kahkahalarını susturmak için. Bilim yasaktır, oyun yasaktır, eleştirmek yasaktır demek için. Bilimsel laik eğitim yasaktır demek için.
Hukuk yok, terör var! Hurafenin ve korkunun gücü adına konuşuyorlar. Soruyoruz. “Karar?” “Yok”; “Yasa?”, “Emir”; “Delil?” “Yok”; “Yaptığınız yasadışı”, “Bana emir verene şikayet et”… Etikten yoksun cevaplar uzayıp gidiyor.
Hukuk yoksa zorbalık vardır. Zorbalık varsa Halkevciler direnir, en çok da Halkevci gençler. Onun için fermanlarını coplu, gazlı, TOMA’lı, tüfekli bir polis ordusu ile gönderiyorlar, böyle gönderiyorlar ki gözümüz korksun. Ama gözlerimizde aradıkları o korkuyu bulamayacaklar. Tek korkumuz olabilir halkın umutlarına layık olamamak.
Bu devrimci olanla karşı devrimci olanın savaşı. Bu devrimci Halkevcilerin, karşıdevrimci Erdoğan’a karşı mücadelesi. Bu bilimle, bilimsel olan ile hurafenin, devletleşmiş cehaletin savaşı. Ama adımız kadar eminiz ki biz kazanacağız, siz kaybedeceksiniz. Öyle uzlaşma filan da olmayacak, devrim olacak, hurafe devrilecek bilimsel olan kazanacak. Dünyanın öküzün boynuzu üzerinde durduğuna ve düz olduğuna, güneşin dünyanın etrafında döndüğüne, aşının haram olduğuna inandırmayacaksınız. Siz gidin deve sidiği için, hacamat yaptırın, bu toplumu daha fazla hacamat edemeyeceksiniz. Siz Osmanlısınız, yani Ortaçağsınız biz demokratik cumhuriyetiz, bilgi çağıyız. Sizin tedrisatınız İmam Hatip, bizim tedrisatımız atom, kuantum, uzay. Sizin kültürünüz beton, plastik ve baruta dairdir bizim ki doğa ve insana…
Halkevleri devrimcidir.
Çocuklarımızı hurafelerle sakatlamanıza karşı çocuklarla eğlenceli bilim yapmak devrimcidir.
Korkuyla çocukların iradesini kırıp her tür çirkin emellerinize alet etmenize karşı çocuklarla oyun oynamak devrimci eylemdir.
Sizin, çocuklarımızı tarikatların karanlık dünyasına hapsedip, istismar etmenize karşı bedensel dokunulmazlıklarını anlatmak devrimcidir.
Çocuklarımızın hayal dünyasını karartan cüppeli, sarıklı, sakallı, şeyhli asalaklarınıza karşı çocuklara gülmeyi, umut etmeyi, hayal kurmayı aşılayanlar devrimcidir.
Kediye düşman, köpeğe düşman, yeşile düşman, akarsuya düşman, kadına düşman, çocuğa düşman, siyahiye düşman, göçmene düşman, işçiye düşman, farklı olana düşman. Kısacası var olana, yaşayana, yaşıyorum diyebilene düşman. Secde ettiğiniz betondan, plastikten ve baruttan kapitalist dünyanızda yaşamaya mahkûm değiliz. O sizin mahkûmiyetiniz, sizleri de kendinizi mahkûm ettiğiniz bu lanetli korku saltanatından kurtaracağız. İnsanlık tiranlar eliyle yeniden ve yeniden yaratılmış en karanlık çağları yeniden ve yeniden yırtarak ulaştı bugünlere. Bunu da yırtacağından hiç şüphemiz yok. Korkmakta haklısınız, tüm çabalarınıza karşın beton, plastik ve barutun iktidarı her gün yaşam tarafından aşındırılıyor.
Haydi devrimciler, çocuklarla oyun oynamaya, şarkı söylemeye, şenlik yapmaya ve birlikte hayatı anlamaya. Bugünkü oyunumuz mühür kırmak, faşist madara etmek. Oyun biraz sert oynanacak gibi. Dizler kanayabilir, kaşlar açılabilir. Hayatımızı yaşamak bazen insanlaştırma mücadelesidir, onları da insanlaştıracağız, günahı bize düştü. Haydi bilimi ve oyunu hayatlarımızda hakim kılalım. Hurafeyi ve korkuyu yenelim.
Saltanatlarını kaybetme korkularını, çocuklara ve tüm topluma pompaladıkları açlık, yokluk, cop, hapishane, ölüm korkusu ile yatıştırıyorlar. Ancak nafile.
Madam Cruie laboratuvarında hayatını kaybetmeyi, Bruno yakılmayı, Spartaküsler, Che Guevara’lar ölümü boşuna göze almadılar, insanlık için büyük amaçları vardı. Onlar bilimin, özgürlüğün ateşi sönmesin diye bedenlerini ölümsüz fikirlere dönüştürdüler. Şimdi o fikir milyonlarca insanda yeniden ve yeniden harlanıyor.
Otobüsler dolusu çevik, otomobiller dolusu sivil polis ellerinde beylerbeyinin fermanı ile dayanmışlar Halkevlerinin kapısına. Karanlığın saltanatını baki kılmaya çalışanları Giordano Bruno’nun engizisyon yargıcına söylediği sözlerle yanıtlayalım: “Aydınlık ve karanlık arasındaki, bilim ve cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım. Ne gördüğüm hakikati gizlemekten hoşlanırım, ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım. Oysa siz, ölümümü bildirirken benden daha çok korkuyorsunuz.”
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.