Venezüella, bütün bu karışıklıklar eşliğinde, bir “devlet ve devrim” meselesini bütün sıcaklığıyla yaşamaya hazırlanıyor
Venezüella hükümeti ve muhalefeti, Meksika lideri Videgaray ve Dominik lideri Medina arabuluculuğunda görüşmelere başladı. 11-12 Ocak’ta devam edecek olan uzlaşma görüşmelerinden sonuç çıkıp çıkmayacağı henüz belirsiz fakat bu görüşmelerden sonuç çıkması halinde, muhalefete ciddi tavizler verilmesinin kaçınılmaz olduğu görülüyor
Venezüella, 1998’de Hugo Chavez’in iktidara gelişiyle birlikte Latin Amerika’daki “Sola Dönüş”ü tetikleyen en önemli ülke, son birkaç yıldır ciddi biçimde çalkalanıyor. Çalkantıların sebebi muhtelif. Tekrara düşmemek için, Venezüella’daki duruma ilişkin olarak “Venezüella: Yıkım yoksa restorasyon var” başlıklı yazımıza bakılabilir. Yine de bu yazıdaki temel düşünceyi buraya taşıyıp, buradan devam edelim:
Venezüella’da kendisini sosyalist olarak tarif eden bir siyasi irade 19 yıllık yönetimi boyunca petrole bağımlı ekonomik modelin yerine alternatif bir üretim ekonomisi kuramadı; işçi yönetimine geçen fabrikaların büyük kısmı da dâhil olmak üzere bir işçi yönetimine geçilemedi, bunun yerine devletin bürokratlarının kararlarına bağımlı bir üretim süreci devam etti; bu damarlarda akan kirli kan Bolivarcı bir burjuvazinin ve bir bürokratik kastın oluşmasına ve pıhtılaşmasına neden oldu; sosyalizm ve devrim gibi güçlü kavramlara dayanan retoriğin altını dolduracak biçimde üretim ilişkileri ve özel mülkiyet rejimi dönüştürülemedi.
Venezüella’da 10 Aralık 2017’de gerçekleştirilen yerel seçimler, Hugo Chavez’in Bolivarcı Devrim olarak adlandırılan sürece destek sunan siyasi öznelerin bir kısmını çatısı altında topladığı PSUV’nin (Venezüella Birleşik Sosyalist Partisi) “ezici” üstünlüğüyle sonuçlandı. Bu “ezici” üstünlüğün ilk nedeni ise, muhalefetin bir blok olarak seçimleri tamamen boykot etmesiydi.
Seçimin ardından, Venezüella siyaseti de yeni bir hatta girmiş durumda. Hugo Chavez’den farklı olarak, devlet başkanı Nicolas Maduro, muhalefete karşı görevinin ilk yıllarından itibaren, yer yer sert söylemlerde bulunmasına karşın, temelde muhalefeti uzlaşmaya çağıran bir siyaset izledi. Nihayet, Venezüella hükümeti ve muhalefeti, Meksika Başbakanı Luis Videgaray ve Dominik Cumhuriyeti Başkanı Danilo Medina arabuluculuğunda görüşmelere başladı. 11-12 Ocak 2018’de devam edecek olan uzlaşma görüşmelerinden sonuç çıkıp çıkmayacağı henüz belirsiz fakat bu görüşmelerden sonuç çıkması halinde, muhalefete ciddi tavizler verilmesinin kaçınılmaz olduğu görülüyor.
Durum kıldan ince, kılıçtan keskin. Muhalefet ile uzlaşılmaması, PSUV hükümetinin, ülke nüfusunun ciddi bir kısmını siyasal temsilden yoksun bırakması anlamına gelebilir ve Chavezci ideolojinin hegemonyasının zeminini fazlasıyla tahrip edebilir. Muhalefet ile uzlaşılması ise, tarif edilen sol siyaset hattından pek çok başlıkta geri çekilmeye, çoğu zaman Bolivarcı sermayeye ve bürokrasiye karşı devrimci hattı derinleştirmek için çabalayan komünal konseylerin güçten düşürülmesine denk düşebilecektir.
Hugo Chavez döneminde kurulmuş olan ve misyonları “sosyalist devrimin zeminini kurmak” olarak tarif edilen komünal konseyler, başta açıkça hükümetin desteğiyle alanlarını genişletmeye başlamışken, kısa süre sonra, bu sefer Bolivarcı bürokrasinin engelleriyle karşılaşmaya başladılar. Venezüella’da eski elitlerin tasfiye edilmesine karşın, iktidarın parçalanarak yerele dağıtılamamış olması, komünal konseyleri sık sık devlet iktidarıyla karşı karşıya getirecekti.
Öte yandan, hükümet ile muhalefet arasındaki görüşmelerden bir “milli birlik hükümeti” çıkması da mümkün. Birkaç nedenle: Venezüella’da hükümet, ekonomik alanda (muhalefetin ve ABD’nin ciddi sabotajlarının da neden olduğu) büyük bir çöküş ile karşı karşıya ve buradan çıkmanın yollarından birisi, halen ciddi bir ekonomik gücü elinde tutan muhalefet ile uzlaşmaktan geçebilir. İkincisi, Venezüella’da hükümet, çok ciddi bir siyasi hegemonya krizi ile karşı karşıya ve bu krizin, şiddetini koruyan dış baskı ile birleşmesi halinde Venezüella siyasetini kördüğüm haline getirmesi mümkün. Bu anlamda, muhalefeti siyasi rejime içermeyi amaçlayan uzlaşma çağrısı, Venezüella hükümetinin cömert ve hoşgörülü bir lütfundan ziyade, siyasal, ekonomik, ideolojik, bütün alanlarda şiddetli bir krizle karşı karşıya olan rejim için bir zorunluluk.
Hikâyenin diğer tarafında ise Bolivarcı Devrim’in “sol”u bulunuyor. 10 Aralık seçimlerine muhalefetin katılmayışı, (başta komünal konseyler olmak üzere) Venezüella solu için de önemli bir alan açmış gibi görünüyor. Hükümetteki PSUV’nun dışında aday olan çok sayıda komünal konsey üyesi, Venezüella’daki siyasal alanın radikalleştirilmesi talebiyle seçimlere katıldılar ve ciddi oylar aldılar. Komün lideri Angel Prado’nun seçimi kazanmasına karşın seçim dışı bırakıldığı ve oylarının PSUV adayına aktarıldığı Simón Planas örneği ise (bkz. A. Prado’nun belediye başkanlığı gasp edilemez! -Simón Planas Komünleri) Venezüella’da yeni dönemde (hükümet ile muhalefet uzlaşsa da uzlaşmasa da) yeni ve tabandan bir siyasi tartışmanın başladığını gösteriyor.
Nihayet Venezüella, bütün bu karışıklıklar eşliğinde, bir “devlet ve devrim” meselesini bütün sıcaklığıyla yaşamaya hazırlanıyor.
20 Aralık 2017
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.