Şam-Rojava gerilimi belli ki kolay olmayan bir çözüm sürecinin sancısı. AKP’nin müdahale hevesi de, “Anlaşamazsak topraklarımıza AKP müdahale eder” diyen iki taraf açısından da çözümü hızlandırmaya yönelik bir katalizör olarak kullanılacak gibi
Şam-Rojava gerilimi belli ki kolay olmayan bir çözüm sürecinin sancısı. AKP’nin müdahale hevesi de, “Anlaşamazsak topraklarımıza AKP müdahale eder” diyen iki taraf açısından da çözümü hızlandırmaya yönelik bir katalizör olarak kullanılacak gibi
“Adları dikkate alınmaksızın Amerikalıların komutası altında faaliyet gösteren tüm gruplar vatan hainidir.”
Bu sözler, 18 Aralık’ta Rusya Başbakan Yardımcısı Dmitriy Rogozin ile Şam’da bir araya gelen Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad tarafından, görüşme sonrası gazetecilerin “Kürtlerin Amerikalılarla işbirliği konusunda Suriye hükümetinin bakış açısı nedir?” şeklindeki sorusu üzerine sarf edildi. Bu çıkışın ardından Şam yönetiminin Kürtlere savaş açtığı, hatta bunun için AKP’yle işbirliğine kapı araladığı dahi dillendirildi.
Ancak bu tip çıkarımları yapmadan önce Esad’ın bu çıkışını nasıl bir dönemde yaptığına bakmakta fayda var:
1- Rusya lideri Putin, 11 Aralık’taki Suriye ziyareti sırasında Rus güçlerinin önemli ölçüde geri çekileceğini duyurdu. Putin böylece, sahadaki varlığı meşru olmayan/onaylanmayan güçlere de “Suriye’den çıkma vaktiniz geldi” mesajı veriyordu.
2- Buna karşılık ABD, “Suriye’de kalmaya devam edeceğiz” şekline açıklamalarda bulundu. Hem siyasi hem de askeri yetkililerden arka arkaya gelen açıklamalarda dayanak noktası YPG-YPJ’nin ana gövdesini oluşturduğu Demokratik Suriye Güçleri’yle (QSD) süren mevcut işbirliğiydi.
Hem Rusya hem de Suriye için asıl sorun ABD’nin bölgedeki varlığı; bunun son bulması için de YPG-QSD’ye sert bir dille “işbirliğini bitirme” baskısı yapılıyor. Geçtiğimiz günlerde taraflar arasındaki gerilim yer yer sahada da sınırlı/düşük yoğunluklu çatışmalara dönüştü.
Esad’ın bu sözlerine kadar Şam ile Kürtler arasındaki ilişki şöyle özetlenebilir: Suriye ordusunun 2012’de kırsaldan kent merkezlerine çekilmesinin ardından ülkenin kuzeyindeki güçlü oldukları bölgeleri içeriden (cihatçılar) ve dışarıdan (AKP iktidarı) gelecek saldırılara karşı savunan PYD-YPG’ye karşı dengeli bir politika izlendi. Her iki taraf da birbiriyle çatışmaktan kaçındı.
YPG-YPJ güçlerinin başta IŞİD olmak üzere cihatçı gruplara karşı mücadelesi (özellikle Kobanê kuşatmasında) Şam tarafından sürekli “yerel direniş” olarak tanımlandı. Suriye basını YPG’yi sürekli “Halk Savunma Birlikleri” açılımıyla zikrederken Suriyeli yetkililer de hayatını kaybeden Kürt direnişçilerini “şehit” diye adlandırdı.
Şam’ın yeni Suriye anayasasında yerel yönetimlere ilişkin kanunun yeniden düzenlenmesi ile Kürtler dahil ülkedeki farklı nüfus gruplarının demokratik ve kültürel hakların güvence altına alınmasına sıcak baktığı sıklıkla dillendirildi. Tam bu noktada geçtiğimiz eylül ayında Suriye Dışişleri Bakanı Velid el-Muallim’in sözlerini hatırlatmakta fayda var. El-Muallim “IŞİD’i ortadan kaldırdıktan sonra Kürtlerle masaya oturup özyönetimi müzakere edebiliriz” demiş, aynı konuşma içinde “Suriye’nin egemenliğine karşı bir saldırganlık olan Amerikan varlığı”na da dikkat çekmişti.
Rusya ve Şam yönetiminin basıncına karşın Kürtlerin hâlihazırda haklarının tanınacağına ilişkin somut bir güvence almadan ABD ile ilişkilerini koparmaya yönelmesi zor gözüküyor.
29-30 Ocak’ta Soçi’de düzenleneceği açıklanan “Suriye Ulusal Diyalog Kongresi” bu beklentiyi karşılama açısından dönüm noktası olarak görülüyor. Sahada elde ettiği başarının, ancak ardından kurulacak masayla nihai sonuca ereceğinin farkında olan Ruslar, Kürtlerin bu sürece dahil edilememesi durumunda ABD varlığının daha da güçleneceğine işaret ederek başta AKP’ninki olmak üzere Kürtlerin katılımına yönelik itirazların geri çekilmesini istiyor.
22 Aralık’ta Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev, “PYD’nin kongreye katılımı öngörülmüyor” diyerek AKP’de yüreklere su serpse de Kürtlerin kongrede “Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu”nun taleplerinin dillendirileceği bir katılımı öngördükleri anlaşılıyor. ANF’ye konuşan PYD eski lideri, TEV-DEM Diplomasi Komitesi üyesi Salih Müslim, kongreye federasyonu temsilen katılacak Kürt, Arap ve Süryaniler de dahil tüm toplulukları kapsayan 140 kişilik listenin Rusya’yla yapılan görüşmelerin ardından belirlendiğini söyledi.
Siyasi alana ek olarak askeri temasların da sıklaştığına dair haberler geliyor; ANF, 23 Aralık’ta YPG Genel Komutanı Sipan Hemo’nun Moskova’da Rusya Devlet Başkanlığı tarafından verilen “Kahramanlık Ödülü” törenine katıldığı ve bir dizi temasta bulunduğunu duyurdu. Hemo, Moskova ziyaretinin ardından, 27 Aralık’ta ANF’de yayımlanan röportajında ise Rusya Savunma Bakanlığı, istihbarat ve genelkurmay yetkilileriyle önemli görüşmeler yaptığını, Rus yetkililerin Rojava temsilcilerinin Soçi’deki toplantıya katılacağı sözünü verdiğini söyledi.
Tüm bu tabloda çözümden çok sorun odaklı bir varlık teşkil eden AKP’nin seçenekleri sınırlı. Kürtlerin Soçi’ye katılımına karşı çıkan, İdlip üzerinden Afrin’e müdahale hesapları yapan AKP bir süredir Ruslar tarafından frenleniyor. Şam yönetimi de ABD’yle birlikte Türkiye güçlerinin de Suriye’deki varlığını gayri meşru kabul ediyor ve topraklarının tamamından çekilmesi gerektiğini her fırsatta dillendiriyor.
Dolayısıyla Suriye’nin, Kürtlere karşı AKP ile birlikte hareket etmesi çok zor bir ihtimal. Öte yandan “gerilimi azaltma bölgeleri” anlaşması AKP’ye, meseleyi daha fazla uzatmadan Nusra ve müttefiklerinin İdlip’ten temizlenmesi görevini yerine getirmesini dayatıyor. Buna karşın Esad’ın “vatan haini” çıkışını yeşil ışık addedip Afrin’e heveslenmeleri de muhtemel. Ancak şimdilerde İdlip’e doğru operasyona başlayan Suriye ordusu eninde sonunda Türkiye sınırına ulaştığında AKP’nin manevra aralığı da tükenecek.
Geçtiğimiz haftalarda Suriye ordusu ve YPG arasındaki görüşmeler sonucu Halep’te Kürtlerin kontrolündeki mahallelerdeki tüm kurumların Şam’a devredilmesinde mutabakat sağlandı. 19 Aralık’ta bölgedeki birçok binaya Rojava ve Suriye bayrakları asıldı. Kürtlerin Şeyh Maksud’daki askeri pozisyonlarını korumaya devam edeceği, diğer mahallelerde de Suriye ordusu ile ortak kontrol sağlayacağı kararlaştırıldı. Şimdilerde Kürtler ile Şam yönetiminin Afrin’de de benzer bir anlaşma yapma olasılığı dillendiriliyor. Şam’a yakın kaynaklar, bu kapsamda Rusların Afrin’deki bir sınır köyüne birlik gönderdiğini de yazdı.
Şam-Rojava gerilimi belli ki kolay olmayan bir çözüm sürecinin sancısı. AKP’nin müdahale hevesi de, “Anlaşamazsak topraklarımıza AKP müdahale eder” diyen iki taraf açısından da çözümü hızlandırmaya yönelik bir katalizör olarak kullanılacak gibi. Yani hiçbir taraf bu sancılı ve riskli süreçte AKP’ye belirleyici bir rol oynama fırsatı tanımaya yanaşmıyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.