Avaaz, dünya kamuoyunu yönlendiren, sözde “insani” duyarlılığıyla küresel kampanyalar yürüten bir uluslararası PR firmasıdır. Avaaz bugün, Doğu Guta’da 7 yıldır rehin tutulan ve acımasızca katledilen masum siviller için değil, onları katleden cihatçılar için de avaz avaz bağırıyor
Avaaz, dünya kamuoyunu yönlendiren, sözde “insani” duyarlılığıyla küresel kampanyalar yürüten bir uluslararası PR firmasıdır. Ama neoliberal-emperyalist taleplerin sözcülüğünü “iyi” yürüten, Suriye’ye yönelik emperyalist müdahale çağrılarının başını çeken bir organizasyon olduğu da bilinir. Avaaz bugün, Doğu Guta’da 7 yıldır rehin tutulan ve acımasızca katledilen masum siviller için değil, onları katleden cihatçılar için de avaz avaz bağırıyor
Suriye’de 7 yıldır devam eden bir yıkım ve işgal var. 7 yıl önce başlayan Suriye’ye yönelik dış müdahale çağrılarının hız kesmeden sürdüğünü ve kaybedenlerin ‘Avaaz’ı çıktığınca savaş çığırtkanlığını hala devam ettirdiklerini görüyoruz. Elbette bu çığırtkanlık medya gücüyle yapıldı. Ama bunun yanı sıra oldukça organize küresel bilişim ağlarıyla yürütülen kampanyaların gücü ve etkisi de göz ardı edilemez. Savaş baronlarının avazı çıktığı kadar bağırması anlamına gelen bir küresel ağdan, Avaaz’dan söz ediyoruz. Avaaz, dünya kamuoyunu yönlendiren, sözde “insani” duyarlılığıyla küresel kampanyalar yürüten bir uluslararası PR firmasıdır. Ama neoliberal-emperyalist taleplerin sözcülüğünü “iyi” yürüten, Suriye’ye yönelik emperyalist müdahale çağrılarının başını çeken bir organizasyon olduğu da bilinir.
PR (Public Relations), şirketlere halkla ilişkiler ve reklam hizmeti veren firmalardır. Genel anlamda PR firmalarının işlevi ile ilgili şu ifadeler geçerlidir: “İnternet araçlarının halkla ilişkiler amacıyla etkili bir şekilde kullanılarak şirketlerin, projelerin, markaların, ürün ve hizmetlerin ya da online varlıkların yönetilmesi ve geliştirilmesi için çalışan ajanslar dijital PR ajansı ismini almaktadır. Bu ajanslar teknolojiyi olabilecek en verimli şekilde kullanarak şirketlere fayda sağlamaktadır”[1]. Tam da Avaaz’a uygun bir tarif. Avaaz böyle bir firmadır.
Rick Sterling tarafından 9 Nisan 2015’te kaleme alınan makaleye göre, 2007 yılında Avaaz’ın kurucularından biri, şu anda Purpose Campaigns’in (Amaçlı Kampanyalar) CEO’su olan Jeremy Heimans, diğeri de Dünya Ekonomik Forumu’nun önceki CEO’su Kevin Steinberg’tir. Kendilerinin deyimiyle Avaaz ismi de, “birçok dilde “ses” veya “şarkı” anlamına gediği için seçilmiştir. Başlangıçta finansman kaynak, George Soros tarafından sağlandı. Avaaz bazı değerli nedenleri desteklemiş olsa da, ABD Dışişleri Bakanlığı’na bağlı olarak neoliberal dış politikaların geliştirilmesinde öne çıkmış, Venezüella’ya karşı büyük bir dezenformasyon kampanyasının yürütücüsü olmuştur.
Web sitelerinde firmanın amacını şu şekilde açıklıyorlar: “İçinde yaşadığımız dünya ile birçok kişinin içinde yaşamak istediği dünya arasındaki uçurumu kapatmak amacıyla tüm dünya yurttaşlarını örgütlemek…”[2]
Son derece karanlık bir organizasyon olan Avaaz’ın bir sivil toplum girişimi olduğu iddia ediliyor. Araya kimi kampanyalar koymuyor değil; hani duygu okşayıcı, gayet aldatıcı türden… Örneğin İsrail’in hukuksuzca tutukladığı Filistin’in cesur kızı Ahed Tamimi ve tutuklu Filistinli çocuklar için de bir kampanya başlattı. Ama hemen bitirdi ve Ahed hala İsrail zindanlarında tutukludur. Arada böylesi aldatmacaları vardır. Eğer bunun gibi kampanyalarına bir kez imza atarsanız, sizi diğer kampanyalarına boğar ve hemen arkasından sizden bağış yapmanızı ister. Sözde hiçbir ticari ilişkisi olmayan, gönüllü paydaşlarla çalışan ve tamamen “insani” amaçlara hizmet eden bir kuruluşmuş. Kendilerinin deyimiyle “46 milyon kişilik küresel bir kampanya ağıdır. Avaaz üyeleri dünyanın her yerinde yaşamaktadır: ekibimiz 6 kıtada, 18 ülkede, 17 dilde çalışmaktadır.”
Bu kadar büyük bir küresel ağın parasal kaynağı nedir? Kendilerine sorarsanız, sadece üyelerinin bağışlarıyla iş yürütüyorlar. Diyorlar ki, “Demokratik hesap verebilirlik bizim DNA’mızda var. Hiçbir sponsor şirket veya hükümet destekçisi Avaaz’a harici bir gündeme uygun olacak şekilde önceliklerini değiştirmesi için ısrar edemez; çünkü ne hükümetten ne şirketlerden bağış kabul ediyoruz.”[3] Ve sizin bu küresel ağa neden bağış yapmanız gerektiği konusunda “11 sebep” sayarak ikna etme metodunu ustaca kullanıyorlar.[4]
Ama bağış yapma konusunda herkesin bir miktar dikkatli olması gerektiğini söylemek gerek. Zira “Avaaz’ın 2010 yılında ABD Hazine Bakanlığı’na sunduğu 990 sayılı vergiden muaf tutulma talep formu kimi soru işaretlerini de beraberinde getiriyor. Forma göre Avaaz’ın 16 çalışanı var ve kayıtlarda şirket olarak geçiyor. Hükümetlerden ve şirketlerden para kabul etmediğini iddia eden bir kuruluş olmasına karşın, 2010 yılında 6,7 milyon dolarlık bir gelir bildiriliyor ve bu gelirin 180 bin dolarlık kısmının başkana maaş olarak ödendiği belirtiliyor.”[5]
Görüldüğü gibi nereden bakılsa bu organizasyonun arkasındaki kirli ilişkiler görülür ve söyledikleri kadar masum olmadıkları anlaşılır. Çünkü özellikle Suriye kampanyasını finanse eden biri var. Bu kişi, petrol ve gaz hizmetleri sektöründe bir milyarder olan Ayman Asfari…
Ayman Asfari, Suriye kökenli bir İngiliz iş adamıdır. Türkiye kamuoyu Asfari’yi “Suriyeli muhalif” olarak tanıdı. Eylül 2013’te İstanbul’da bir araya gelen Suriyeli muhalifler ve işadamları “Suriye Demokratlar Birliği” adlı yeni bir oluşum kurdu. Bu oluşumun kurucu üyeleri arasında Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’ndan (SMDK) Mişel Kilo ve Forbes dergisinde 1,9 milyar dolar serveti olduğu belirtilen Suriye kökenli İngiliz işadamı Ayman Asfari yer alıyor.[6] İşte bu milyarder muhalif, Avaaz’ın ilki 2014 yılında başlatılan Suriye kampanyalarını finanse edendir.
5 yıldır Suriye ile ilgilenen Avaaz’ın bütün kampanyaları, Suriye’ye dış müdahale çağrılarına odaklıdır. Peki ne tür kampanyalar yürütüldü?
Avaaz ilk olarak, 25 Mayıs 2012 tarihinde gerçekleşen Hula Katliamı’yla ilgili bir kampanyaya imza attı. Suriye’nin Humus vilayetindeki Hula kasabasında 49’u çocuk, 34’ü kadın 109 sivil katledildi. Sözde “insan hakları” kuruluşu Avaaz, hızlıca Hula Katliamı’ndan Esad yönetimini sorumlu tuttu ve dış müdahale çağrısında buldu. Bu konuda Martin Iqbal şunları yazdı:[7]
“Avaaz’ın arka planına şöyle bir göz attığınızda, kuruluşun egemen devletlerden yana tavrını ve organizasyonun arkasında kimlerin bulunduğunu hemen görüyorsunuz. Son derece karanlık bir organizasyon olan Avaaz’ın bir sivil toplum girişimi olduğu iddia ediliyor ve kuruluşun, ‘içinde yaşadığımız dünya ile birçok kişinin içinde yaşamak istediği dünya arasındaki uçurumu kapatmak amacıyla tüm dünya yurttaşlarını örgütlemek’ amacında olduğu belirtiliyor.
Suriye’deki Hula Katliamı’nın yalnızca üç gün sonrasında, henüz olaylardan kimin sorumlu olduğunu kimse kestiremezken, Avaaz yakaladığı fırsatı kaçırmadı ve Esad rejimini suçlu ilan eden bir imza kampanyası başlattı. Dahası, bir ‘insan hakları’ kuruluşu olduğunu ileri süren Avaaz, sayısız insanın hayatını kaybetmesi muhtemel bir dış müdahale çağrısını üstü kapalı da olsa dillendirmekten çekinmedi.”
Bu kampanyayı yürüten Alice Jay, oldukça duygusal bir yazı kaleme alıyor ve dünyanın bütün duygusal insanlarına “bunu imzalayın” çağrısı yapıyor. Batılı ülkelerin Suriyeli diplomatları sınır dışı etme kararlarına atıf yaparak çağrısını güçlendirmeyi ihmal etmiyor. Öyle ya, ABD ve Batılı ülkeler Suriye hükümetine karşı yaptırım kararı alıyorlarsa bir bildikleri vardır; Esad’ın suçlu olduğu konusunda “duygusal” insanları ikna etmede etkili olur!.. Ve Avaaz’ın kampanyasının gayet etkili olduğu görüldü. Zira güdümlü medyanın Suriye aleyhinde attığı her başlığın dünya kamuoyunda azımsanmayacak bir kitleyi kolayca inandırdığı görüldü.
Avaaz’ın Suriye aleyhindeki ikinci kampanyası, 2014’teki Suriye Cumhurbaşkanlığı Seçimi ile ilgilidir. 2014 ilkbaharında başlayan kampanya, Suriye Cumhurbaşkanlığı Seçimi ile ilgili tanıtım ve bilgilendirme yapılmasını engellemeye yönelikti. Avaaz, seçimle ilgili reklam, propaganda ve tanıtımları kaldırması yönünde Facebook’a baskı yapılması için kampanya başlattı. Bu kampanya büyük bir algı yaratmış gibi gösterildi ama Martin Iqbal göre kampanyalar büyük ölçüde gerçek değildir. O yüzden bu kampanyaya sadece kendileri ve Kerry inandı, ancak milyonlarca Suriyeli tarafından seçimler ciddiye alındı. Ama olsun, bu daha başlangıçtı onlar için!
Suriye aleyhindeki birçok kampanyanın içinde belki de en fazla göze batan “Beyaz Kasklılar” ya da “Beyaz Baretliler” (White Helmets) olarak bilinen sözde sivil kurtarma örgütünün tanıtımıyla ilgili kampanyadır.
“Beyaz Kasklılar”, emperyalist blokun ve savaş medyasının yarattığı bir mitolojidir. Sözde “Suriye Sivil Savunma-Kurtarma” örgütüdür ama ne Suriyeliler tarafından ne de Suriye’de oluşturuldu. Daha ziyade, 2013 yılında İngiltere ve ABD tarafından kuruldu. Cihatçıların kontrolü altındaki bölgelerden toplanan militanlar, kurtarma operasyonu eğitimleri için Türkiye’ye getirildiler. Program, eski İngiliz askeri James Le Mesurier’in Dubai’de bulunan “yüklenici” şirketi tarafından yürütüldü. Rick Sterling’in deyimiyle, “Beyaz Kasklılar’ın birincil işlevi propagandadır ve amaç, Esad hükümetini şeytanlaştırıp doğrudan dış müdahaleyi teşvik etmektir.”
Sözde bir sivil savunma örgütü olarak pazarlanan “Beyaz Kasklılar”, sivilleri katleden cihatçıların ta kendileriydi. Ancak bunlardan, sivillere yardım ediyormuş gibi görünen sahte kahramanlar yaratıldı. Çokça makale yazıldı bu kuruluşun sahtekarlığı hakkında. Sayısız videolar ve fotoğraflarla senaryo çekimler yaptıkları ortaya kondu, önce cihatçı militanlar olarak öldürüp, ardından kasklarını takarak yardım ediyormuş gibi yaptıkları gözler önüne serildi.
Ama yine de bu katillerin belki de dünyanın “en popüler” kahramanları haline getirilmek için çok yönlü kampanyalar yürütüldüğünü gördük. Bu kampanyalar sayesinde dünyanın birçok yerinden bu organizasyona milyarlarca doların bağış akması sağlandı. Popülerliği arttıkça, Suriye yıkımında öncü rol oynayan devletlerin daha fazla yatırım yapmalarının bir gerekçesi haline getirildi.
“Beyaz Kasklılar ve yerel destekçileri” üzerine araştırma yapan İngiliz yazar Vanessa Beeley, “İngiltere Dışişleri, vergi mükelleflerinin fonlarıyla Suriye’de terörizmi mi finanse ediyor?” sorusunu soruyor.[8] Elbette sadece İngiltere değil. Örneğin aşağıdaki tablo, dünyanın farklı ülkelerinden “Beyaz Kasklılar”a milyonlarca dolar akıtan STK’lar hakkında bir fikir veriyor.
“Beyaz Kasklılar” popülerleştikçe bağışçılarının sayısı rekor düzeye ulaştı, bu yüzden daha çok popülerleştirme programları yürütüldü. Örneğin ilk olarak Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildiler. Yetmedi Hollywood destekli belgeseli çekildi, Oscar’a aday gösterildiler… Her yerde ve aynı anda bu kadar popüler olmayı başaran başka bir proje var mıdır bilinmez ama bu “başarının” arkasında elbette ki internetin sağladığı küresel propaganda ağı yer alıyor. İşte bu ağın adı da Avaaz.
Cory Morningstar Avaaz’ı şöyle tanımlıyor: “Emperyalizm için militarist pim, oligarşi için koruyucu zırh ve güvenli savaş kolaylaştırıcıları”[9]
Avaaz’ın Suriye kampanyaları içinde en zirve yapanı “Beyaz Baretliler” kampanyasıdır. Bu kampanya Kuzey İrlanda’da yetişen ve büyük olasılıkla Suriye’ye hiç gitmemiş olan Anna Nolan tarafından yönetiliyor. “Planet Suriye”[10] olarak adlandırılan bir sosyal medya kampanyasıyla da desteklenen bu program, dünyanın dikkatini Suriye’ye çekme ve dış müdahale için baskı unsuru oluşturma konusundaki bütün duygusal yeteneklerini sunuyor.
Ama onca çabaya rağmen bunu başaramamış olmaktan dolayı son derece üzgün olan Avaaz, üyelerine gönderdiği e-posta’da “Suriye ile ilgili kampanya yapmayı başaramıyoruz:(” diye hayıflanıyor.
Avaaz ekibi, 8 Mart’ta üyelerine gönderdikleri e-posta’da şunları söylüyor:
“Geçen hafta Rewan ve Allison Suriye’deki katliamla ilgili farklı kampanyalar başlatabilmek için ellerinden geleni yaptılar. Biri BM Genel Kurulunda eşi görülmemiş bir oylamaya odaklanıyordu; diğeriyse Rusya Dünya Kupasına göz dağı vermek üzerineydi ama topluluğumuz ikisinden de, yeşil ışık yakacak kadar hoşlanmadı. Avaaz üyeleri bir kampanyayı SEVMEZSE, o kampanya yapılmaz ve standardımız o kadar yüksek ki, kampanyalarımızın yaklaşık yarısı eşiği aşamıyor! Örneğin geçen hafta ipi göğüsleyemeyen bir diğer kampanya da Monsanto CEO’suna yazılacak bir açık mektuptu. Denemeye devam!”
Anlaşıldığı üzere Suriye ile ilgili kampanyalardaki başarısızlıktan yakınırken, yine Suriye odaklı yeni kampanyalar ve iki farklı seçenek gözden geçirilmiş. Biri “BM Genel Kurulu’nda eşi görülmemiş bir oylama”, yani Doğu Guta ile ilgili oylama. Diğeri de bu yıl Rusya’da düzenlenecek Dünya Kupası’yla ilgili “Moskova’ya gözdağı verme” seçeneği. Sözde “Standardı o kadar yüksek ki” her ikisini beğenmediğini söyleyen Avaaz’ın aniden fikir değiştirdiğini ve yeniden her iki seçeneği tek bir kampanyada birleştirdiğini görüyoruz.
Avaaz’ın 16 Mart’ta yolladığı e-postada avazı çıktığı kadar bağırıyor yine:
Yeni kampanyanın adı: “Bu dünyadaki cehennem”
Sloganı: “7 yıldır Suriye bu dünya üzerinde cehennemi yaşıyor!”
Gerekçesi: “Esad’ın bu yıkıma devam edebilmesinin tek bir sebebi var: Rusya. Bugünlerde, Rusya’nın Suriye’den daha çok önemsediği bir şey var: bu sene ev sahipliğini yapacağı Dünya Kupası’nı kaybetmemek.”
Talep: “Britanya Başbakanı kısa süre önce müsabakalara hiçbir bakanın katılmayacağını duyurdu. Sırada Avustralya, Japonya ve Polonya olabilir. Almanya’da da yoğun bir boykot tartışması sürüyor. Bu muazzam bir gelişme! Eğer daha fazla hükümet ve futbolcuyu dünya utanç kupasını (#cupofshame) protestoya ikna edebilirsek, nihayet Rusya’nın bombardımanı durdurmasını sağlayabiliriz.”
Görüldüğü gibi savaş baronları Doğu Guta’da 7 yıldır rehin tutulan ve acımasızca katledilen masum siviller için değil, onları katleden cihatçılar için avaz Avaaz bağırıyorlar yine! Oysa o cihatçılar yeşil otobüslere binip İdlip yoluna düşmeye başladılar bile… Ama bir gayret daha ve bu kez Rusya aleyhinde “belki tutar” diyerek yine Avaaz ile “Bu dünyadaki cehennem” kampanyası başladı. Esas olan, halkların barış için avaz avaz bağırmasıdır. Bu dünyayı cehenneme çevirenlerin yüzüne haykırma vaktinin geldiğini görmenin artık zamanıdır!
Dipnotlar:
[1] http://manifestoiletisim.com.tr/pr-ajansi-nedir-neler-yapar/
[2] https://www.avaaz.org/page/en/about/
[3] https://secure.avaaz.org/page/tr/about/
[4] https://www.avaaz.org/tr/why_donate_to_avaaz/?aboutus
[5] baskaldiraninsan.com’da 3 Ağustos 2012’de yayımlanan “Avaaz: toplumsal aktivizm kisvesi altında egemen propaganda – Martin Iqbal” başlıklı yazı, Çeviren: Doğu Eroğlu.
[6] http://www.dw.com/tr/suriyeli-demokratlar-birle%C5%9Fti/a-17121843
[7] baskaldiraninsan.com’da 3 Ağustos 2012’de yayımlanan “Avaaz: toplumsal aktivizm kisvesi altında egemen propaganda – Martin Iqbal” başlıklı yazı, Çeviren: Doğu Eroğlu.
[8] http://21stcenturywire.com/2017/12/02/white-helmets-local-councils-uk-fco-financing-terrorism-syria-taxpayer-funds/
[9] http://www.wrongkindofgreen.org/2012/09/10/avaaz-imperialist-pimps-of-militarism-protectors-of-the-oligarchy-trusted-facilitators-of-war/
[10]https://www.planetsyria.org/en. Sosyal medya hesabı da şudur: https://www.facebook.com/planetsyria2015/
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.