Zekâ katsayısının “olası gerilemesi” üzerinde çalışmalar yapan araştırmacılar yapılan testlerin sonuçlarından kaygılı ve nedenlerini bulmaya çalışıyorlar. Bizim de amacımız bu nedenleri görmek ve ülkemizde de bu tür araştırmaların yapılmasını desteklemek İnsanlar giderek aptallaşıyor mu? Son zamanlarda yapılan araştırmalar, özellikle Batı’nın gelişmiş ülkelerinde zekâ katsayısında (ZK-IQ) son 15 yılda azalışları ortaya koyarak nedenlerini bulmaya çalışıyorlar. Araştırmacılar […]
Zekâ katsayısının “olası gerilemesi” üzerinde çalışmalar yapan araştırmacılar yapılan testlerin sonuçlarından kaygılı ve nedenlerini bulmaya çalışıyorlar. Bizim de amacımız bu nedenleri görmek ve ülkemizde de bu tür araştırmaların yapılmasını desteklemek
İnsanlar giderek aptallaşıyor mu? Son zamanlarda yapılan araştırmalar, özellikle Batı’nın gelişmiş ülkelerinde zekâ katsayısında (ZK-IQ) son 15 yılda azalışları ortaya koyarak nedenlerini bulmaya çalışıyorlar. Araştırmacılar henüz kesin bir çözüme ulaşmamış olsalar da bize biraz ipucu sunuyorlar.
Son yıllarda yapılan araştırmaları destekleyen yeni araştırmalar yapılması gerekiyor. Kuşkusuz bu tür araştırmalar da zaman alıyor. Ancak katsayı gerilemesindeki nedenleri kısaca görmekte yarar var.
Burada zekâ katsayısı ve bunu ölçen testlerle ilgili tartışmalara girmeyeceğiz. Bu da ayrı bir konu. Testler ne derece geçerlidir, katsayı gerçekten bir nüfusun pratik, yaratıcı, analitik zekâsını/zekâlarını ölçüyor mu gibi konular uzmanlığımız dışında. Uzmanların bu konuda yazdıklarına danışmakta yarar var.
Ayrıca yapay zeka ile zekâ katsayısı arasında ilişki kurarak gelecekte zekâ katsayısının sadece yapay zekanın tamamlayıcı bir ögesi olacağını ileri süren görüşler de var. Zekâ katsayısı tek başına bir şey ifade etmeyecek ve yapay zekayı tamamlayan zekâ katsayısı ön düzleme çıkacak. Önümüzdeki yıllarda eğer eğitime gerekli önem verilmezse zekâ katsayısı 150’den düşük olanların iş bulamayacağını iddia eden görüşler olduğunu da belirtelim.
Tabii bu arada insan geliştirme tekniklerinin ve yüksek teknoloji kullanılması olanakları ve olası sonuçlarını tartışan transhümanizm (insanlık ötesi) görüşleri de devreye girmektedir. Konumuzla ilgili olsa da bu görüşlere burada yer vermiyoruz.
Zekâ katsayısının “olası gerilemesi” üzerinde çalışmalar yapan araştırmacılar yapılan testlerin sonuçlarından kaygılı ve nedenlerini bulmaya çalışıyorlar. Bizim de amacımız bu nedenleri görmek ve ülkemizde de bu tür araştırmaların yapılmasını desteklemek.
Finlandiya gibi eğitimde örnek gösterilen ülkede ve İsveç’te (2004) askere alınan gençlerle yapılan zekâ katsayısı testlerinde gerileme görülmüş.
2013 yılında ünlü “Intelligence” dergisine göre İngiltere’de 2. Sanayi Devrimi’nden bu yana zekâ katsayısında 14 puanlık bir azalış var. Ayrıca dışsal uyarıya karşı tepki süresinin arttığı saptanmış. Yavaş düşünme ve zihinsel yorgunluk söz konusu.
1999-2009 yılları arası Fransa’da zekâ katsayısı 3,8 puan azalmış. 30-63 yaşları arasında 79 kişiyle görüşülmüş. Ancak kişilerin eğitimleri ve meslekleri belirtilmemiş, ki bu ölçütler azalışı anlamaya yardımcı olabilirdi.
1991-2002 yılları arasında İsviçre’nin Vaud kantonunda yapılan testlerde azalma saptanmış.
James R. Flynn’ın adıyla anılan “Flynn etkisi” (1987), yani sağlık ve sosyal yaşamda gerçekleşen gelişmelerle zekâ katsayısında son yüzyılda görülen artışta bir yavaşlama söz konusu.
Henüz hiçbiri kesinlik kazanmamış azalmanın nedenleri değişik araştırmalara göre farklı olsa da ortak olan birçok neden ileri sürülüyor. Beslenmeden çevreye ve çevrede kullanılan tarım ilaçlarına, aile büyüklüğünden eğitime, kadın-erkek eşitliğinden elektronik alet kullanımına kadar nedenler ileri sürülüyor. Şimdi en çok sözü edilenleri görelim:
Endoktrin bozucular: Sadece zekâ katsayısının azalması konusunda değil, diğer birçok hastalıkların ortaya çıkmasından da sorumlu tutulan (alzaymır, otizm, kanser gibi) bu bozucular iyotun beyin üzerinde olumlu etkisini bozarak zekâ katsayısının azalmasına neden oluyor. “Alplerin aptalı” deyimi bu bölgede insanların iyot eksikliğine maruz kalmaları sonucu ortaya çıkmıştır. Bu bozuculara su, gıda, hava, kimi sanayi ürünleri (paraben ve hidroksanizol butile ve hidrokstolüen [BHA ve BHT] ile ilaç ve kozmetik ürünlerinde) ile konserve kutuların ve içecek kutularının yapımında (biberon) ve kimi ısısal kağıtlarda (kasa fişi, banka mahsup fişi) bulunan bisfenol (BPA) gibi maddelerden oluşur. Gıda ve içecekler yoluyla vücuda girerler. Ayrıca ağır metallerin etkisi de söz konusu. 2014 yılında PlusOne dergisinin yaptığı incelemeye göre gebelikte fıtalatların zekâ katsayısına etkisinin 6,6-7,6 puan olduğu saptanmıştır. 2011 yılında ABD’de hamile kadınların kan ve idrarlarında endoktrin bozucuları inceledikten sonra bunu kurbağa yavrularında denerler ve tiroit sistemlerinin bozulduğu saptanır. Aynı sonuca Barbara Demenix’de (CNRS- Doğal Tarih Ulusal Müzesi sorumlusu) yaptığı araştırmalarla ulaşmış. Zehirli kokteylden söz ediyor kitabında. Beynimizi zehirleyen ve zekâ katsayısını azaltan ilaçların bu bozucular olduğunda ısrarlı.
Kalıtımsal neden: İzlanda’da yapılan bir araştırmaya göre akıllılar daha az çocuk yapıyor. Genler nadirleşiyor. Gençlerin eğitimleri uzuyor ve geç evleniyorlar. Ayrıca az çocuk sahibi oluyorlar. Çok çocuk sahibi olanlarda genelde zekâ katsayısı düşük görülüyor. Düşük bilişsel kapasiteye sahip olanlar toplumdan elenmiyor ve dolayısıyla zekâ katsayısı azalıyor.
Uyuşturucuların etkisi: Beyine etki yaparak zekâ katsayısında azalmaya neden olabilirler. Genelde uyuşturucu kullananların zekâ katsayısı 8 puan düşük ama kimi araştırmalar Hint kenevirinin etkisini bulamamışlardır.
Eğitimde niteliksizlik ya da düzensizlik: Her ülkenin eğitimi farklı olduğundan genel bir sonuç çıkarmak zor. PİSA testlerinde üst sıralarda yer alan kimi ülkelerde zekâ katsayısında genelde azalma söz konusu ama bunu sadece eğitime bağlamak zor. Ülkemizde PİSA testlerinde alınan sonuçların her yıl aşağıya doğru gitmesi nedeniyle eğitimdeki kaos ve zekâ katsayısı arasında bağlantı kurularak araştırmalar yapılmasında yarar vardır.
Elektronik aletlerin (akıllı telefon, tablet, bilgisayarda fazla vakit geçirme, televizyona çok bakma, oyunlar ve yaydıkları dalgalar) giderek daha fazla kullanılması incelenmiş. Beynin çalışması yerine beyin işlevlerinin alete ya da bağlantılı nesneye devredilmesi sonucu gerileme ortaya çıktığı söyleniyor. Burada da kesin bir sonuca ulaşılmamış. Bu tür aletlerle çok daha fazla haşır neşir olan Asya ülkelerinde zekâ katsayısı üst sıralarda yer almaya devam ediyor. Hong-Kong ve Singapur’un ortalama zekâ katsayısı 108, Güney Kore’nin 106, Japonya ve Çin’in 105, Tayvan’ın 104 iken Hollanda, Norveç ve İngiltere’de 100. Sonuncu Ekvator Ginesi’nin zekâ katsayısı 59. Dünya zekâ katsayısı ortalaması ise 85.
Beslenmenin etkileri: İşlenmiş gıdaların, yüksek fruktoz içeren gıdaların (cips, şekerlemeler), hızlı yiyecek zincirlerinin yemeklerinin tüketilmesi de azalma nedenleri arasında.
Hava kirliliği (odamıza kadar giren ince zerrecikler), boşanma, ailede parçalanma, cinsiyet savaşları, stres, terk edilme gibi nedenlerin “Flynn” etkisinin azalmasına neden olduğu ve dolayısıyla zekâ katsayısında azalmaya neden olduğunu ileri sürenlerde var.
Bu ortak nedenlerin dışında Leicester (İngiltere) Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre her gün (2-3 saat) fazla araba kullananlarda zekâ katsayısının azaldığı saptanmış. Nedeni ise beynin araba kullanırken daha az uyarılması. Ancak bu araştırmanın TIR sürücülerinde uygulanması daha yerinde olurdu.
Her ne olursa olsun sonuçlar konusunda ihtiyatlı olunmalı ve henüz araştırma yapanların vardıkları sonuçlar farklı ve kesin bir sonuca ulaşılmamış. Çünkü araştırma yapılan denek saysı az, uzun dönemli değil ve her araştırmanın yöntemleri farklı ama bir sorun olduğunu da az çok ortaya koyuyorlar.
Araştırmaların sürdürülmesinde ve araştırma sonuçlarını spekülasyon ve siyasi amaçla kullananlara dikkat etmekte yarar var. Örneğim kimileri zekâ katsayısında azalmayı göçmenlere bağlıyorlar. Göçmenler arttıkça zekâ katsayısı etkilenmekte diyen popülist ve ırkçı partiler de var. Oysa göçmen sayısı toplam nüfusa göre çok da önemli artış göstermemekte.
Zekâ katsayısı azalmasını kimileri de yapılan testlere bağlıyorlar, yani testler gerçekten zekâ katsayısını ölçebilecek yapıda mı ki, bu da bizi girişte söz konusu ettiğimiz konuya bağlıyor. Testler ne derece gerçekçi ve zekâ katsayısını gerçekten ölçüyor mu?
Zekâ katsayısı dikkate almak gerekiyor mu? Kapitalist toplumun bireyler arasındaki rekabeti daha da güçlendiren, geride kalana yaşam hakkı vermeyen felsefesinin bir göstergesi mi?
Kapitalist toplumun emeği köleleştirmesi, tüketimci saldırısı, bağlantılı nesneleri, kullan-at politikası, medya ve reklam yoluyla beyinleri uyuşturması arasında bağlantı kurulup zekâ katsayısının ne durumda olduğunu da ölçmekte yarar vardır.
Dayanışma ve paylaşımla zekâ katsayısının artıp artmadığı da test edilmeli.
Belki de bu katsayıdan tümüyle vazgeçilmeli. Bilim öncülüğünde çağdaş eğitime öncelik verilmesi belkide zekâ katsayısının arka düzleme itilmesine yol açabilir ve toplumun eğitim düzeyinin artması başka ölçütlerle ölçülebilir.
Bir-iki kitap:
Kaynaklar:
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.