Kürtlere karşı gerekirse Şam yönetimiyle dahi temas kurma sinyali veren Erdoğan’ın, Rusya’yla temaslarını sıklaştıran Kürtleri masanın dışında tutması giderek zorlaşıyor
Kürtlere karşı gerekirse Şam yönetimiyle dahi temas kurma sinyali veren Erdoğan’ın, Rusya’yla temaslarını sıklaştıran Kürtleri masanın dışında tutması giderek zorlaşıyor. Suriye’deki kazanımlarının garanti altına alınacağı, Rusya öncülüğündeki bir siyasi sürece razı görünen Kürtler, belli konularda taviz vermeye de hazır
Suriye meselesinde ilk yola çıktıklarında hedeflediklerinden bugün çok uzakta olan Erdoğan-AKP iktidarı için artık gelinen noktada iki kritik amaç var: Birincisi her ne pahasına olursa olsun Kürtlerin çözüm sürecine katılmalarını/muhatap alınmalarını önlemek, hatta fırsat verilirse bulundukları bölgelere (misal Afrin gibi) askeri müdahalede bulunmak. İkincisi ise “Fırat Kalkanı” ile askeri olarak girilebilen bölgelerde bir ya da birden çok kalıcı/uzun vadeli nüfuz alanı elde edebilmek.
Ancak Kürtlere karşı gerekirse Şam yönetimiyle dahi temas kurma sinyali veren Erdoğan’ın, Rusya’yla temaslarını sıklaştıran Kürtleri masanın dışında tutması giderek zorlaşıyor.
AKP’nin Afrin’e yönelik olası müdahalesine set çeken Rusya, Kürtlerle son olarak Deyrizor’da yeni bir ortaklığa girişti. 3 Aralık’ta Deyrizor’a bağlı Salihiyye’de YPG-QSD yetkilileri ile Rus askeri yetkilileri bir araya geldi. Aralarında sivil yönetim temsilcilerinin de yer aldığı 23 kişilik heyetin “Fırat Doğu Bölgesi Yerel Yönetim Komitesi” birinci toplantısını gerçekleştirdiği açıklandı. Toplantının ardından Lazkiye’deki Rus hava üssü Hmeymim’in askeri komutanı Tümgeneral Yevgeniy Poplavskiy ve YPG Sözcüsü Nuri Mahmud ortak açıklama yaptı.
Rusya ve YPG bayraklarının asıldığı bir salonda Nuri Mahmud tarafından okunan YPG Genel Komutanlığı açıklamasında ortak askeri komutanlık kurulması çağrısı yapıldı, Kürtlerin Fırat’ın doğusunda Rus güçlerine güvenlik desteği vereceği belirtildi. Poplavskiy ise bu komutanlığın Kürtlere destek açısından son derece önemli olduğunu vurgulayarak, YPG’nin de aralarında bulunduğu farklı askeri güçlerle IŞİD’e karşı Deyrizor’da ortak operasyon yürüttüklerini söyledi.
Bu hamle, Suriye ordusu ile YPG-YPJ’nin öncülüğündeki Demokratik Suriye Güçleri’nin (QSD) bölgedeki son IŞİD varlığını temizlediği bir dönemde gerçekleşti. Rakka operasyonu henüz tamamlanmadan ABD desteğiyle girişilen Deyrizor operasyonunun yarattığı olumsuz etkiyi önemli ölçüde azaltacak bir hamle.
Rojava’ya yönelik IŞİD saldırılarına karşı hava desteğiyle başlayan, ABD askeri aygıtının Kürtlerin kontrolündeki bölgelerde üslenmesiyle eşik atlayan ABD ve YPG arasındaki taktik ittifak, Rakka sonrasında belli bir sınıra ulaştı. AKP’yle yaşadığı tüm sorunlarına rağmen Türkiye’nin kendisi için önemli bir müttefik olduğu fikriyle hareket eden ABD’nin, Kürtlere destek konusunda çelişkili açıklamalarda bulunması da buna işaret ediyor.
Buna karşılık bölgedeki iki “süper güç” arasındaki rekabetten istifade eden PYD-YPG için, Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerin yoğunlukta olduğu üç bölge (Afrin, Kobanê ve Cizîrê) dışında kontrol edilen bölgeler (Şehba, Münbiç, Tel Abyad, Ayn İsa, Rakka, Haseke ve Deyrizor kırsalı…) çözüm masasındaki muhtemel pazarlıklarda ciddi bir koz.
Çözüm masasını kuran Ruslar ise Suriye’de başlıca muhatap kabul edilecek muhalif kanadın başında Kürtlerin olduğunu gayet iyi biliyor. Bu noktada iki tarafın da böylesi bir uzlaşmada çıkarlarının olduğunu söyleyebiliriz.
***
YPG-QSD’nin Rusya’dan çok ABD’den askeri destek aldığı artık herkesi malumu. Ancak Suriyeli Kürtlerin Rusya ile olan ilişkilerinin siyasi boyutu da söz konusu. Hâlihazırda Moskova’da hem PYD’nin hem de Rojava Özerk Yönetimi’nin temsilciliği bulunuyor. Ayrıca ABD’nin aksine Rusya’nın PKK’yi “terör örgütü” olarak tanımlamadığının altını çizelim.
Suriye’deki kazanımlarının garanti altına alınacağı, Rusya öncülüğündeki bir siyasi sürece razı gözüken Kürtler, belli konularda taviz vermeye de hazır.
30 Kasım’da Rusya’nın İzvestiya gazetesine konuşan PYD Rusya Temsilcisi Abdüsselam Muhammed Ali’nin, “QSD, krizin tüm taraflarını tatmin eden bir siyasi çözüm bulunduğunda Suriye ordusuna dahil olmaya hazır. Bu, mantıklı bir gelişme olur. Biz, Suriye’den kopma veya ayrılma konusunu hiçbir zaman gündemimize almadık. Aksine Kürtler, Suriye’deki haklarının pekiştirilmesi için çalışıyor” şeklindeki sözleri de buna işaret ediyor. Ali ayrıca, Nezavisimaya Gazeta’ya verdiği demeçte de kendileri için Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’la görüşme zamanının geldiğini belirterek “Kürtler bağımsızlık çağrısı yapmıyor. Birleşik bir Suriye’nin parçası olacak federe bir demokratik cumhuriyet oluşturmaya çalışıyor” dedi.
Öte yandan, 11 Aralık’ta Irak askeri yetkilileriyle bir araya gelerek sınır güvenliği anlaşması yapan YPG-QSD, Şam’ın müttefikleriyle de ortak hareket kabiliyetleri geliştirebildiğini gösterdi.
Sonuç olarak Suriye’deki süreç Kürtlerin lehine işlerken, AKP’nin işi Rusya tarafında da zorlaşıyor.
11 Aralık’taki sürpriz Suriye ziyareti sırasında Rus güçlerinin önemli ölçüde geri çekilmesine karar verdiğini açıklayan Putin, “Rusya’nın Suriye’de biri Hmeymim biri de Tartus’ta olmak üzere iki daimi konuşlanma noktası olacak” dedi. AKP bu açıklamayı “Afrin’e operasyon izni” diye okudu ama bunu sahadaki varlığı meşru olmayan/onaylanmayan diğer güçlere yönelik “Suriye’den çıkma vaktiniz geldi” mesajı olarak okumakta fayda var.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.