“Erdoğan’ın stratejisi, ‘hayır bloku’nu çözüp iç tartışmalara sürüklemek”

“Erdoğan, varsayılan ‘hayır bloku’nu ve bileşenlerini, zaaflı noktalarından çözmeye ve iç tartışmalara sürüklemeye odaklanmış bir stratejiyle siyasal ideolojik muhteva üretiyor”

Gazete Duvar’dan Hakkı Özdal, Tayyip Erdoğan başta olmak üzere iktidar kadrolarının ve medyasının CHP’nin yeni İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nu eşinin domuz eti yemesi, Kürt ve Ermeni sorunlarında barış yanlısı olması ve Gezi Direnişi’nde polise taş attığı yalanı ile hedef alan politikasını yazdı.

7 Haziran’dan sonra sıcak çatışmanın ve sürekli tırmanan gerilimin içinde milliyetçi ittifakını kuran Erdoğan’ın, 16 Nisan referandumu ile bunun sınırına dayandığını görmesiyle “kendi cüssesini koruyarak muhalefeti parçalama” yoluna gittiğini belirten Özdal, muhalefetin “iktidarın istediği gibi muhalefet” olmayı reddederek toplumun gerçek-günlük sorunlarıyla yeni bir siyaset hattı izlemesi gerektiğinin altını çizdi.

*

Hakkı Özdal’ın yazısının ilgili bölümü şöyle:

Erdoğan’ın 7 Haziran’dan beri uyguladığı politikanın bir tür ikinci mahsulü bu. 7 Haziran’dan sonra olağan durumu bozarak, sıcak çatışmanın ve sürekli tırmanan gerilimin anaforunda milliyetçi ittifaklarını kuran, ama 16 Nisan’da görüntüsü ortaya çıktığı üzere bunun da sayısal olanaklarının sonuna gelen iktidar, şimdi kendi cüssesini koruyarak muhalefeti parçalama-zayıflatma işine girişiyor. Varsayılan ‘hayır bloku’nu ve bileşenlerini, zaaflı noktalarından çözmeye ve iç tartışmalara sürüklemeye odaklanmış bir stratejiyle siyasal ideolojik muhteva üretiyor.

Örneğin CHP İl Başkanı’nı tartıştırırken, “Ben domuz yediklerini bizimkilere söylerim, siz de sizinkilere Kürt ve Ermeni meselelerini söyleyin” demeye getiren doğal bir işbölümünü rahatlıkla yapabiliyor. Vaktiyle ‘statükoyla, vesayetle mücadele’ etiketi altında siyasi-hukuki operasyonlara tabi tuttuğu çevreleri, o ‘fabrika ayarları’na şimdi kendisi çağırıyor. ‘İki ayyaş’ söyleminden, ‘Atatürk’ün partisinin otantikliğini koruma’ya varan bu dönüşüm, sağ pragmatizmin konforu içinde, minibüste linç seyreden vatandaşın kayıtsızlığıyla kabulleniliyor.

Sorun ‘karşı tepeler’de. Kendisini de bağlayan ve sonuç olarak bugünkü siyasal manzaraya yol açmış statükodan kurtulmak ve ‘iktidarın istediği gibi bir muhalefet’ olmayı reddetmek, toplumun gerçek-günlük ve tarihsel sorunlarına birlikte sahip çıkan bir yeni siyaset hattı izlemekle aynı minderde yeni yenilgiler yaşamak arasında bir tercih yapmak ‘karşı tepeler’in görevi gibi görünüyor.

Sendika.Org

Sendika.Org'u destekle

Okurlarından başka destekçisi yoktur