Hepimiz Kemal Kurkut’un öldürülme fotoğraflarını görmeseydik, kim bilir nasıl haber yapılacaktı diyorken fotoğrafı olmayan binlerce böyle haberin olduğunu da biliyorduk
Hepimiz Kemal Kurkut’un öldürülme fotoğraflarını görmeseydik, kim bilir nasıl haber yapılacaktı diyorken fotoğrafı olmayan binlerce böyle haberin olduğunu da biliyorduk
Duyduk ve aldık haberini. Nasıl verilmek isteniyorsa öyle duyuldu. Ki hepimiz Kemal Kurkut’un öldürülme fotoğraflarını görmeseydik, kim bilir nasıl haber yapılacaktı diyorken fotoğrafı olmayan binlerce böyle haberin olduğunu da biliyorduk. İşte bu yüzden kelimenin gerçek anlamıyla gazetecilik ne kadar kritik ve bunu biz kadar iktidar da biliyor ve bu yüzden cezaevlerinde onlarca gazete çıkarabilecek kadar gazeteci var. İktidarın bildiğini halk bilmiyor mu?
Biliyor elbette…
Şimdi mesela bir süredir yaramazlara batmayan Diken, gülü dikensiz seven haber sitesi; tepkileri azaltmak için ‘intihar’ iddiasını gerçek gibi verirken PKK şüphelisi diye de eklemeyi unutmuyordu. O yüzden de olmalı aldığı en az rt’li haberlerden biri de bu oluyordu…
Rt’si az ama menşını bol bir haber.
Ne acayip. Ben de tam o günün akşamına bir belgesele denk geliyordum. CIA tarafından öldürülüp “otel odasından atladı” denilen bir babanın belgeseli. 1975’te Seymour Hersh aileyi ziyaret eder ve “Babasının ölümüne bu kadar ilgisiz aile siz misiniz?” der. Devletin öldürdüğü ortaya çıkmıştır. Belgesel o günlerde 8-9 yaşlarında olan oğulun acıyla hatırladığı kazayla “camdan atladı” sözlerinin onlarca tekrarıyla açılıyor…
Şimdi Diken ve bilumum site intihar diye haber geçiyorken bize de “Ha taam o zaman” demek mi kalıyordu. Bizim kapımızı kim çalacak? Gözaltında ölümlere bu kadar ilgisiz halk siz misiniz diyerek?
CHP’ye belediyeler üzerinden yapılan operasyona neredeyse herkes “sıra sana gelir demedik mi?” derken sıra yine ve yine bana gelmez diye düşünüyor olmalı ki devasa çoğunluk haberle azınlık gazetecilerden gayrı kimse pek ilgilenmiyor…
Başına iş gelmemiş kimse olmayan cumhuriyetinde daha ne denilebilir?
Devasa çoğunluk gibi CHP de sıranın kendine geleceğini bilmeyen bir parti değil elbette. Benden, senden iyi biliyor. Ama onu uyaran bizim bilmediğimiz şeyler var ve bu konuda gerçekten de çok naifiz.
Biz onu her seferinde “muhalefet” zannederken o her seferinde “ben iktidarım” diyor.
Yüze yakın HDP, DBP’li belediyeye kayyumla el konulurken o yine kendinden gayrısını saymıyor Ataşehir Belediyesi’nden bahsederken. Yine ve yine saymıyor cezaevindeki 7000 civarı HDP, DBPli partiliyi.
İsrail’de binlerce insan Netanyahu’nun yolsuzluklarına karşı daha dün bir kez daha sokağa çıkarken ve anlarken Netanyahu’nun ne diye Kudüs kararını aldığını biz hala “süper solcular” olarak durumu anlayamamış CHP’yi muhalefet sanma halindeyiz. Kılıçdaroğlu elinde evrak sallamaktan çok sokağa çıksa ne olurdu? Adalet Yürüyüşü kaç yüz bin evrak gücündeydi? Evraklı evraksız sokakta olsa ne olurdu?
Kemal Kurkut’un fotoğrafı olmasa ne olurdu?
Bilmez miydik gerçeği?
Bilmiyor muyduk gerçekten?
İsrail’e söylenirken bilmiyor muyuz Ceylan’ı?
Netanyahu’ya karşı yürüyenlerin ellerinde evrak var mı, yok mu bilmiyorum? Ama yolardalar işte Filistinlilerle beraber…
Fotoğrafı olmayan binlerce faili meçhuller ülkesi değil mi burası?
‘Sen’ CHP’nin elinden tutup kaldırdıkça o ayağa kalkar kalkmaz seni düşürüyor aşağıya.
Ve bu döngü hep böyle dönüp duruyor. Oysa bıraksan onu kendi haline düştüğü gibi kalkamaz da. Unuttun mu bıraktığında ne olduğunu? Unuttun mu baraj altında kaldığı zamanları… Sivas Katliamı ne zaman olmuştu?
HDP’yi CHP yok sayarak bahsediyorken AKP varsayıyor. Varsaydığı için hapishaneler dolu. Aslında yok sayarken varsayıyor… Yok derken yeni hapishaneler inşa ediyor…
Ama tüm bu baskılara rağmen HDP en az yüzde 11’de duruyor hâlâ ve hâlâ. Bir şeye istediğiniz kadar büyük bir güçte baskı yapsanız da her şeyin bir atomize olma sınırı var ve HDP’nin bu hali yüzde 11’de. Bundan aşağıya düşmez ama bundan yukarı çıkar, sinir bozucu olan da bu onlar için.
Elbette partilerin de atomizasyonları koşullara göre değişir. ‘Normal Şartlar Altındaki’ baskı ortamında yüzdesini söylüyorum…
Bu haliyle bundan gayrı HDP’ye yapılan baskının onu yok etmeyeceğini AKP de biliyor, onu yok saymanın bir anlamı olmadığını CHP de biliyor. Yani uzun zamandır onu bitirebilmek değil nefislerini köreltmek için baskı yapıyorlar. Gerçeğin değişmeyeceğini artık onlar da biliyorlar…
15 Temmuz darbe girişiminde söylenmek istenmeyen bir şey var. Diyarbakır’da Cizre’de Sur’da insanları öldürenleri bir kısmını, komutanlarını İstanbul Boğazı’nda da gördünüz.
“Hah, onları öldürüyorlar, bana çok uzak, ve zaten hak ediyorlar” dediklerinize karşı güçlü olan, bazen sizin için de “hak ediyor” der… Demez mi? Dedi işte…
Neyse ve neyse biz sistemin ‘solcularına’ sıra sana da gelir derken, sıra onlara her geldiğinde tutup kaldırıyoruz. Kaldırmalı mı diye düşünmüyor değilim? Böyle bir ‘sol’ varmış gibi olacağına yok der insanlar ve gerçek sola yönelir. Bırak düşsün düştüğü yere…
Baksanıza olan bitene; Amedspor “verdiğimiz çiçekleri Fenerbahçeli Türk futbolcular almadı” diyor. Bilmiyorum yabancı sınırını ve Fenerbahçe’de kaç yabancı futbolcu olduğunu ama anlıyorum ki bazen bu ülkede ‘yabancı’ olmak çok önemli. ‘Kürt halkının, Ermeni halkının ‘yabancı’ sayılan yerliler olduğunu söylemeli miyim?
Geçen gün İsrael Beth Sinagogu’nda provakasyon yapanlar gibi yerli olmamalı asla. Onlar bilmiyor mu İsrail Konsolosluğu’nun yerini?
Biliyorlar elbette. Ama İsrail devleti ile krizi çıkacağına Musevilerle çıksın istiyorlar. Erdoğan’a kızıp camilere saldırmakla aynı şey değil mi bu?
İşte böyle; ‘yerli ve milli’ olmalı bu dönemde…
İsrail halkı gibi Kudüs kararını anlayan ve yolsuzlukların üstünün örtülmesini istemeyen İsrailliler gibi ‘yabancı’ olmalı…
90’larda faili meçhuller nasıl başlamıştı hatırladın mı? Metin Göktepe polisin iddiasına göre kaç metrelik duvardan düşmüştü?
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.