Görüştüğüm bağımsızlık yanlısı birçok kişi Katalonya’nın er ya da geç bağımsız olacağından emin
Görüştüğüm bağımsızlık yanlısı birçok kişi Katalonya’nın er ya da geç bağımsız olacağından emin. Bunun geçmişteki nedenleri bir yana, İspanya hükümetinin son süreçteki baskısının da başka bir çare bırakmaması onların tezlerini doğruluyor
Katalonya’da yaşanan “bağımsızlık süreci” dünya üzerindeki pek çok yerde olduğu gibi bizim coğrafyamızda da merakla takip edildi, edilmeye devam ediyor. Uzaktan bakınca, özerklik statüsüne sahip olan ve ülkenin en zengin bölgelerinden biri olan Katalonya’nın bağımsızlık talebini tamamen anlamak mümkün değil. Bu talebi daha iyi anlamak için en azından “sokakların nabzı”nı tutmak gerekiyordu. Ben de birkaç kişisel gözlem ve çokça sohbetten yola çıkarak bağımsızlık referandumu ve sonrasını aktarmaya çalışacağım.
Katalonya’nın bağımsızlık tartışmalarını aslında yüzlerce yıl öncesine götürmek mümkün. Ancak biz son dönemdeki birkaç tarihsel kırılma noktasını kısaca hatırlayalım:
1978 – Franco sonrası İspanya Anayasası’nda, Katalonya’da yaşayanlar “uyruk/milliyet” olarak tanımlandı. Aynı anayasa, Katalonya’ya özerklik hakkını verdi ve Katalonya 1979’da özerklik statüsü elde etti.
18 Haziran 2006 – Düzenlenen referandumla birlikte Katalonya Hükümeti’nin (Generalitat de Catalunya) yetkileri (yani özerklik statüsü) genişletildi.
27 Haziran 2010 – Bugün iktidarda olan sağcı PP’nin (Partido Popular – Halk Partisi) açtığı dava üzerine, 2006 yılında genişletilen özerklik statüsü İspanya Anayasa Mahkemesi tarafından geri alındı.
27 Eylül 2015 – Bağımsızlık yanlısı partiler Katalonya bölgesel seçimleri sonucunda mecliste çoğunluğu elde etti. Referanduma giden süreçte ve sonrasında önemli bir rol oynayan anti-kapitalist CUP (Candidatura d’Unitat Popular – Halk Birliği Adaylığı) 10 milletvekili çıkardı.
1 Ekim 2017 – Baskı koşulları altında düzenlenen referandumda katılım yüzde 43 düzeyinde oldu ve tüm engellemelere rağmen bağımsızlık yanlısı ‘Evet’ oyları yüzde 90’ın üzerinde çıktı. Polis şiddeti bağımsızlık yanlısı yüzlerce kişinin yaralanmasına neden oldu ve İspanya hükümetinin bu şiddet gösterisi Katalonya’da çok büyük tepki çekti.
3 Ekim 2017 – Referandum sonrası Katalonya’da geniş katılımlı bir grev düzenlendi. Birçok örgüt ve sendika greve destek verdi ve grevle birlikte gösteriler düzenlendi.
27 Ekim 2017 – Katalonya yönetimi tek taraflı bağımsızlık ilan etti. Katalonya parlamentosunda yapılan oylamada 10 ‘Hayır’ oyuna karşın 70 ‘Evet’ oyu çıktı.
İspanya Hükümeti ise anayasanın 155. maddesine dayanarak Katalonya’nın özerkliğinin kaldırılmasını oyladı. Oylama, 47 ‘Hayır’ oyuna karşı 214 ‘Evet’ oyuyla özerkliğin kaldırılmasıyla sonuçlandı. Oylama sonrasında yayımlanan hükümet bildirisinde Başbakan Mariano Rajoy’un yardımcısı Soraya Sáenz de Santamaría, Katalonya özerk yönetiminin sorumlusu olarak atandı.
AB üyesi ülkeler, İngiltere, ABD ve Türkiye’nin de aralarında bulunduğu birçok hükümet İspanyol hükümetini destekleyen açıklamalar yaptı.
30 Ekim 2017 – Bağımsızlık ilanının ardından tutuklanma riski ile karşı karşıya kalan özerk yönetimin başkanı Carles Puigdemont ve beraberindeki 4 milletvekili Brüksel’e gitti. (Puigdemont’un Katalonya’daki merkez sağ parti PDeCAT’in temsilcisi olduğunu, partisinin JuntsxCat isimli bir seçim oluşumunun içinde yer aldığını ve son gelişmelerde bağımsızlık yanlısı bir konum aldığını belirtelim.)
21 Aralık 2017 – İspanya Hükümeti’nin aldığı kararla düzenlenen seçimde bağımsızlık yanlısı partiler -JuntsxCat (34 milletvekili), ERC (32 milletvekili) ve CUP (4 milletvekili)- Katalonya Parlamentosu’nda çoğunluğu elde etti.
21 Aralık Seçimi için bağımsızlık yanlısı partilerin ortak afişleri referandumdaki polis şiddetine vurgu yaparak soruyor: “Sen hangi taraftasın?
17 Ocak 2018 – Katalonya Parlamentosu’nda meclis başkanlığı seçimini bağımsızlık yanlısı ERC (Esquerra Republicana de Catalunya – Katalonya Cumhuriyetçi Solu) milletvekili Roger Torrent kazandı.
30 Ocak 2018 – Katalonya Parlamentosu Meclis Başkanı Roger Torrent’in, Katalonya Özerk Yönetimi başkanını belirleyecek olan oylamanın ertelendiğini duyurmasının ardından binlerce kişi, özerk yönetimin eski başkanı olan ve olası ilk seçimde özerk yönetimin yeniden başkanı olmasına kesin gözle bakılan Carles Puigdemont’u desteklemek için Katalonya Parlamentosu’nun önünde bir araya geldi.
***
Varışım 30 Ocak’ta Carles Puidgemont’un tekrardan başkan olarak atanmasını bekleyen bağımsızlık (ve özellikle Puidgemont) yanlılarının ellerinde tuttukları Katalan bayrakları ve “Puidgemont bizim başkanımızdır” yazan pankartlarla Katalan Parlamentosu önünde bekleyişlerine denk geldi. Ben de İngilizce ve biraz da İspanyolca yardımıyla elden geldiğince insanlarla konuşmaya, insanların taleplerini anlamaya çalıştım. Gözüme kestirdiklerime “siz neden buradasınız?” dedim.
Aldığım yanıtlar birbirine oldukça benzerdi. İnsanlar detaylı bir şey söylemekten ziyade “Puidgemont bizim başkanımızdır”, “Puidgemont gelecek” ve “bağımsız Katalonya” cümlelerini sarf ediyorlardı. Gece yarısına yakın ayrıldığımda dahi insanlar Parlamento önündeydi ama bir sonuç alamadan evlerine dönmek zorunda kaldılar.
Parlamento önündeki bu ilk günden sonra Katalonya’da insanların bağımsızlık sürecine nasıl baktığını, bağımsızlıktan ne beklediğini anlamak daha büyük bir önem taşıyordu. Elbette bu sorulara homojen bir yanıt verebilmek mümkün değil ama bazı genel gözlemleri paylaşabilirim.
Katalonya deyince bir yandan gelir düzeyi yüksek olan -ki bunun önemli bir kısmını oluşturan turizme karşı düzenlenen protestolar her geçen gün artıyor- ve birçok yurttaşının yoğun bir “Katalan gururu” taşıdığı bir coğrafyadan söz etmek mümkünken öte yandan Franco diktatörlüğüne karşı uzun süreli muhalif bir geleneğe sahip olan, her ne kadar bağımsızlık konusundaki tutumu nedeniyle birçok eylemcinin sert eleştirilerine maruz kalsa da 15-M protestolarından doğan Barcelona en Comú gibi bir örgütlenmeden gelen Ada Colau’nun belediye başkanı olduğu ve işgal evlerinden çok farklı sayıdaki ve türdeki kooperatiflere değin farklı öz örgütlenme ve ortaklaşma deneyimlerinin yoğun olduğu bir coğrafyadan söz ediyoruz. Haliyle bağımsızlık yanlısı farklı öznelerin bile bu süreçte aldığı tutumlar değişebiliyor ama şunları kolaylıkla diyebilirim:
– Eski başkan Carles Puidgemont ve partisi PDeCAT (Partit Demòcrata Europeu Català – Katalonya Avrupa Demokrat Partisi) ile seçim ittifakı JuntsxCat (Junts per Catalunya – Katalonya İçin Birlikte) taraftarları, neredeyse sadece Puidgemont’un tekrardan başkan olması mevzusuna odaklanmış vaziyetteler. Bu nedenle siyasal kampanyaları da Puidgemont’un Katalonya’ya geri dönmesi ve başkan olması üzerine kurulu. Bağımsızlık tartışmalarının içeriğini tartışmaktan ziyade önce kriz halindeki bu durumun çözülmesini istiyorlar. 30 Ocak’ta Parlamento önünde toplananların büyük çoğunluğunu Puidgemont’u destekleyenler oluşturuyordu. Puidgemont’un Katalonya’ya dönmesi durumunda neler olacağı ise bir muamma. Birçok kişi tutuklanmasına kesin gözüyle bakıyor. Bazıları Puidgemont’un Katalonya hükümetini uzaktan, Brüksel’den yönetebileceğini belirtiyor ama görünen o ki bu şimdilik pek mümkün değil.
– Daha örgütlü olanlar ve anarşist/otonomist/komünist (ki kısaca sol diyeceğim bu gruplara) siyasetin özneleri İspanyol hükümetinin baskılarına karşı neler yapabileceklerini tartışıyorlar ve bağımsızlık sürecinin kısa sürede sonuçlanmayacağı öngörüsüne sahipler. Görüştüklerimin bir kısmı referandum sürecine yeterince hazırlıkla gidemediklerini, İspanyol hükümetinin baskılarına karşı nasıl direneceklerinin yollarını tam olarak tartışmadıklarını ve bağımsızlık sürecinin sonrasını tahayyül etmediklerini belirtti. Doğrudan Puidgemont taraftarı olmayan bu grup yine de Puidgemont ve diğer milletvekilleri üzerinde tutuklama kararının yanlış olduğunu ve bir an önce bu kriz durumunun aşılmasını istiyorlar. 21 Aralık’taki seçimlerde bir önceki seçime (2015) göre güç kaybetse de anti-kapitalist, eko-sosyalist CUP çok önemli bir siyasal parti olarak öne çıkıyor. CUP örgütlenme çalışmalarında Katalonya coğrafyasının (hatta Avrupa’nın) en önemli kırılma noktalarından biri olan göçmenler ve mültecilere de yer veriyor.
– Yine bağımsızlık yanlısı olan ancak aktif olarak bir örgütlenmeye dahil olamayan, ağırlıkla gençlerin oluşturduğu bir kesim oldukça tedirgin. İspanya hükümetinin baskısının daha da artmasıyla bugüne değin ellerinde bulundurdukları özgürlüklerin gideceğinden korkuyorlar ve ekonomik yaptırımlar ile baskıların Katalonya’da işsizliği artırmasından korkuyorlar. Deyim yerindeyse bir “gelecek korkusu” yaşıyorlar. Kaldı ki siyasal eşiklerde polis baskısı artmasına rağmen gündelik yaşamda çok büyük bir değişiklik söz konusu değil, ancak İspanya medyasının “Katalonya ekonomisi çöküyor” propagandası birçok kişiyi etkiliyor.
– Katalan burjuvazisi kendisine tam da “yakışır” biçimde İspanyol hükümeti yanlısı bir tutum almış ve ona göre propaganda yapıyor. Siyasal durumu “ekonomik göstergeler” üzerinden okuyup yorumluyorlar. Haliyle bağımsızlık sürecinin ekonomiye zarar vereceğine, AB ile ilişkileri bozacağına vurgu yapıyorlar.
Katalonya’da bağımsızlık süreci genel olarak Puidgemont’un ve tutuklu milletvekillerin durumuna odaklamış vaziyette. Bağımsızlıktan yana olan ama doğrudan Puidgemont taraftarı olmayan birçok kişi de onun Katalonya’ya geri gelmesini ve cezaevinde tutuklu olan milletvekillerinin serbest bırakılmasını istiyor. Bu eşik atlatılmadan bağımsızlığın ne şekilde olacağını konuşmak, tartışmak da güç görünüyor.
Peki insanlar referandumdan bugüne değin geçen süreci nasıl karşılamaya çalıştılar, ne gibi bir örgütlenme geliştirdiler diye bakınca tam da Katalonya’daki taban örgütlenmesi geleneğine uygun olarak karşımıza bir örnek çıkıyor: CDR.
1 Ekim Referandumu’nda sandıkları korumak için kurulan CDR’ler referandum sonrasında da çalışmalara devam etmiş. İsmi de Referandum’u Koruma Komiteleri’nden Cumhuriyet’i Koruma Komiteleri’ne dönüşmüş. Tabii burada bahsi geçen cumhuriyet, Katalonya Cumhuriyeti. CDR’ler yerellerdeki, kırsallardaki meclislerden oluşuyor ve tüm bölgelerin ilişkili olduğu bir genel meclise sahipler. Ama önemli olan yereldeki meclisler, güç yereldeki meclislerden geliyor. Katalonya’da tahmini olarak 200 CDR var. (Hızlı bir Twitter sorgusuyla farklı CDR’lere ait hesaplara ulaşmak mümkün. Ayrıca Katalonya dışında İspanya’da ve İngiltere, Fransa gibi birçok ülkede CDR örgütlenmeleri mevcut). CDR’den görüştüğüm arkadaşlara amaçlarının ne olduğunu soruyorum.
Aldığım yanıtlar üç aşağı beş yukarı yakın şeyler. Öncelikle CDR’lerin bir taban örgütlenmesi olduğuna ve tüm Katalonya’ya yayıldığına vurgu yapıyorlar. Hemen hemen tüm mahallerde, semtlerde bir CDR yer alıyor. CDR’ler içinde yer alan kişilere ve gruplara göre değişen siyasal önceliklere sahip olabiliyorlar ama temel olarak İspanya hükümetinin üzerlerinde oluşturduğu baskıya karşı ne yapabileceklerini tartışıyorlar. Benim de merakla üstelediğim üzere “Peki bağımsızlıktan sonra ne olacak”, yani İspanyol hükümetinin baskısını yener de bağımsızlığı elde ederlerse ne olacak, sorusuna yanıt aranıyor birçok CDR’de. Görüştüğüm birçok kişi referandum öncesinde tabanda bağımsızlık tartışmalarının çok iyi yapılmadığını belirtti ve şimdi bu tartışmaları CDR’lerde yapmaya çalıştıklarını söyledi.
Katalonya’da bağımsızlık mücadelesinin heterojenliği tercih edilen bayraklara da yansıyor:
La Senyera: Katalonya’nın resmi bayrağı. Katalonya bölgesi ve kültürünün sembolü olduğundan, bu listedeki diğer bayraklardan çok daha az “tartışmalı”.
Estelada blava: Bağımsızlık eylemlerinde en yaygın kullanılan ve daha merkez, sağ görüşlü bağımsızlık yanlılarının kullandığı bayrak. Puidgemont ve partisini destekleyenler de bağımsızlığı ifade etmek için bu bayrağı tercih ediyorlar.
Estelada roja: Sosyalist, komünist bağımsızlık yanlılarının bağımsızlığı ifade etmek için kullandıkları bayrak.
Bağımsızlık yanlıları arasında bile çok heterojen bir durum söz konusuyken Katalonya gelecekten ne bekliyor?
Görüştüğüm bağımsızlık yanlısı birçok kişi Katalonya’nın er ya da geç bağımsız olacağından emin. Bunun geçmişteki nedenleri bir yana, İspanya hükümetinin son süreçteki baskısının da başka bir çare bırakmaması onların tezlerini doğruluyor.
Merak ettiğim konulardan biri olan AB ile ilişkileri soruyorum. Daha önceden AB’yi olumlayan düşüncelere sahip olanlar bir hayal kırıklığı yaşamışlar tabii. AB’nin İspanya hükümetinden yana konum alması onların AB’den beklentilerini de kısmen değiştirmiş. Daha solda olanlar ise beklentilerini “dışarı”dan ziyade kendi öz örgütlenmelerine dayandırıyorlar ve bu nedenle AB’nin gelecekte nasıl konumlanacağına çok odanklanmıyorlar.
“Peki Katalonya bağımsız olursa Bask da aynısını denemeyecek mi?” diye soruyorum. İspanya hükümetinin bunun olacağını çok iyi bildiğini söylüyorlar ve hükümet baskısının bu nedenle sadece Katalonya ile ilgili olmadığını belirtiyorlar. Bask ülkesinin yıllardır verdikleri mücadele nedeniyle daha güçlü bir özerkliğe sahip olduğunu da ifade ediyorlar.
Bağımsızlık yanlılarının en önemli argümanlarından (ve haklı gerekçelerinden) biri de monarşiyle bağı kökten koparmak. Bildiğimiz üzere İspanya’da monarşi hâlâ çok güçlü ve bir nevi Katolikliğin de merkezi konumunda ve son yıllarda sayısız yolsuzluk skandalına bulaşmış durumda. Görüştüğüm hemen hemen herkesten duyduğum şey şu: Monarşi istemiyoruz!
Aklıma hemen “Peki Katalonya bağımsızlığını ilan eder de devrimci bir dönüşüm geçirmezse benzer bir hükümete, ‘Katalonya Krallığı’na dönüşme riski olmaz mı?” sorusu geliyor. Şimdi birçok grubun (özellikle de daha solda olanların) tartıştığı konu bu. İnsanlar bir yandan İspanyol hükümetine karşı bağımsızlığı nasıl elde edeceklerini tartışırken öte yandan da bağımsızlık sonrasının nasıl olacağını da konuşuyor ve “küçük bir İspanya” yaratmamaya çalışıyorlar.
Yüzlerce yıla varan bir bağımsızlık mücadelesinin ve bin bir türlü gelişmenin içerisinde Katalonya’nın ne zaman bağımsız olacağını kestirmek elbette imkansız, ama şurası bir gerçek ki insanlar bu kadar güçlü bir İspanya hükümeti baskısını da gördükten sonra bağımsızlığa daha da sıkı sarılacaklar ve bunu gerçekleştirebilecek birçok taban örgütlenmesine ve de araca sahipler. Bağımsızlık Katalonya’dan çok uzak değil…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.