Bir haftadır milyon dolarları, avroları duyuyorken, ay sonu elimize aldığımız 1404 lira haliyle saçma geliyor bize. Gerçek ile bağlarımız iyice kopuyor. 1404 liralar dünyasında milyon dolarlıkmış gibi konuşuyor insanlar
Bir haftadır milyon dolarları, avroları duyuyorken, ay sonu elimize aldığımız 1404 lira haliyle saçma geliyor bize. Gerçek ile bağlarımız iyice kopuyor. 1404 liralar dünyasında milyon dolarlıkmış gibi konuşuyor insanlar
Yaklaştıkça bağırış çağırışları daha net duyabiliyordum. Bir kadın bir erkeğe pazarın orta yerinde bağırıyordu ve kadınların herkesi susturabildiği nadir anlardan biriydi bu. Önceki gün Mersin’de bir kadın minibüsten kaçırılırken de herkes sessiz kalmıştı. Kadınlar sokak ortasında öldürülürken de sessiz kalınırdı ama bu sefer bir kadın herkesi azarlayarak sessizliğe boğuyordu. Adamın ne söylediğini hiç duyamadım, zaten ben yaklaşırken o da arkasını dönmüş gitme hazırlığı yapıyordu ve ben geldiğimde kendi yoluna koyulmaya başlamıştı bile. “Yalan söyletiyorlar ona. Zarrab bunları isteyerek söylemiyor!” diye bağırıyordu kadın. Adamın gittiğini ve onu dinlemediğini görünce iyice hiddetlendi; “Hepiniz PKK’lısınız; askerin, polisin kanında elleriniz var.” Bir an yavaşladım ama ben de durmadım ve yürüyüp gittim. Pazar yeri donmuş gibiydi. Kimse kimseye bir şey demiyor kadını ne onaylıyor ne de yeriyorlardı. Yürüdükçe ses iyice azalıyor olmasına rağmen, “Hepiniz vatan hainisiniz, bizi kıskanıyorsunuz” sözlerini yine de duyabildim.
Çapa’da orta sınıfların ortasında ortalama bir pazardı bu. Geçen hafta yine aynı pazarda, pazarcı bir arkadaşımla konuşurken babasının vefat ettiğini ve 6900 liraya Kozlu mezarlığında yer alabildiği için çok mutlu olduğunu anlatıyordu. Ölümlerin bu kadar yaygın olduğu yerde kendi mezarımı hiç düşünmemiş olacağım ki “Çok değil mi yahu!” dediğimde sohbetimizi dinleyen diğer pazarcı, “Nankörlük etmeyin, orada 25 bin liraya mezar zor bulunuyorken çevresinin yardımıyla bu paraya bulmuş. Eskiden cenazelerimiz sokakta kalıyordu, şimdi parasızsan devlet ücretsiz Habipler mezarlığına götürüyor” deyiverdi. Verdiğim cevapları yazmayacağım burada konu ben değilim çünkü, ama mezarlar konu olunca “Taybet ana” dediğimde “O kim?” dedi. Bu kadarını söyleyebilirim…
Şimdi o kadın hala bağırmaya devam ederken, bir pazarcı kaç liraya nerde ve nasıl mezar alınacağı hesabındayken, Zarrab’ın 45 mi yoksa 50 milyon dolar mı olduğunu hatırlamadığı rüşvetleri arasında, hatırlanamayan aralarda kalan 5 milyon avrolara kaç yüz bin asgari ücretli hayatı sığdırıyoruz biz? Ve en önemli mesele; o kadın birazdan hangi pazarcıyla hangi meyve sebze için kaç lira üzerinden pazarlık yapacaktı? Dün Zarrab gelirinin tahminen 100-150 milyon dolar olduğunu söylerken, 10 günlük tatil için 7 arkadaşıyla beraber 102 bin dolarlık bütçe ayırdığını, sırf gardiyana bile 45 bin dolar verdiğini de anlatıyordu. Hazıra dağ dayanmaz fakat, yakındır “Param bitti” demesi. Zaten Türkiye’de yargılanırken de kurtulmak için kısmen rüşvet verdiğini de söylüyordu. Kısmen rüşvetin adaleti tam olur mu? Hah, ne acayip bir diğer tanıdığım da “Bunlar önemli değil paramız var!” diyordu savunma olarak. İşin eğlenceli kısmıysa, solu hep “Maddiyatçısınız” diye suçlamış ekolden bunları duyuyordum.
Bir haftadır milyon dolarları, avroları duyuyorken, ay sonu elimize aldığımız 1404 lira haliyle saçma geliyor bize. Gerçek ile bağlarımız iyice kopuyor. 1404 liralar dünyasında milyon dolarlıkmış gibi konuşuyor insanlar. Oysa mezarımız bile en fazla 6900 liralık! Neyse, zaten Türkiye büyük çoğunlukla hisler dünyasının ülkesi. Hisler tamam ama gerçekler bambaşka. İktidar bir öyle bir böyle söylese de gerçekle bağımız değişmiyor, hislerimiz değişmiyor.
Mesela Ortadoğu’ya dönüp “Dağılın laaan!” diye girse, Şam’ın yollarının açılacağına, herkesin sağa sola kaçışacağına, “Aman ben ettim sen etme“ diyeceğine hissi olarak inanan ama gerçeğin başka olduğu bambaşka bir ülke burası.
Kerkük’ün de yolları böyle açılacaktı ki, sağın bu hislerine karşılık İran gayet hissiz bir şekilde gitti ve aldı.
Bu gerçekle hislerin uyuşamaması durumu ağır bir durum. Yarılmalar yaratıyor insanın kişiliğinde. Kişiliği bölünmüşler iktidarında her şeyin ’tek’likle açıklanması da çok acayip…
Yine neyse, ben sonucu çıkarayım da arasını siz doldurun artık. Nasıl hissediyorsanız öyle doldurun.
Son yaşananlara bakarak söyleyebilirim, Sürekli AKP’nin çürüdüğünden bahsediyoruz, ki bu doğru. Ama çürüyen sadece o mu? Kim bilir belki muhalefet de çürüyordur. İsrail’de yüzbinlerce kişi geçen sene Filistin’le barış için yürümüştü. Şimdi de Netanyahu’nun yolsuzlukları ve arsızlıkları için meydana çıkmışlar; muhtemeldir ki, Kudüs tüm halkların, inançların başkentidir, İsrail’in olamaz diye de yürürler. Haliyle bir değil birçok İsrail var ve onlar iktidarla aynı gemide olmadıklarını söylüyorlar tıpkı bizim sosyal medyada söylediğimiz gibi.
Biz, hisleri soldan tamam olanlarsa, yolsuzluğa karşı birkaç gencin eylemi dışında protesto yapmadı dahi. Ve iktidar “Bak! Kimse itiraz etmiyor, herhangi bir protesto görüyor musunuz?” dese “haklı” olacak nerdeyse. Ne sen ne de ben unutuyoruz elbette; en son barış mitinginde Ankara’da ne olduğu, bize ne mesaj verildiği, barış köprülerinin yıkıldığı hepimizin bilincinde…
Bazen sadece mitinglerde atılan bombalarla değil, sessizliğe gömülerek de öldürülüyoruz…
Her şeye rağmen 50 milyon avro bazen bir asgari ücretlinin 2 lirası etmiyor işte. Şimdi tüm o milyon avrolarınla, dolarlarınla bir başına bir çay bahçesine gidip oturup gönlünce çay içemiyorsan sebebi bu. Paranın değeri de her zaman dolarla, altınla kıyaslanarak değil onurla kıyaslanarak hesap edilmeli…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.